5. MÂİDE:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

5:1       Ey samimiyetle inanan kimseler! Vefa edin sözleşmelere! Helâl ‘caiz’ kılındı sizlere dört ayaklı ‘sağmal’ hayvanlar, sizlere okunan şeyler haricinde! Ki, helâl ‘olsa dahi’ avlanmamak ‘şartıyla’ ve sizler ‘hac veya umre için’ ihramdayken! Muhakkak ki Allâh, hükmeder ‘kıyâmet günü’ murad ettiği şeye.

 

5:2       Ey samimiyetle inanan kimseler! Helâl ‘caiz’ değildir ‘riayet etmemek’, şeriatlarına (yaşam ortamı ve şartlarına göre kurallar) Allâh’ın! Ve ne de haram aya; (saldırmanın yasak olduğu aylar; Recep, Zul-kade, Zul-hicce ve Muharrem) ve ne de hediye ‘kurbanlıklara’ ve ne de gerdanlıklı ‘tasmalı, sahipli’ hayvanlara; ve ne de güvenliğine ki, hürmetli, yasakların uygulandığı Ev’i (Kâbe), Rablerinden liyakat ve razı olunuş gaye edinenlerin! Ve ihramdan çıktığınızda o hâlde ‘isterseniz’ avlanın! Ve sevk etmesin sizleri, bir topluma olan nefretiniz aşırılık etmenize ki, alıkoymalarından sizleri Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethaneden (Kâbe)! Ve yardımlaşın razı olunan niteliğe ve ‘günahlardan’ korunmaya! Ve yardımlaşmayın günah ve düşmanlığa! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Şüphesiz ki Allâh’ın, ezası şiddetlidir!

 

5:3       Haram ‘caiz olmaz’ üzerlerinize ki: Leş ve kan ve domuz eti! Ve helâl ‘caiz’ değildir Allâh’tan başkası için ‘adlandırmak’ onu! Ve boğularak ve ‘cisimle’ vurularak ve ‘yüksekten’ devrilerek ve boynuzlanarak ölen ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yediği ‘hayvanı ki, canı çıkmadan’ yetişip kesilmesi müstesna! Ve anıtlar üzerine boğazı kesilen hayvanlar. Ve fal oklarıyla ‘kehanet araçlarıyla’ talih aramanız! İşte bu, hak yoldan ayrılmaktır. Bugün umudu kestiler ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmış kimseler dîninizden. Artık ürpermeyin onlardan ve Benden ürperin! Bugün bütünlüğe erdirdim dîninizi ‘dîni algılarınızı’ ve tamamladım üzerlerinizdeki lütfumu. Ve razı oldum sizlere dîn olarak İslâm’dan (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet).* Artık kim darda kalırsa açlıkla, günaha meyletmeksizin ‘kötüye kullanmaksızın, müstesnalardan yerse’, o hâlde şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

5:4       ‘Yâ Muhammed!’, Soruyorlar sana, onlara, nelerin helâl ‘caiz’ kılındığını. De ki: „ Helâl ‘caiz’ kılınan sizlere, ‘rızıkların’ temizleridir! Ve yetiştirilen yırtıcı hayvanlardan, Allâh’ın sizlere bildirdiği şeyden onları talim eğittiğiniz av hayvanlarının ‘avladıkları da helâldir’! O hâlde ‘isterseniz’ yiyin, tuttukları şeylerden ‘avlardan’ sizlere! Ve yâd edin üzerine ‘besmele ile’ Allâh’ın adını! “. Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Şüphesiz ki Allâh, tez, noksansız hesaplayan, saptayandır!

 

5:5       Bugün helâl ‘caiz’ kılındı sizlere, ‘rızıkların’ temizleri! Ve yemeği de o kimselerin ki, kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudiler ve Hristiyanların da’, helâldir ‘caizdir’ sizlere! Ve sizlerin yemeği de onlara helâldir ‘caizdir’. Ve korunan (bakire) samimiyetle inanan kadınlardan da! Ve korunan (bakire) kadınlar ki,* sizlerden önceki kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudi ve Hristiyan’ o kimselerdendir. Verdiğinizde onlara, evlilik bağışlarını, ‘helâldir caizdir’! ‘Ki, bu evlenme izni, kendisi de’ korunanlaradır, gayrı meşru ilişkiden ve gizli dost edinmeyenleredir!* Ve kim, inkâr ederse ‘Allâhû Teâlâ’ya’ inanmayı, artık boşa çıkmış olur gayreti ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.*

 

>4:24, 4:25, 21:91, 66:12<

 

>2:221, 4:3, 4:23, 4:24, 4:25, 5:5, 17:32, 24:26, 24:32, 24:33, 33:50, 33:51, 33:52, 58:3, 60:10, 90:13<

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

5:6       Ey samimiyetle inanan kimseler! İbadete ‘namaza’ duracağınız zaman, artık yıkayın yüzlerinizi ve ellerinizi dirseklere kadar ve hafifçe sürün başlarınıza ve ayaklarınızı topuklarınıza ‘ayak bileklerine’ kadar! Ve eğer cünüp olduysanız, o hâlde iyice yıkanıp temizlenin ‘boy abdesti alın’! Ve eğer hasta olduysanız veya yolculuk üzere veya sizlerden biriniz, tuvaletten geldi veya kadınlara dokundunuz ‘ilişkiye girdiniz’ fakat su bulamadıysanız, o hâlde niyetlenin temiz çorak toprakla, böylelikle onu hafifçe sürün yüzlerinize ve ellerinize! Değildir Allâh’ın muradı, güçlük kılmak sizlere! Ve lâkin murad eder ki, temizlemeyi sizleri ve tamamlamayı lütfunu üzerlerinizde. Ki, belki şükredersiniz!

 

5:7       Ve hatırlayın, üzerlerinizdeki lütfunu Allâh’ın! Ve ‘aldığı’ kesin sözünü ki o, sizleri onunla bağladı, dediğiniz zaman: „ İşittik ve itaat ettik! “.* Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Şüphesiz ki Allâh, en iyi bilendir; göğüslerin sahip olduğunu ‘gönüllerin barındırdığını’!*

 

>2:285<

 

>16:105, 18:49, 22:76, 23:105, 25:11, 27:83, 29:3, 29:68, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 52:11, 69:49<

 

5:8       Ey samimiyetle inanan kimseler! Kollayıcılar olun Allâh için şahitlerken, hakkaniyeti! Ve sevk etmesin sizleri, bir topluma olan nefretiniz adil olmamaya; adil olun! O, en yakın ‘davranıştır günahlardan’ korunmak için! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Şüphesiz ki Allâh, haberdar, üstün bilgi sahibidir gayret ettiğiniz şeylerden!

 

5:9       Vadetti Allâh, o kimseler ki, samimiyetle inananlardır ve gayretleri erdemlidir; ki, onlaradır ‘âhirette’, bağışlanma ve büyük ecir!

 

5:10     Ve o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ve yalanladılar âyetlerimizi. İşte onlar, ‘cehennemin’ alevli ateşi sahabeleridir.

 

5:11     Ey samimiyetle inanan kimseler! Hatırlayın, üzerlerinizdeki lütfunu Allâh’ın! Yeltendiği zaman, bir toplum sizlere ellerini uzatmaya ki, hemen çekmişti ellerini sizlerden. Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve Allâh’a artık itimat etsinler, samimiyetle inananlar!

 

5:12     Ve andolsun ki, aldı Allâh, kesin söz, İsrâîloğullarından; ve çıkardık onlardan on iki nezaretçi. Ve dedi ki, Allâh: „ Muhakkak ki sizlerle beraberim, mutlaka eğer uygularsanız ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’* ve verirseniz zekâtı ve inanırsanız elçilerime ve dayanak olursanız onlara ve borç verirseniz Allâh’a, iyilikle ki, elbette örterim sizlerden kötülüklerinizi ‘günahlarınızı’. Ve mutlaka dâhil ederim sizleri bahçelere ‘cennetlere’ ki, akar onun altından nehirler. Artık kim ‘hakikat bilgisini’ inkâr ederse sizlerden işte bundan sonra, o hâlde sapmış olur düzgün yoldan. “.

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

Âdem aleyhisselâm’dan beri Allâhû Teâlâ’nın inananlara emri: – ÎKRA.COM

 

5:13     Ancak ki, bozmaları sebebiyle kesin sözlerini, lânetledik onları ve kıldık kalplerini kaskatı. Ki, tahrif ederler ‘manalarını bozarlar, Tevrât’taki’ kelimeleri yerlerinden ‘değiştirip’.* Ve unuttular pay ‘almayı’ hatırlatıldıkları şeyden ‘hakikat bilgisinden’. Ve zail olmaz hainlik üstüne aşinalık onlardan ki, onlardan birazı dışında. ‘Yâ Muhammed!’, Yine de affet onları ve hoş gör! Muhakkak ki Allâh, sever iyilik edenleri!

 

>2:75, 2:159, 5:13, 9:9, 9:10, 14:28, 41:40<

 

5:14     Ve o kimselerden diyenler ki: „ Muhakkak ki bizler, Hristiyanlarız! “; aldık kesin sözlerini. Ne var ki, unuttular pay ‘almayı’ hatırlatıldıkları şeyden ‘hakikat bilgisinden’. Bu yüzden saldık aralarına düşmanlık ve kin, kıyâmet gününe dek. Ve ‘âhirette’ bildirecek onlara Allâh, üretiyor oldukları şeylerin ‘etkilerini’.*

 

>2:213, 6:159, 9:105, 10:19, 21:92, 21:93, 23:51, 23:52<

 

5:15     Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler)! Gelmiştir sizlere elçimiz ‘Muhammed aleyhisselâm’ ki, beyan eder sizlere kitaptan, birçoğunu saklıyor olduğunuz şeylerin ve çoğunu da ‘vazgeçip’ affediyor!* Gelmiştir sizlere, Allâh’tan aydınlık ‘İlâhî esaslar’ ve apaçık kitap (Kur’ân-ı Kerîm)!*

 

>6:91<

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

5:16     Yönlendirir onunla ‘Kur’ân-ı Kerîm’le’ Allâh, rızasına uyan kişiyi, esenlik yollarına (İslâm’a: Allâh’a teslimiyete)!* Ve çıkarır onları, karanlıklardan ‘İlâhî esaslar bilgisizliğinden’ aydınlığa ‘İlâhî esasları görmeye’ O’nun izniyle! Ve yönlendirir onları, ‘razı olduğu’ yol doğrultusuna.*

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

5:17     Andolsun ki, inkârcılardır o kimseler, derler ki: „ ‘Şu’ gerçek ki Allâh, o’dur ki Mesih, Meryem oğlu (Îsâ aleyhisselâm)! “.* ‘Yâ Muhammed! Allâh’a ortak yakıştıranlara’, de ki: „ O hâlde, kim ehildir ‘önlemeye’ Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ bir şeyi ki, eğer murad etse yok etmeyi Mesih, Meryem oğlunu ve annesini ve yeryüzündeki kimseleri de topluca!? “. Ve Allâh’ındır, saltanat, hükümranlık, göklerde ve yerde ve aralarındaki şeylerde! Ki, oluşumunu yapılandırarak yaratır dilediği şeyi! Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

>4:172, 5:72, 6:101, 6:102, 19:30, 43:59, 66:12<

 

5:18     Ve derler ki, Yahudiler ve Hristiyanlar: „ Bizler, Allâh’ın oğulları ve O’nun sevdikleriyiz! “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ O hâlde neden azaplandırıyor sizleri suçlarınızdan? “. Ki sizler, oluşumunu yapılandırarak yarattığı kimselerden, ‘görünen’ ölümlü varlıksınız (İnsan)! ‘Allâhû Teâlâ’ bağışlar dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi* ve azap eder dilediği ‘müstahik’ kişiye de!* Ve Allâh’ındır saltanat, hükümranlık, göklerde ve yerde ve aralarındaki şeylerde! Ve Ona’dır varış!

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

5:19     Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Gelmiştir sizlere elçimiz ‘Muhammed aleyhisselâm’, beyan eder sizlere elçilerin aralarının kesildiği ‘bir’ devirde ki, demeyesiniz: „ Gelmedi bizlere, ‘hakikat bilgisi ve cennetle’ müjdeleyici ve ne de uyaran! “. Nihayet gelmiştir sizlere müjdeleyici ve uyaran!* Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

>3:184, 5:70, 6:42, 14:4, 14:44, 16:36, 16:44, 17:77, 28:47<

 

5:20     Ve demişti ki Mûsâ, halkına: „ Ey halkım! Hatırlayın, üzerlerinizdeki lütfunu Allâh’ın! İçinizden bildiriciler (peygamber) kıldı; ve kıldı sizleri hükümdarlar ve sizlere verdi cümle âlemlerden ‘hiç’ birine vermediği şeyi!

 

5:21     Ey halkım! Girin kutsal yere ki, onu, yazdı ‘zorunlu kıldı’ Allâh, sizlere! Ve geri dönmeyin arkanıza ‘geçmişinize’. Yoksa döndürülürsünüz hüsrana uğrayanlara! “.

 

5:22     Dediler ki: „ Yâ Mûsâ! Muhakkak ki, orada zorba bir toplum var. Ve doğrusu, asla girmeyiz oraya ki, onlar çıkıncaya kadar. Nihayet eğer çıkarlarsa oradan, o hâlde mutlaka oraya gireriz. “.

 

5:23     İki ‘cesur’ adam dedi ki, korkan kimselerin onlardan ki, üzerlerine Allâh, iyi hâl verdi. (Yûşa’ ile Kâleb): „ Girin üzerlerine ‘ansızın şehrin’ kapısından, nihayet oradan girdiğinizde artık mutlaka sizler galip gelenlersiniz. Ve Allâh’a artık itimat edin eğer samimiyetle inananlarsanız! “.

 

5:24     Dediler ki: „ Yâ Mûsâ! Doğrusu, asla girmeyiz oraya ebedîyen ki, ‘onlar’ orada oldukça. Öyleyse git, sen ve Rabbin, artık ikiniz savaşın, doğrusu, ‘onlarla savaşmaktansa’ burada otururuz! “.

 

5:25     ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Doğrusu, sahip değilim ‘söz geçiremiyorum’ canımdan ve ağabeyimden başkasına. Artık ayır aramızı ve aralarını, hak yoldan ayrılmış toplumla! “.*

 

>5:25, 6:34, 7:89, 10:88, 12:110, 14:15, 71:24<

 

5:26     ‘Allâhû Teâlâ, vahiyle’ dedi ki*: „ Öyleyse muhakkak ki o ‘mukaddes yer’, haram ‘caiz olmaz’ oldu onlara. Kırk sene yeryüzünde sersemce dolaşacaklar (Tîh sahrasında). Artık tasa etme, hak yoldan ayrılmışlar toplumuna! “.

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla da olsa, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

5:27     ‘Yâ Muhammed!’, Ve oku onlara, havadisini iki oğlunun (Hâbil ile Kâbil) Âdem’in, gerçekleriyle! İkisi ‘Allâhû Teâlâ’ya’ yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Ne var ki, kabul edilir onlardan birinden (Hâbil’den); ve kabul edilmez diğerinden. ‘Kâbil’ dedi ki: „ Mutlaka katledeceğim seni! “. ‘Hâbil’ dedi ki: „ Ancak ‘günahlardan’ korunanlardan kabul buyurur Allâh!

 

Âdem aleyhisselâm’dan beri Allâhû Teâlâ’nın inananlara emri: – ÎKRA.COM

 

5:28     Mutlaka eğer uzatırsan bana elini, beni katletmek için, ben uzatacak değilim elimi sana, seni katletmek için! Doğrusu ben, korkarım Allâh’tan ki, var olan her şeyin Rabbidir!

 

5:29     Doğrusu muradım, günahımı üstlenmen ve kendi günahını da! Bu yüzden olasın ateş ‘cehennem’ sahabelerinden! “. Ve işte budur, zalimlerin cezası!

 

5:30     Böylelikle teşvik etti onu ‘Kâbil’i’ bencilliği, kardeşini katletmeye ki, hemen öldürdü onu; bu yüzden oldu hüsrana uğrayanlardan.

 

5:31     Nihayet çıkardı Allâh, ‘karşısına’ yeri eşeleyen bir karga ki, göstermek için ona, nasıl kapatır kardeşinin cesedini. ‘Kâbil’ dedi ki: „ Eyvahlar olsun! Ne âciz oldum… Bu karga kadar ‘olamadım’ ki, hemen kapatayım kardeşimin cesedini? “. Bu yüzden oldu ‘son’ pişmanlığın fayda vermediklerinden.

 

5:32     İşte bu sebepten ki, ‘Tevrât’ta’ yazdık üzerlerine İsrâîloğullarının ki: „ Kim olurda bir cana ‘kıyar’ katlederse, bir canın ‘misillemesi’ dışında veya yeryüzünde bozguna ‘karşı koyma dışında’, artık insanları topluca katletmiş gibidir! Ve kim de ‘iyileştirir’ canlandırırsa onu, artık insanları topluca canlandırmış gibidir! “. Ve andolsun ki, geldi onlara elçilerimiz, ayan beyan ‘delillerle’. Sonra da muhakkak ki, onlardan birçoğu, işte bundan sonra da yeryüzünde elbet israf ‘aşırılık’ edenlerdir.

 

Yahudi bilimcilerin, insanoğlunu canlandıran ve ölümcül icatlar yapacağı bilgisi: –ÎKRA.COM

 

5:33     Ancak ki, cezası Allâh ve elçisiyle savaşan kimselerin ve yeryüzünde bozguna çalışanların,* öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin kesilmesi ve ayaklarının ki, karşı çıkmaktan! Veya o yerden püskürtülmeleridir! İşte bu, onlara, rüsva’lıktır dünyada. Ve onlaradır, âhirette de büyük azap.

 

>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<

 

5:34     Müstesnadır tövbe eden kimseler ki, ele geçirmenizden önce onları. O hâlde bilin ki Allâh’ın, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayan;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden olduğunu!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

5:35     Ey samimiyetle inanan kimseler! Korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve amaçlayın Zât’ına ‘yaklaşmaya’ vesileyi! Ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edin O’nun yolunda!* Ki, belki felâha erersiniz!

 

>3:142, 9:16, 9:20, 9:41, 9:73, 22:78, 29:69<

 

5:36     Muhakkak o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; eğer olsaydı onların, yeryüzündeki şeyler topluca ve bir misli daha onunla beraber, feda etmek için ‘kurtulmak için’ kıyâmet gününün azabından, ‘yine de’ kabul edilmezdi onlardan. Ve onlaradır, elem azap!*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

5:37     Muratları, çıkmak ateşten; ve onlar çıkacak değiller ateşten. Ve onlaradır, kalıcı azap!*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

5:38     Ve hırsız erkek ve hırsız kadının, böylelikle kazandıkları şeylere ceza olmak üzere, ikisinin de ellerini kesin, ‘ibretlik’ yaptırım ‘olarak’ Allâh’tan!* Ve Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>4:149, 5:39<

 

5:39     Artık kim, tövbe eder de zulmünün ardından ve ‘gidişatı’ düzeltirse, o hâlde şüphesiz ki tövbeyi kabul eyler Allâh, üzerinden.* Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

5:40     Bilmez misin ki, Allâh’ın Zât’ının olduğunu saltanatın, hükümranlığın, göklerde ve yerde! ‘Allâhû Teâlâ’ bağışlar dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi* ve azap eder dilediği ‘müstahik’ kişiye de!* Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

5:41     Yâ elçi! Hüzünlendirmesin seni, ‘hakikat bilgisini’ örtmekte koşuşturan kimseler ki, ağızlarıyla samimiyetle inandık deyip ve kalpleriyle inanmazlar! Ve Yahudi kimselerden can kulağıyla dinleyenler, yalan ‘söylemek’ için can kulağıyla dinleyenlerdir ki, ‘kibirlerinden’ sana gelmeyen başka bir toplum ‘adına’. Tahrif ederler ‘manalarını bozarlar, Tevrât’taki’ kelimeleri ‘yönlendirilmenin’ ardından, yerlerinden ‘değiştirip’* ve diyorlar ki: „ Eğer sizlere bu verilirse o hâlde alın ‘uygulayın’ onu, eğer ‘böyle’ verilmezse o hâlde sakının! “.Ve kime dilerse Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandığı için’ fitnede ‘sapkınlıkta’ kalmasını, artık asla ‘önlemeye’ Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ bir şeyi, mâni olacak değilsin ona. İşte onlar, o kimselerdir ki, murad etmez Allâh, temizlemeyi kalplerini. Onlaradır, dünyada rüsva’lık ve onlaradır, âhirette de büyük azap.*

 

>2:75, 2:159, 5:13, 9:9, 9:10, 14:28, 41:40<

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

5:42     ‘Yâ Muhammed! Yahudilerden’ yalan ‘söylemek’ için can kulağıyla dinleyenlerdir, yiyenler haramı ‘caiz olmayanı’. Hâlâ ‘hakikat bilgisinin hükümlerine razı olmayıp’ sana gelirlerse, o hâlde hükmet aralarında hakkaniyetle, veya aldırma onlara! Ve eğer, aldırış etmezsen onlara, artık asla zarar veremezler sana bir şeyle. Ve eğer hükmedersen aralarında, o hâlde hakkaniyetle hükmet! Muhakkak ki Allâh, sever hakkaniyetlileri!

 

5:43     ‘Yâ Muhammed!’, Ve nasıl hüküm verdiriyorlar sana ve yanlarındayken Tevrât, içinde Allâh’ın hükümleriyle! Sonra da ‘hükmü kabullenmeyip’ dönüyorlar işte bunun ardından. Ve işte onlar, inançlı da değiller.*

 

>3:23<

 

5:44     Muhakkak ki, Biz indirdik Tevrât’ı! Ondadır, yönlendirilmeye ‘vesile’ ve aydınlık ‘İlâhî esaslar’. Ki, hükmederler bildiriciler (peygamber) onunla, ‘Allâhû Teâlâ’ya’ teslimiyeti benimsemiş Yahudi kimselere. Ve rabbanîler (Tevrât’a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenen hizmetle, ibadetle kendini Rabbine adayan, dîn âlimleri) ve ahbârlar (Yahudi hahamlar, dîn hocaları), korumakla görevlendirildikleri şeyle ‘hüküm verirlerdi’ Allâh’ın kitabından ‘hakikat bilgisinden’ ve onun ‘Tevrât’ın’ üzerine ‘tahriften koruyan’ şahitleriydiler. Artık ürpermeyin insanlardan ve Benden ürperin! Ve pazarlamayın âyetlerimi az bir bedel ‘karşılığı’.* Ve kim hükmetmezse Allâh’ın indirdiği şeyle ‘hükümle’, o hâlde işte onlar… Onlar, ‘hakikat bilgisini’ örtenlerdir!

 

>2:75, 2:159, 5:13, 9:9, 9:10, 14:28, 41:40<

 

5:45     Ve yazdık üzerlerine ki, ‘zorunlu kıldık ki’ onda ‘Tevrât’ta’: „ Can ile cana ve göz ile göze ve burun ile buruna ve kulak ile kulağa ve diş ile dişe ve yaralamalara da misilleme! “.* Fakat kim, onu sadaka ‘olarak’ bağışlar da ‘kısastan vazgeçerse’, o hâlde o, ‘günahlarına’ kefarettir ona! Ve kim hükmetmezse Allâh’ın indirdiği şeyle ‘hükümle’, o hâlde işte onlar… Onlar, zalimlerdir!

 

>2:178, 2:179, 4:92, 5:32, 5:45, 17:33, 25:68<

 

5:46     Ve ardından yolladık ‘geçmiş peygamberlerin’ izleri üzerinden ‘peşlerinden’, Meryem oğlu Îsâ’yı ki, onaylayandır ellerindeki şeyi, Tevrât’tan.* Ve verdik ona ‘Îsâ aleyhisselâm’a’ İncîl’i ki, ondadır yönlendirilmeye ‘vesile’ ve aydınlık ‘İlâhî esaslar’. Onaylayandır ellerindeki sebebi, Tevrât’tan. Ve yönlendirilmeye ‘vesiledir’ ve nasihattir ‘günahlardan’ korunanlara!

 

>3:184, 5:70, 6:42, 14:4, 14:44, 16:36, 16:44, 17:77, 28:47<

 

5:47     Ve hükmetsinler İncîl erbabı onda ‘İncîl’de’, Allâh’ın indirdiği şeyle ‘hükümle’! Ve kim hükmetmezse Allâh’ın indirdiği şeyle ‘hükümle’, o hâlde işte onlar… Onlar, hak yoldan ayrılanlardır!

 

5:48     ‘Yâ Muhammed!’, Ve Biz indirdik sana, kitabı (Kur’ân-ı Kerîm), hak ile ‘gayeyle’!* Ki, onaylayandır ellerindeki kitaptan ‘diğer mukaddes kitapları’ ve denetleyendir üzerine! Artık hükmet aralarında ‘Yahudiler ve Hristiyanların’, Allâh’ın indirdiği şeyle! Ve uyma emellerine onların, sana gelen gerçeklerden ‘ayrılıp’!* Sizlerden hepiniz için belirledik bir şeriat (yaşam ortamı ve şartlarına göre kurallar) ve usul, hâlet. Ve eğer dileseydi Allâh, ‘insanı tercihsiz kılmayı’, elbette kılardı sizleri ‘aynı inançtan’ bir ümmet. Ve lâkin denemek için sizleri ki, verdiği şeylerle sizlere!* Öyleyse yarışın ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ hayır işlerinde! Allâh’adır dönüşünüz topluca!* Artık ‘âhirette’ bildirecek sizlere, ihtilâf ediyor olduğunuz şeyleri!*

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

>5:48, 5:49, 11:12, 11:112, 11:113, 17:74, 28:87<

 

>8:25, 9:126, 21:35, 29:2<

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

>2:213, 6:159, 9:105, 10:19, 21:92, 21:93, 23:51, 23:52<

 

5:49     ‘Yâ Muhammed!’, Ve hükmet aralarında ‘Yahudiler ve Hristiyanların’, Allâh’ın indirdiği şeyle (Kur’ân-ı Kerîm)! Ve uyma emellerine onların! Ve sakın onlardan ki, fitneye ‘sapmaya’ düşürmelerinden seni, Allâh’ın sana indirdiği şeyin ‘âyetlerin’ bazısından!* Buna rağmen eğer ki, ‘geçmişe’ dönerlerse, artık bil ki, zaten muradı Allâh’ın, ‘musibet’ isabet ettirmek onlara, bazı suçlarından. Ve muhakkak ki, insanlardan birçoğu elbette hak yoldan ayrılanlardır.

 

>5:48, 5:49, 11:12, 11:112, 11:113, 17:74, 28:87<

 

5:50     O hâlde cahiliyet ‘İslâm öncesi’ hükmü mü amaçlıyorlar? Ve kimdir ki, Allâh’tan ‘daha’ iyi hüküm ‘veren’, kati inanan bir toplum için!*

 

>2:138, 17:84, 30:30<

 

5:51     Ey samimiyetle inanan kimseler! Edinmeyin Yahudi ve Hristiyanları dostlar ‘sırdaş’!* Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Ve kim de sizlerden dönerse onlara, o hâlde mutlaka o, onlardandır. Muhakkak ki Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez zalimler toplumunu!*

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

>3:108, 6:104, 7:101, 8:22, 8:23, 22:46, 40:35, 64:11<

 

5:52     Bu yüzden, görürsün kalpleri ‘şüphe, inkâr’ hastalıklı kimselerin, ‘Yahudi ve Hristiyanların’ aralarında koşuşturduklarını. Ki, diyorlar: „ Endişeleniyoruz devran ‘dönüp, bir musibetin’ isabet etmesinden bizlere! “.* Böylelikle olur ki, Allâh, ‘sizlere, onlara karşı’ bir zafer getirir de veya bir emir ‘hüküm’ katından, bu yüzden olurlar içlerinde sakladıkları şey üzere ‘son’ pişmanlığın fayda vermediklerinden.

 

>5:52, 9:98, 48:6<

 

5:53     Ve ‘ikiyüzlülük yapanların hâllerine şaşarak’ diyorlar ki, samimiyetle inanan kimseler: „ Şunlar mı o kimseler? Yemin ettiler Allâh’a, olanca yeminleriyle ki, mutlaka onlar sizlerle beraberler! “. Boşa çıktı gayretleri ‘ikiyüzlülük yapanların’. Bu yüzden oldular hüsrana uğrayanlardan.*

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

5:54     Ey samimiyetle inanan kimseler! Sizlerden kim dönerse dîninden ‘İslâm’dan’,* öyleyse getirecektir Allâh ‘başka’ bir toplum ki, onları sever ve ‘onlar da’ O’nu severler. İnançlılar üzerine naçizane, inkârcılar üzerine üstünlerdir. Ki, Allâh’ın yolunda cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) ederler ve korkmazlar kınayanın kınamasından da.* İşte bu, Allâh’ın liyakatidir, verir onu dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye!* Ve Allâh, ilmi, kudreti, lütufları geniş, her şeyi kapsayandır; en iyi bilendir!

 

>3:142, 9:16, 9:20, 9:41, 9:73, 22:78, 29:69<

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

5:55     Ancak ki, dostunuz Allâh ve elçisi ve samimiyetle inanan kimselerdir. O kimselerdir, uygulayanlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve verirler zekâtı! Ve onlar ‘Allâhû Teâlâ’nın huzurunda’ eğilenlerdir.

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

5:56     Ve kim dönerse, Allâh’a ve elçisine ve samimiyetle inanan kimselere, o hâlde muhakkak ki, Allâh taraftarlarıdır onlar, galip gelenlerdir.

 

5:57     Ey samimiyetle inanan kimseler! Edinmeyin dîninizi ‘dîni algılarınızı’ alay ‘konusu’ ve oyun edinen kimseleri, o kimselerden ki, sizlerden önceki kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudiler ve Hristiyanlar’ ve ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışları, dostlar ‘sırdaş’!* Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a, eğer samimiyetle inananlarsanız!

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

5:58     Ve ‘ezanla’ çağırdığınızda ibadete ‘namaza’, edindiler onu alay ‘konusu’ ve oyun.* İşte bu, onların akıl yürütmeyen bir toplum olduklarındandır.*

 

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 10:11, 13:32, 14:42<

 

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<

 

5:59     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Tenkit etmeniz bizleri, illâki samimiyetle inandığımızdan mıdır Allâh’a ve bizlere indirilen şeye (Kur’ân-ı Kerîm) ve öncesinden indirilen şeye ‘diğer mukaddes kitaplara’? Ve doğrusu birçoğunuz hak yoldan ayrılmışlarsınız! “.

 

5:60     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Bildireyim mi sizlere, bundan ‘daha’ şerli musibeti, Allâh’ın katında!? Lânetlediği o kimseyi ki, Allâh’ın ve hiddetlendiği üzerine ve kıldığı onlardan ‘aşırmayı seven’ maymunlar ve ‘umursamaz’ domuzlar ve kul ettiği tâğut’a (Allâhû Teâlâ’yı hiddetlendirenler)!* İşte onlar ki, konumu şerliler ve daha çok sapanlardır düzgün yoldan. “.

 

>2:65, 4:154, 16:124<

 

5:61     Ve ‘ikiyüzlülük yapan Yahudiler’ sizlere geldiklerinde derler ki: „ Samimiyetle inandık! “. Ve girmişlerdi ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmayla ve onlar, onunla da çıktılar. Ve Allâh, en iyi bilendir; ‘sır olarak’ gizlemekte oldukları şeyleri!

 

5:62     Ve onlardan birçoğunun görürsün ki, koşuştururlar günah ve düşmanlıkta; ve yemelerini haramı ‘caiz olmayanı’. Elbette ne kötü şey, gayret ediyor oldukları!

 

5:63     Men etmeli değiller miydi onları? Rabbanîler (Tevrât’a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenen hizmetle, ibadetle kendini Rabbine adayan, dîn âlimleri) ve ahbârlar (Yahudi hahamlar, dîn hocaları) günah ‘işleten’ sözlerinden ve yemelerini haramı ‘caiz olmayanı’. Elbette ne kötü şey, işliyor oldukları!

 

5:64     Ve dediler ki, Yahudiler: „ Allâh’ın eli bağlıdır ‘sıkıdır’! “. Ki, bağlandı onların elleri ‘hayır yapmak hususunda’ ve lânetlendiler bu sebeple. Yok eli, ikisi de açıktır, nasıl dilerse ‘öyle’ imkânlandırır. ‘Yâ Muhammed!’, Ve mutlaka artırır onlardan birçoğuna, sana indirilen şey (Kur’ân-ı Kerîm) Rabbinden, zalimliği ve inkârı! Ve bıraktık aralarına düşmanlık ve kin, kıyâmet gününe dek. Her defasında yaktılarsa savaş için bir ateş, Allâh onu söndürdü ve ‘yine de’ yeryüzünde bozguna çalışırlar.* Ve Allâh, sevmez bozgun çıkaranları!

 

>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<

 

5:65     Ve eğer olsaydı ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar) samimiyetle inananlar ve ‘günahlardan’ korunanlar, elbette örterdik onlardan kötülüklerini ‘günahlarını’. Ve elbette dâhil ederdik onları Naîm bahçeleri ‘cennetlerine’.

 

5:66     Ve eğer olsaydı uygulayanlar, Tevrât ve İncîl’i ve onlara indirilen şeyi ‘hakikat bilgisini Rablerinden; ki, cennette’, mutlaka yerlerdi hem üstlerinden hem de ayaklarının altından.* Onlardan ‘bir kısmı’ ılımlı bir ümmettir. Ve onlardan birçoğunun gayret ettikleri şeyler kötüdür.

 

>5:65, 5:66<

 

5:67     Yâ elçi! Tebliğ et, Rabbinden sana indirilen şeyi (Kur’ân-ı Kerîm)! Ve eğer bunu ifa etmezsen, o hâlde tebliğ etmemiş olursun O’nun bildirisini. Ve Allâh, engeller seni insanlardan ‘! Muhakkak ki Allâh, ‘razı olduğu yola’ yönlendirmez nankörler toplumunu!*

 

>8:18, 8:19, 12:52, 16:107<

 

5:68     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Bir şey üzere değilsiniz ‘tutarlı bir inanç temelinden yoksunsunuz’ ki, uygulamadıkça Tevrât ve İncîl’i ve sizlere indirilen şeyi ‘hakikat bilgisini’ Rabbinizden! “. Ve mutlaka artırır onlardan birçoğuna, sana indirilen şey (Kur’ân-ı Kerîm) Rabbinden, zalimliği ve inkârı. Artık tasa etme, inkârcı topluma karşı!

 

5:69     Muhakkak ki, inanan kimseler ve Yahudi kimseler ve Sâbiîler ve Hristiyanlardan kim ki, samimiyetle inanır Allâh’a ve âhir ‘son’ güne ve gayretleri erdemlidir ki, artık korku yoktur onlara ve ne de hüzünlenirler!

 

SÂBİÎLİK – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)

 

5:70     Andolsun ki, aldık kesin söz, İsrâîloğullarından; ve gönderdik onlara ‘nice’ elçiler.* Her defasında geldiğinde onlara ‘bir’ elçi, canlarının ‘istemeyip’ emellerine uymayan şeylerle, bir kısmını yalanladılar ve bir kısmıyla da savaştılar.

 

>3:184, 5:70, 6:42, 14:4, 14:44, 16:36, 16:44, 17:77, 28:47<

 

5:71     Ve hesapladılar ‘sandılar’ ki, bir fitne ‘zarar’ olmayacağını. Bu yüzden ‘inen İlâhî esaslardan yana, zaten’ kör ve sağır idiler. Sonra Allâh, tövbelerini kabul eyledi. Sonra yine onlardan birçoğu ‘idrak etmek istemedikleri için’, oldular kör ve sağır.* Ve Allâh, her hâliyle görendir; gayret ettikleri şeyleri!

 

>2:171, 6:104, 7:179, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

 

5:72     Andolsun ki, inkârcılardır o kimseler, derler ki: „ ‘Şu’ gerçek ki Allâh, o’dur ki Mesih, Meryem oğlu (Îsâ aleyhisselâm)! “.* Ve dedi ki, Mesih ‘Îsâ aleyhisselâm’: „ Ey İsrâîloğulları! ‘Hizmetle, ibadetle’ kul olun Allâh’a!* Ki, Rabbim ve Rabbinizdir! “. Mutlaka o kim ki, ortak yakıştırır Allâh’a, o hâlde, Allâh ona, haram ‘caiz olmaz’ kılmıştır bahçe ‘cenneti’.* Ve onun varacağı yer ateştir.* Ve yoktur zalimlere yardımcıları!

 

>4:172, 5:72, 6:101, 6:102, 19:30, 43:59, 66:12<

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

5:73     Andolsun ki, inkârcılardır o kimseler, derler ki: „ ‘Şu’ gerçek ki Allâh, üçüncüsüdür üçün! (Teslis; uknum: Baba Allâh, oğul Allâh ve Kutsal Ruh Allâh). “. Ve yoktur ilâh, tek İlâh’tan başka! Ve eğer sonlandırmazlarsa bu söylediklerini, mutlaka dokunacak onlardan o kimselere ki, ‘ısrarla, hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır, elem azap!*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

5:74     ‘Üçleme de direnenler’ hâlâ mı tövbe etmezler Allâh’a ve istiğfar etmezler O’na? Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

5:75     Mesih, Meryem oğlu (Îsâ aleyhisselâm) değildir elçiden başkası.* Ki, gelip geçmiştir ondan önce de, elçiler. Ve annesi sadakatlidir. İkisi de ‘her insan gibi’ yemek yerlerdi.* Bak nasıl belli ediyoruz onlara âyetleri ‘alâmetleri’. Sonra bak, nasıl ‘Allâhû Teâlâ’dan’ çevriliyorlar.

 

>4:172, 5:72, 6:101, 6:102, 19:30, 43:59, 66:12<

 

>20:120, 21:8, 21:34, 25:7, 32:11<

 

5:76     ‘Yâ Muhammed! Allâh’a ortak yakıştıranlara’, de ki: „ ‘Hizmetle, ibadetle’ kul mu oluyorsunuz ‘kutsallaştırılan zât’a, puta’? Ki, Allâh’a ilişiksizdirler!* Ki, ‘hiçbir’ şeye ehil olmayan, sizlere, zararı ‘önlemeye’ ve ne de fayda ‘sağlamaya’. Ve Allâh ki, O’dur, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; en iyi bilen!

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

5:77     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Aşırılık etmeyin dîninizde ‘dîni algılarınızda’ hak dışı!* Ve uymayın emellerine ‘bir’ toplumun ki, daha önceleri sapmışlardı ve birçoklarını da saptırmışlardı. Ve ‘onlar, iyice’ saptılar düzgün yoldan. “.

 

>4:171, 9:30<

 

5:78     Lânetlendiler İsrâîloğullarından ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmış kimseler, Dâvûd’un lisanıyla ‘diliyle’ ve Meryem oğlu Îsâ’nın da.* İşte bu, âsilik sebebiyledir ve aşırılık ediyor olmalarındandır.

 

>5:25, 6:34, 7:89, 10:88, 12:110, 14:15, 71:24<

 

5:79     Men etmiyorlardı, aykırı faaliyetten. Elbette ne kötü şey, ifa ediyor oldukları!

 

5:80     Görürsün onlardan birçoğunu ki, dönüyorlar ‘dost oluyorlar o kimselere ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır. Elbette ne kötü şey, bencilliklerinin onlara sunduğu ‘tavırları sebebiyle’, onlara Allâh’ın hışmı! Ve azap içinde devamlı kalıcılardır.

 

5:81     Ve eğer olsalardı Allâh’a samimiyetle inananlar ve bildiriciye ‘Muhammed aleyhisselâm’a’ ve ona, indirilene (Kur’ân-ı Kerîm), onları ‘inkârcıları’ dostlar edinmezlerdi.* Ve lâkin onlardan birçoğu hak yoldan ayrılanlardır.

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

5:82     Mutlaka bulursun ki, en şiddetlisini düşmanlıkta insanlardan, samimiyetle inanan kimselere ‘karşı’, Yahudileri ve ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranları. Ve bulursun ki, sevecenlikte en yakını inançlılara o kimselerin diyenleri ki: „ Muhakkak ki bizler, Hristiyanlarız! “. İşte bu, onlardan ‘aralarından’, keşişler (inzivaya çekilmiş Hristiyan papazlar) olmasındandır ve ruhbânlar (Hristiyan rahipler); ve onların büyüklenmiyor olmalarındandır.

 

5:83     Ve duyduklarında elçiye indirilen şeyi (Kur’ân-ı Kerîm), görürsün ki, gözleri yaşla dolup taşar, varlığı gerçek, sabit; ‘Allâhû Teâlâ’yı’, tanıdıkları sebebiyle. Ki, diyorlar: „ Rabbimiz… Samimiyetle inandık! Artık yaz bizleri, şahitlerle beraber (Allâhû Teâlâ’ya ve peygamberlerine tanıklık edenlerle)!

 

5:84     Ve olmaz inanmamamız Allâh’a; ve Hak’tan bizlere gelen şeye ‘İlâhî esaslara’. Ve umuyorken ‘cennete’ dâhil etmesini bizleri Rabbimizin, erdemliler toplumuyla beraber! “.

 

5:85     Böylelikle isabet ettirdi onlara Allâh, ‘bu’ söyledikleri sebebiyle bahçeleri ‘cennetleri’ ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada. Ve işte bu, ecridir iyilik edenlerin.

 

5:86     Ve o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ve yalanladılar âyetlerimizi. İşte onlar, ‘cehennemin’ alevli ateşi sahabeleridir.

 

5:87     Ey samimiyetle inanan kimseler! Haram kılmayın ‘caiz olmaz diye’, temizlerinden, helâl ‘caiz’ kıldığı şeyi ‘rızkı’ sizlere Allâh’ın! Ve aşırılık etmeyin! Muhakkak ki Allâh, sevmez aşırılık edenleri!

 

5:88     Ve yiyin, rızıklandırdığı şeylerden Allâh’ın, sizleri, ki ‘sadece’ helâl ‘caiz’, temizinden! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! O ki, O’na samimiyetle inananlarsınız!

 

5:89     Sorumlu tutmaz sizleri Allâh, ‘gayesiz’ yeminlerinizdeki boş sözlerle. Ve lâkin sorumlu tutar sözleşmeli yeminler sebebiyle.* Artık onun kefareti, on meskensiz ‘yoksulu’ beslemek ‘doyurmak’ ki, ‘ev’ ahalinizi besledikleriniz şeyin ortalamasından veya giydirmek onları veya hürriyete kavuşturmalıdır bir köleyi! Fakat kim, ‘bunu’ bulamazsa, öyleyse oruç tutmalıdır üç gün! İşte bu kefarettir yeminlerinize muhalif olduğunuz zaman! Ve muhafaza edin yeminlerinizi! İşte böyle beyan eder Allâh, sizlere âyetlerini ‘hakikat bilgisini’. Ki, belki şükredersiniz!

 

>2:225, 2:284, 5:89, 33:5, 66:2<

 

5:90     Ey samimiyetle inanan kimseler! Ancak ki, şarap ve kumar ve dikili taşlar ‘tapınak, putlar’ ve fal okları ‘kehanet araçları’ murdardır; şeytanın gayretlerindendir! Bu yüzden kaçının ondan! Ki, belki felâha erersiniz!

 

5:91     Fakat muradı şeytan’ın, sokmak aranıza düşmanlık ve kin, şarap ve kumarla! Ve alıkoymak sizleri, hatırlatandan Allâh’ı ve ibadetten ‘namazdan’!* Artık sizler de, sonlandırdınız mı?

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

5:92     Ve itaat edin Allâh’a! Ve itaat edin elçiye! Ve ‘karşı gelmekten’ sakının!* Artık, eğer ki, ‘geçmişe’ dönerseniz, öyleyse bilin ki, sadece elçimizin üzerine ‘düşen’ apaçık tebliğ etmektir.

 

>4:14, 8:13, 9:80, 9:84, 33:36, 58:5<

 

5:93     Değildir üzerlerine, o kimselerin ki, samimiyetle inananlardır ve gayretleri erdemlidir; vebal ki, yedikleri şeylerden ‘günahlardan’ korunmadıkları zamanlar da (yasaklanmadan önce)! Ve ‘yine’ samimiyetle inanın ve gayretleri erdemliler ‘olun’, sonra da ‘günahlardan’ korunun! ‘Yine’ samimiyetle inanın, sonra da ‘artık, yasaklara da uyup’ korunun ve iyi ‘olun ki, mertebeniz artsın’! Ve Allâh, sever iyilik edenleri!

 

5:94     Ey samimiyetle inanan kimseler! Mutlaka sizleri deneyecek Allâh, ellerinizin ve mızraklarınızın ona erişeceği av türünden bir şeyle ‘hayvan ile’!* Ki, Allâh’ın, ‘ihramdayken’ bilmesi ‘belirlemesi’ için, kimin O’ndan korktuğunu gıyabında. Artık kim, aşırılık ederse işte bundan sonra, o hâlde onadır elem azap!

 

>8:25, 9:126, 21:35, 29:2<

 

5:95     Ey samimiyetle inanan kimseler! Ve sizler ihramdayken av ‘hayvanı’ öldürmeyin! Ve sizlerden kim öldürürse onu kasten, o hâlde cezası, öldürdüğü şeyin mislidir bir hayvandan ki, ‘ne olacağını’ hükmeder ona, sizlerden adil iki kişi! Kâbe’ye ulaşan bir hediye ‘kurbanlık’ veya kefaret olarak meskensizleri ‘yoksulları’ beslemek ‘doyurmaktır’ veya buna denk oruç ki, ‘yaptığı’ işin vebalini tatması için! Affetti Allâh geçmişte olan şeyi. Ve kim de geri dönerse, o hâlde Allâh, ondan intikam alır. Ve Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; intikam sahibidir!

 

5:96     Helâl ‘caiz’ kılındı sizlere deniz avı ve onun yenmesi bir geçimlik olarak ve yolculara da! Ve haram ‘caiz olmaz’ kılındı üzerlerinize kara avı ki, ihramda olduğunuz sürece! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! O ki, Zât’ının ‘huzuruna’ toplatılırsınız!*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

5:97     Kıldı Allâh ‘birer sebep’; hürmetli, yasakların uygulandığı Ev’i (Kâbe) insanların yaşamlarını ayakta tutmak için ve haram ayı (saldırmanın yasak olduğu aylar; Recep, Zul-kade, Zul-hicce ve Muharrem) ve hediye ‘kurbanlıkları’ ve gerdanlıklı ‘tasmalı, sahipli’ hayvanları. İşte bu bilmeniz içindir ki, Allâh’ın biliyor olduğunu, ne varsa göklerde ve ne varsa yerde! Ve Allâh’ın, her tür şeyi en iyi bilen olduğunu!*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

5:98     Bilin ki Allâh’ın, ezasının şiddetli olduğunu! Ve şüphesiz ki Allâh’ın olduğunu, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayanın;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedenin!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

5:99     Elçinin üzerine yoktur tebliğ etmekten başka ‘sorumluluk’! Ve Allâh bilir, açıkladığınız şeyi ve ‘sır olarak’ gizlediğiniz şeyi!*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

5:100   ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Kötü ve temiz eşit olmaz ve imrensen de kötünün çokluğuna! “. Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a; ey, aklı ve gönlü işleyen, derin kavrayış sahipleri! Ki, belki felâha erersiniz!

 

5:101   Ey samimiyetle inanan kimseler! Sorgulamayın eğer açıklanırsa sizlere ‘hükümlerinin’ sizleri hüzünlendirecek şeylerden. Ve eğer sorgularsanız ondan, Kur’ân indirilirken açıklanır sizlere!* Ki, affetti Allâh ondan ‘bilmediğiniz hükümlerden’. Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır*; hemen cezalandırmayan, ılımlı davranandır!

 

>2:106, 2:108, 93:10<

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

5:102   Sormuştu onu sizlerden önce de bir toplum. Sonra ‘hükümleri kabullenmeyip’, oldular onunla ‘hakikat bilgisini’ örtenler.*

 

>2:108<

 

5:103   Kılmadı Allâh, ki: „ Bahîre! “; (Beş kuşak yavru veren, beşinci kuşak yavrusu erkek olan devenin, faydalanılmaktan vazgeçilerek kulağının yarılıp salıverilmesi) ve ne „ Sâibe! “; (Hayvanın faydalanılmaktan vazgeçilip dertlere deva niyetine putlara adanarak salıverilmesi) ve ne „ Vasîle! “; (Peş peşe birkaç dişi yavru doğuran ‘sağmal’ hayvanın, doğurduğu erkek yavrunun putlara adanması) ve ne de „ Hâm! “ (On kuşak döl veren erkek devenin sırtına yük vurulmayıp, başıboş bırakılarak salıverilmesi).* Ve lâkin ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmış kimseler iftira ediyorlar, Allâh üzerine yalanla!* Ve onların, birçoğu akıl yürütmezler.

 

>5:103, 6:136, 16:56, 16:71, 30:28<

 

>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

5:104   Ve denildiği zaman onlara ‘hakikati örtmeye şartlanmışlara’: „ ‘İtaate’ gelin, Allâh’ın indirdiği şeye (Kur’ân-ı Kerîm) ve elçiye! “; derler ki: „ Yeter bizlere, atalarımızı üzerinde bulduğumuz ‘onlardan gördüğümüz’ şey! “.* Ve olsa da mı, ataları ‘gerçeklere ait’ bir şey bilmiyorlar ve ‘inkâra şartlandıkları için, Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilmediyseler?*

 

>2:170, 6:148, 7:173, 14:10, 16:35, 36:6, 98:5<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

5:105   Ey samimiyetle inanan kimseler! Benliklerinizin ‘sorumluluğu’ kendi üzerlerinizedir! Ki, zarar veremez sapan bir kimse sizlere, yönlendirildiğiniz zaman. Allâh’adır dönüşünüz topluca!* Artık ‘âhirette’ bildirecek sizlere, gayret ediyor olduğunuz şeyleri!*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

>2:213, 6:159, 9:105, 10:19, 21:92, 21:93, 23:51, 23:52<

 

5:106   Ey samimiyetle inanan kimseler! Şahitlik etsin aranızdan, hazır olduğu zaman sizlerden birinize, ölüm; vasiyet esnasında sizlerden iki adil kişi! Veya sizlerin dışında iki kişi ki, vuruşmaya ‘sefere’ çıktığınız zaman yeryüzünde, artık isabet ederse sizlere ölüm musibeti, ‘o’ ikisini alıkoyun ibadetin ‘namazın’ ardından! böylelikle Allâh’a ant etsinler ki, eğer ‘onlardan’ şüpheye düşerseniz: „ ‘Bir’ bedelle değiştirmeyeceğiz ‘yeminimizi’ ve olsa da akraba; ve ‘sır olarak’ gizlemeyeceğiz Allâh’ın şehadetini. Doğrusu o zaman, elbette günahkârlardanızdır! “.

 

5:107   Ne var ki, eğer farkına varılırsa ikisinin ‘bu tür’ bir günaha müstahak oldukları. O hâlde ‘mirasçılardan’ diğer iki kişi ikisinin yerine geçer ki, ‘ölene’ daha yakın olan üzerinde ‘hak sahibi’ kimseler! Böylelikle ikisi Allâh’a ant ederler: „ Mutlaka bizlerin şahitliği, onların şahitliğinden ‘daha’ gerçektir ve bizler aşırılık etmedik. Doğrusu o zaman, elbette zalimlerdenizdir! “.

 

5:108   İşte bu, daha yakın ‘bir çaredir’ şehadetle yüz yüze gelmelerinde ‘şahitliği gereğince yapmalarında’; veya korkmalarında ki, yeminlerinin ardından yeminlerin reddedilmesinden. Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve ‘uyarılarını’ dinleyin! Ve Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez hak yoldan ayrılmışlar toplumunu!*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 8:22, 8:23, 22:46, 40:35, 64:11<

 

5:109   O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* toplar Allâh elçileri, böylelikle diyor ki: „ ‘Ümmetinizi davet ettiğiniz zaman’ sizlere ne cevap verildi? “.* Derler ki: „ ‘Hiçbir’ bilgimiz yok. Şüphesiz ki Sen… Sen’sin, algılanamayanı en iyi bilen! “.*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

>5:109, 7:6, 28:65, 28:75<

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

5:110   Demişti ki, Allâh: „ Yâ Meryem oğlu Îsâ! Lütfumu hatırla ki, üzerinde ve annenin üzerinde. Desteklemiştim seni, Ruh’ûl Kudüs (Kutsal Ruh; Melek) ile!* Konuşuyordun insanlarla beşikte ve yetişkin iken!* Ve öğretmiştim sana kitabı ‘hakikat bilgisini’ ve hükümleri ve Tevrât ve İncîl’i!* Ve oluşumunu yapılandırarak yarattığında, kilden kuş yontusu gibi ki, Ben’im iznimle; öyle ki, içine üflüyordun da hemen bir kuş olmuştu ki, Ben’im iznimle! Ve iyileştiriyordun doğuştan körü ve alaca ‘tenliyi’ ki, Ben’im iznimle! Ve çıkarıyordun ölüleri ‘kabirden, canlı’ ki, Ben’im iznimle!* Ve savmıştım İsrâîloğullarının saldırısını senden ki, ayan beyan ‘deliller’ getirdiğin zaman onlara! “. Ne var ki dediler ki, onlardan ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmış kimseler: „ Bu ancak apaçık sihirdir ‘dalaveredir’! “.

 

>5:110, 16:2, 16:102, 42:51<

 

>3:46, 5:110, 19:29<

 

>3:48, 5:110<

 

>3:49<

 

5:111   ‘Allâhû Teâlâ’: Ve vahyettiğim* zaman havarilere (Îsâ aleyhisselâm’ın İlâhî esasları yaymakla görevli yardımcıları) Bana inanmalarını ve elçime de, dediler ki: „ Samimiyetle inandık ve şahit ol, bizlerin Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) olduğumuza! “.

 

>5:110, 16:2, 16:102, 42:51<

 

5:112   Demişlerdi ki, Havariler: „ Yâ Meryem oğlu Îsâ! Mecal edebilir mi Rabbin, üzerimize indirebilmeye bir sofra, gökten? “. ‘Îsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a, eğer samimiyetle inananlarsanız! “.

 

5:113   ‘Havariler’ dediler ki: „ Muradımız, ondan yemek ve ‘fiilen görüp’ kanaati kalplerimizin; ve bilmemiz samimiliğini ve olalım üzerine şahitlerden! “.

 

5:114   Dedi ki, Meryem oğlu Îsâ: „ Allâh’ım… Rabbimiz! İndir üzerimize bir sofra, gökten ki, bizlere bayram olsun evvelkilerimiz için ve sonrakilerimize ve senden bir âyet ‘alâmet olsun’! Ve bizleri rızıklandır! Ve Sen, rızık verenlerin en hayırlısısın! “.

 

5:115   Dedi ki, Allâh: „ Muhakkak ki Ben, onu indireceğim üzerinize, fakat kim sizlerden sonradan nankörlük ederse, artık mutlaka azaplandırırım onu ki, cümle âlemlerden ‘hiç’ birini onunla azaplandırmadığım azapla! “.

 

5:116   Ve demişti ki, Allâh: „ Yâ Meryem oğlu Îsâ! Sen mi dedin insanlara ki: „edinin beni ve annemi ilâhlar; ki, Allâh’a ilişiksiz!“ ? “. ‘Îsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Noksanlık, kusur, âcizlikten ötesin! Ki, olmaz söylemem gerçek olmayan şeyi.* Eğer olsaydım söyleyen onu, o hâlde biliyor olurdun onu. Bilirsin içimdeki şeyi ve ben bilmem Sen’in içindeki şeyi. Şüphesiz ki Sen… Sen’sin, algılanamayanı en iyi bilen!*

 

>5:116, 13:38, 14:11, 39:65<

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

5:117   Söylemedim onlara, bana emrettiğinden başka bir şey ki, o da: ‘Hizmetle, ibadetle’ kul olun Allâh’a!* Ki, Rabbim ve Rabbinizdir!“. Ve oldum üzerlerine şahit, aralarında bulunduğum sürece.* Nihayet vefat ettirdiğinde beni, Sen oldun ‘şahit’ ki, Sen’din gözetleyen, tespit eden üzerlerine! Ve Sen, her şey üzerinde, her daim hazır, her şeyin iç yüzünün farkında, şahitsin!

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

>4:172, 5:72, 6:101, 6:102, 19:30, 43:59, 66:12<

 

5:118   Eğer azap edersen onlara, ne var ki, muhakkak ki onlar kullarındır. Ve eğer bağışlarsan onları, o hâlde şüphesiz ki Sen… Sen’sin, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmeden! “.

 

5:119   Der ki, Allâh: „ Bugün fayda sağlayacaktır samimilere, sadakatleri! “. Onlaradır bahçeler ‘cennetler’ ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada ebedîyen. Razıdır Allâh onlardan ve razılardır onlar da O’ndan. İşte budur büyük başarı.

 

5:120   Allâh’ındır saltanat, hükümranlık, göklerde ve yerde ve onlardaki şeylerde! Ve O’dur, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretli!