9. TEVBE:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’! “.*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

 

9:1       ‘Bu son çağrı’ hükümsüzlüktür; Allâh’tan ve elçisinden taahhütleştiğiniz, ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıran o kimselere!

 

9:2       ‘Ey Allâh’a ortak yakıştıranlar!’, Böylelikle ‘taahhütlerinizin bozulduğu şu andan başlayarak’ yeryüzünde dört ay dolaşın!* Ve bilin ki, ‘hükmün yerine getirilmesinde’ Allâh’ı aciz bırakır olmadığınızı! Ve Allâh’ın, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışları rezil eden olduğunu!

 

>9:36<

 

9:3       Ve ‘bu bir’ duyurudur, Allâh’tan ve elçisinden insanlara büyük hac günü! Ki, Allâh’ın, ortak yakıştıranlardan alâkasız olduğunu ve elçisinin de! Buna rağmen eğer tövbe ederseniz, o hâlde o, ‘daha’ hayırlıdır sizlere! Ve eğer ‘tövbeden sonra da eskiye’ dönerseniz, o hâlde bilin ki, ‘hükmün yerine getirilmesinde’ Allâh’ı aciz bırakır olmadığınızı! ‘Yâ Muhammed!’, Ve müjdele o kimseleri ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ‘cehennemde’ elem azap ile!

 

9:4       Müstesnadır taahhütleştiğiniz kimseler ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlardan ki, sonradan sizlerden ‘taahhütlerinden’ bir şey eksiltmeyenler ve ‘iş birliği içinde olup’ sırt çevirmeyenler sizlerden biri aleyhine. Öyle ki, tamamlayın onlara, taahhütlerini müddetlerine kadar! Muhakkak ki Allâh, sever ‘günahlardan’ korunanları!

 

9:5       Nihayet haram aylar (saldırmanın yasak olduğu aylar; Recep, Zul-kade, Zul-hicce ve Muharrem) soyutlandığı zaman, artık öldürün ‘taahhütlerini bozan, Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranları! Ve bulduğunuz yerde alın ‘yakalayın’ onları ve ablukaya alın onları! Ve oturun onları ‘bulundukları yerden çıkartmamak için’ geçitlerin hepsine!* Ne var ki, eğer tövbe ederler ve uygularlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’* ve verirlerse zekâtı, o hâlde serbest bırakın yollarına ‘gitsinler’! Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:6       Ve eğer ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlardan biri senden sığınma isterse, o hâlde sığındır onu ki, işitinceye kadar kelâmını ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın! Sonra ulaştır onu emniyette olduğu yere! İşte bu, onların bilmeyen toplum olduklarındandır.*

 

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<

 

9:7       Nasıl bir ‘saldırmazlık’ taahhüdü olur ki, ‘sözlerinde durmayan, Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlar için, Allâh’ın katında ve elçisinin yanında? Müstesnadır (Hudeybiye Barış antlaşması günü) taahhütleştiğiniz kimseler, Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethane (Kâbe) yanında. Ancak ki, istikametteyseler ‘dürüstseler’ sizlere, öyleyse istikamette ‘dürüst olun’ onlara! Muhakkak ki Allâh, sever ‘günahlardan’ korunanları!

 

9:8       Nasıl ‘bir saldırmazlık taahhüdü ki’? Ve eğer ilerlerseler üzerlerinize, riayet etmezler içinizde ‘verilen’ söze ve ne de zimmete. Razı ederler sizleri ağızlarıyla ve dayatır kalpleri.* Ve onların, birçoğu hak yoldan ayrılanlardır.

 

>3:75<

 

9:9       Pazarladılar âyetlerini Allâh’ın, az bir bedel ‘karşılığı’. Öyle ki, ‘insanları’ O’nun yolundan alıkoydular.* Muhakkak ki onların, gayret ediyor oldukları kötü bir şeydir.

 

>2:75, 2:159, 5:13, 9:9, 9:10, 14:28, 41:40<

 

9:10     Riayet etmezler inançlılar içinde ‘verilen’ söze ve ne de zimmete.* Ve işte onlar… Onlar, aşırılık edenlerdir!

 

>3:75<

 

9:11     Ne var ki, eğer tövbe ederler ve uygularlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’* ve verirlerse zekâtı, o hâlde ‘onlar’, dîn kardeşlerinizdir! Ve ayrı ayrı açıklıyoruz âyetleri ‘hakikat bilgisini, anlaya’ bilen bir toplum için!

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

9:12     ‘Ey samimiyetle inanan kimseler!’, Ve eğer bozarlarsa yeminlerini, taahhütlerinin ardından ve dil uzatırlarsa dîninize ‘dîni algılarınıza’, o hâlde savaşın inkârcıların elebaşlarıyla!* Doğrusu onların, yoktur yeminlerine ‘bağlılıkları’. Ki, belki sonlandırırlar!

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

 

9:13     ‘Ey samimiyetle inanan kimseler!’, Savaşmayacak mısınız yeminlerini bozan bir toplumla? Ve yeltendikleri ‘hâlde’ elçiyi ‘Mekke’den’ çıkarmaya; ve onlar başlattılar sizlere ‘saldırıyı’ ilk defasında. Onlardan ürperiyor musunuz? Ne var ki Allâh, O’ndan ürperilmeye haktır ‘münasiptir’; eğer samimiyetle inananlarsanız!

 

9:14     Savaşın onlarla!* Ki, Allâh, azaplandırsın onları sizlerin ellerinizle ve rezil etsin onları. Ve ‘Allâhû Teâlâ’ yardım eder sizlere, onlara karşı. Ve inançlı toplumun göğüslerine ‘gönüllerine’ şifa verir.

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

 

9:15     Ve giderir öfkeyi kalplerinden. Ve tövbeyi kabul eyler Allâh, dilediği ‘rızasına uyan’ kişi üzerinden.* Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

9:16     Yoksa hesapladınız ‘sandınız’ mı ki, terk edileceğinizi ‘rahat bırakılacağınızı’ ve olmadıkça Allâh’ın bilip ‘belli etmesi’, sizlerden cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) eden kimseleri ve edinmeyenleri ki, Allâh’a ilişiksiz; ve ne de elçisinden ve ne de inançlılardan ‘başkasını’ sır dostu!?* Ve Allâh, haberdar, üstün bilgi sahibidir gayret ettiğiniz şeylerden!

 

>3:142, 3:166, 3:167, 47:31, 57:25<

 

9:17     Olmaz ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlar için Allâh’ın ibadethanelerini ziyaret, benlikleri üzerine inkâra ‘şahsen kendileri’ şahitlerken.* İşte onların, boşa çıktı gayretleri.* Ve ‘cehennemde’ ateş içinde devamlı kalıcılardır onlar.

 

>8:34, 9:17, 9:18, 9:19, 48:25<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

9:18     Ancak ki, Allâh’ın ibadethanelerini ziyaret, samimiyetle inanan kişiyedir Allâh’a ve âhir ‘son’ güne! Ve uygulayan ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve veren zekâtı! Ve ürpermez Allâh’tan başkasından. O hâlde olur ki, işte onlar, olurlar ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilmişler.

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

9:19     ‘Ey Allâh’a ortak yakıştıranlar!’, Kıldınız mı ki, hacılara su dağıtmak, Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethane (Kâbe) ziyareti, kişinin, Allâh’a samimiyetle inanması gibidir ve âhir ‘son’ güne? Ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) eden ‘gibidir’, Allâh’ın yolunda? Ki, eşit olmazlar Allâh’ın katında.* Ve Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez zalimler toplumunu!*

 

>8:34, 9:17, 9:18, 9:19, 48:25<

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

9:20     O kimseler, samimiyetle inananlardır ve hicret ‘göç’ edenler ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edenler, Allâh’ın yolunda; mallarıyla ve canlarıyla ki ‘onlaradır’, en büyük mertebeler Allâh’ın katında. Ve işte onlar… Onlar, kazananlardır!

 

9:21     Onları müjdeliyor Rableri, bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme ile Kendisinden; ve razı olunuşla ve cennetlerle. Onlaradır orada ‘cennetlerde’ kalıcı lütuflar.

 

9:22     Devamlı kalıcılardır orada ebedîyen. Muhakkak ki, Allâh’ın katındadır, büyük mükâfat.

 

9:23     Ey samimiyetle inanan kimseler! Edinmeyin, atalarınızı ve kardeşlerinizi ‘dahi’ dostlar ki, eğer ‘tercih edip’ severlerse inkârı, inançtan üstün ‘tutup’.* Ve kim de sizlerden dönerse onlara, o hâlde işte onlar… Onlar, zalimlerdir!

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

9:24     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer olur da, atalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve eşleriniz ve aşiretiniz ve elde ettiğiniz mallar ve durgun gitmesinden ürperdiğiniz ticaret ve hoşlandığınız meskenler, daha sevecen ise sizlere, Allâh’tan ve elçisinden ve O’nun yolunda cihâddan, (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) o hâlde gözetleyin ki, Allâh, getirinceye kadar emrini ‘hükmünü’! “. Ve Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez hak yoldan ayrılmışlar toplumunu!*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

9:25     Andolsun ki, yardım etti sizlere Allâh, birçok yerde ve Huneyn ‘savaşı’ günü. İmrenseniz de, çokluğunuzun yararı olmadı, sizlerden ‘hiçbir’ şeye. Ve dar geldi üzerlerinize yeryüzü, genişliğine rağmen. Sonra ‘düşmana’ arkanızı dönüp ‘kaçtınız’!*

 

>3:173, 8:65<

 

9:26     Sonra indirdi Allâh, sükûnetini elçisinin üzerine ve inançlıların üzerlerine. Ve indirdi onu göremediğiniz ‘meleklerden’ ordular.* Ve azaplandırdı o kimseleri ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır. Ve işte bu, cezasıdır inkârcıların!

 

>3:151, 8:10, 8:11, 8:12, 8:44, 8:48, 8:66, 36:28<

 

9:27     Sonra tövbeyi kabul eyler Allâh, işte bunun ardından, dilediği ‘rızasına uyan’ kişi üzerinden.* Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:28     Ey samimiyetle inanan kimseler! Ancak ki, ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlar, murdardır! Artık yaklaşmasınlar Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethaneye (Kâbe)* bu yıllarından sonra! Ve eğer korkarsanız, artık ‘ilerde olabilecek’ yoksulluktan, gani eder sizleri Allâh, Kendi lütfundan, eğer dilerse. Şüphesiz ki Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>2:127, 3:96, 3:97<

 

9:29     Savaşın inanmayan kimselerle, Allâh’a! Ve ne de âhir ‘son’ güne ve haram saymayanlarla, Allâh’ın haram ‘caiz olmaz’ kıldığı şeyi, ve elçisinin de;* ve dîn edinmeyenlerle, gerçek dîni ‘İslâm’ı’!* O kimselerden ki, kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudiler ve Hristiyanlardan bazıları’. Ki, cizye verinceye kadar ‘kendi’ elleriyle ve onlar küçük düşürülünceye ‘kadar’.

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

 

9:30     Ve dediler ki, Yahudiler: „ Üzeyir, Allâh’ın oğludur. “. Ve dediler ki, Nasranîler ‘Hristiyanlar’: „ Mesih ‘Îsâ aleyhisselâm’, Allâh’ın oğludur. “.* Bu ağızları ile ‘geveledikleri’ sözleridir ki, öncesinden ‘hakikat bilgisini’ inkâr eden kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Ki, savaş açıp Allâh’a, nasıl da çevriliyorlar?

 

>4:172, 5:72, 6:101, 6:102, 19:30, 43:59, 66:12<

 

9:31     Edindiler ‘Yahudiler’, ahbârlarını (Yahudi hahamları, dîn hocalarını) ve ‘Hristiyanlar da’, ruhbânlarını (Hristiyan rahiplerini) ‘dîni kurallar koyan’ erbaplar ki, Allâh’a ilişiksiz.* Ve Mesih, Meryem oğlu (Îsâ aleyhisselâm) ki, ‘onlar da’ emrolunmadılar, tek İlâha ‘hizmetle, ibadetle’ kul olmalarından başka. Ki, ilâh olamaz O’ndan başka! Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir O!* Ortak yakıştırdıkları şeylerden de!

 

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<

 

9:32     Muratları ‘Yahudiler ve Hristiyanların’, söndürmek Allâh’ın aydınlığını ‘İlâhî esaslarını’ ağızlarıyla. Ve caymaz Allâh, tamamlanması olmaksızın, aydınlığının ‘İlâhî esaslarının’!* Ve ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlar ‘bundan’ hoşlanmasalar da.

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

9:33     O’dur ki Zât’ı, gönderdi elçisini yönlendirme ile ve gerçek dînini ‘İslâm’ı’ açığa çıkarması için tüm dînlerin üzerine!* Ve ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlar ‘bundan’ hoşlanmasalar da.

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

 

9:34     Ey samimiyetle inanan kimseler! Doğrusu ahbârlardan (Yahudi hahamlar, dîn hocaları) ve ruhbânlardan (Hristiyan rahipler) birçoğu, yerler insanların mallarını asılsız ‘sebeplerle’ ve alıkoyarlar Allâh’ın yolundan.* Ve o kimseler ki, biriktirirler altın ve gümüş ve onu harcamazlar Allâh’ın yolunda ‘rızası için. Yâ Muhammed!’, Bu yüzden müjdele onları ‘cehennemde’ elem azap ile!

 

>7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88<

 

9:35     O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* kızdırılır ‘altın ve gümüş’ üzerlerinde cehennem ateşinde, öylece dağlanır onunla alınları ve yanları ve sırtları. ‘Denir ki’: „ Bu şey, benlikleriniz için biriktirdiklerinizdir. Haydi tadın biriktirmiş olduğunuz şeyleri! “.

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

9:36     Muhakkak ki ayların adedi, Allâh’ın katında on iki aydır. Allâh’ın kitabında ‘Levh-i Mahfûz’da’ (Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)* ‘o’ günkü ‘yazısında’. Oluşumunu yapılandırarak var edilişi göklerin ve yerin, onlardan dördü haramdır (saldırmanın yasak olduğu aylar; Recep, Zul-kade, Zul-hicce ve Muharrem). İşte bu, kaynak ve dayanak ‘İslâm’ dînidir. Artık zulmetmeyin onlarda ‘o aylar hakkında’ benliklerinize. Ve savaşın ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlarla topyekûn! Ki, nasıl savaşıyorlarsa sizlerle topyekûn.* Ve bilin ki Allâh’ın, ‘günahlardan’ korunanlarla beraber olduğunu!

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

>9:29, 9:123, 60:7, 60:8, 60:9<

 

9:37     ‘Haram ayları, hileyle’ geciktirmek ancak inkârda ziyadedir ki, şaşırtılır onunla o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır. Helâl ‘caiz’ sayarlar onu bir yıl ve haram ‘caiz olmaz’ sayarlar onu bir yıl ki, uyması için adedi Allâh’ın haram kıldığı şey ‘saldırmanın yasak olduğu aylar’. Böylelikle helâl ‘caiz’ sayıyorlar Allâh’ın haram kıldığı şeyi. Süslendi ‘cazip gösterildi’ onlara kötü gayretleri. Ve Allâh, ‘razı olduğu yola’ yönlendirmez nankörler toplumunu!*

 

>8:18, 8:19, 12:52, 16:107<

 

9:38     Ey samimiyetle inanan kimseler! Ne oldu sizlere ki, denildiği zaman sizlere: „ Seferber olun Allâh’ın yolunda! “. ‘Olduğunuz’ yere ağırlaştınız. Razı mı oldunuz dünya hayatından, âhiretten ‘vazgeçip’? Ne var ki, dünya hayatının menfaati, âhirete ‘göre’ illâki azdır.*

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

9:39     Ki, seferber olmanız müstesna, azap edilir sizlere elem azap ile. Ve değiştirir de ‘sizleri’, sizlerden başka bir toplumla ve ‘hiçbir’ şeyle zarar veremezsiniz O’na!* Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

>10:14, 44:28, 44:29, 91:15<

 

9:40     Ki ona ‘Muhammed aleyhisselâm’a, Tebük’te’ yardım etmeniz müstesna, öyle ki, Allâh, ona yardım etmişti. Onu ‘Mekke’den’ çıkardığında o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; iki ‘kişinin’ ikincisiydi. İkisi mağaradayken arkadaşına (Ebû Bekir’e) diyordu ki: „ Hüzünlenme, muhakkak ki Allâh, bizimle beraber! “. Böylelikle indirdi Allâh, üzerine sükûnetini ve destekledi onu, göremediğiniz bir orduyla. Ve kıldı ‘hakikat bilgisini’ örten kimselerin kelimesini ‘hükmünü’ sefil. Ve Allâh’ın kelimesi ‘hükmü’… Ki o, kudretli, yücedir! Ve Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

9:41     ‘Ey samimiyetle inanan kimseler!’, Seferber olun, hafif ve ağır ‘da olsa’. Ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edin mallarınızla ve canlarınızla, Allâh’ın yolunda! İşte bu ‘daha’ hayırlıdır sizlere, eğer bilirseniz!

 

9:42     ‘Yâ Muhammed!’, Eğer olsaydı yakın ‘dünyevî bir’ menfaat ve rahat sefer, elbette uyarlardı sana ve lâkin uzak geldi üzerlerine meşakkatli ‘bu Tebük seferi’! Ve ‘yalandan’ yemin edecekler Allâh’a: „ Eğer mecal edebilseydik elbette çıkardık sizlerle beraber! “. ‘Bu ikiyüzlülükle’ benliklerini mahvediyorlar. Ve Allâh biliyor ki, doğrusu onlar, elbette yalancılardır!*

 

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

 

9:43     ‘Yâ Muhammed! Andolsun ki’, affetti Allâh seni!* Neden izin verdin ki, onlara, belli oluncaya kadar sana, samimi kimseleri ve yalancıları bilmeden?

 

>9:43, 47:19, 48:2, 80:9, 80:10, 93:3, 93:10, 110:3<

 

9:44     ‘Yâ Muhammed!’, İzin istemezler senden, samimiyetle inanan kimseler, Allâh’a ve âhir ‘son’ güne ki, cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) etmekten malları ve canlarıyla! Ve Allâh, en iyi bilendir; ‘günahlardan’ korunanları!

 

9:45     ‘Yâ Muhammed!’, Ancak ‘sefer için’ izin isteyenler senden, samimiyetle inanmayan kimselerdir* Allâh’a ve âhir ‘son’ güne! Ve vehim doludur kalpleri ki, bu yüzden onlar, kuşku içinde tereddüt ederler.

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

 

9:46     Ve eğer murad etselerdi ‘sefere’ çıkmayı, elbette hazırlanırlardı ona ‘sefere’, bir hazırlıkla. Ve lâkin Allâh hoşlanmadı yaklaşımlarından, bu yüzden onların ‘isteksizliklerini’ sabitledi. Ve denildi ki: „ ‘Özür sahibi olup’ oturanlarla ‘seferden geri kalanlarla beraber’ oturun! “.

 

9:47     Eğer ‘sefere’ çıksalardı aranızda, artırmazlardı sizlere kargaşadan başka ‘bir şey’. Ve mutlaka sokulurlardı aranıza, içinizde fitne ‘isyan’ çıkarmak amaçlı. Ve sizlerden onları can kulağıyla dinleyenler de ‘var’. Ve Allâh, en iyi bilendir; zalimleri!

 

9:48     ‘Yâ Muhammed!’, Andolsun ki, fitne ‘isyan’ amaçladılar öncesinden ve çevirdiler sana ‘birtakım’ işler ki, hak ‘İslâm’ (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet) gelinceye kadar! Ve açığa çıktı Allâh’ın emri ‘hükmü’. Ve onlar ‘bundan’ hoşlanmasalar da.

 

9:49     Ve onlardan ‘ikiyüzlülük yapanlardan’ kimileri der ki: „ Bana ‘seferden kalmam için’ izin ver ve beni fitneye ‘isyana’ itme! “. Değiller mi de ‘zaten, bu istekte’ fitneye ‘isyana’ düşmüşler? Ve muhakkak ki cehennem, elbette kuşatıcıdır inkârcıları.

 

9:50     ‘Yâ Muhammed!’, Eğer isabet ederse sana bir iyilik ‘bu’, onları hüzünlendirir! Ve eğer isabet ederse sana bir musibet, diyorlar ki: „ Bizler almıştık işimizi ‘sağlama’, öncesinden! “. Ve döner ‘giderler’ ve ‘yetenekleriyle’ iftihar ederler.

 

9:51     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Asla isabet etmez bizlere, yazdığı şey dışında Allâh’ın! O’dur, sahibimiz, koruyucumuz! “. Ve Allâh’a artık itimat etsinler, samimiyetle inananlar!

 

9:52     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Gözetliyor musunuz ki, bizlere iki güzellikten birisi ‘şehadet veya zaferden’ başkasını?* Ve bizler de gözetliyoruz ki, ‘bir musibet’ isabet ettirmesini sizlere Allâh’ın; bir azabı ki, katından veya bizim ellerimizle. Haydi gözetleyin ‘bakalım’, ki doğrusu, bizler de sizlerle beraber gözetleyenleriz! “.

 

>2:154, 3:169, 3:195, 9:111, 22:58, 47:4<

 

9:53     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Bağış yapsanız da gönüllü veya zorla, sizlerden asla kabul edilmez! Doğrusu sizler, hak yoldan ayrılmış bir toplum oldunuz! “.

 

9:54     Ve mâni olan şey, kabul edilmesine onlardan bağış yapmalarının, ancak inkâr ediyor olmalarıdır Allâh’ı ve elçisini.* Ve ne de katılırlar ibadete ‘namaza’ ve üşeniyor olmaksızın. Ve ne de bağış yaparlar ve hoşlanmıyor olmaksızın.

 

>4:14, 8:13, 9:80, 9:84, 33:36, 58:5<

 

9:55     ‘Yâ Muhammed!’, Artık imrendirmesin seni, onların malları ve ne de evlâtları! Ancak muradı Allâh’ın, azap etmek onlara, onunla ‘malları ve evlâtlarıyla’, dünya hayatında.* Ve çıksın canları ve onlar inkâr ederlerken.*

 

>9:24, 9:85, 18:46, 23:55, 23:56, 34:37, 57:20, 63:9, 64:15<

>2:161, 3:90, 9:84, 9:113<

 

9:56     Ve ‘ikiyüzlülük yapanlar, yalandan’ yemin ederler Allâh’a ki, mutlaka sizlerden olduklarına ve değildir onlar sizlerden! Ve lâkin onlar, korkuyor ‘olduklarından, sizlerden görünen’ bir toplumdur.

 

9:57     Eğer bulsalardı bir sığınak veya mağaralar veya girilecek bir yer, mutlaka dönerlerdi ona ve kaçarlardı.

 

9:58     ‘Yâ Muhammed!’, Ve onlardan kimileri, ayıplarlar seni sadakalar ‘paylaşımı’ hakkında! Öyle ki, eğer ondan verilirse razılardır ve eğer ondan verilmezse, o zaman hışımlanırlar.

 

9:59     Ve keşke razı olsaydılar onlara verdiği şeylere ‘ganimete’, Allâh’ın ve elçisinin ‘dağıttığı paya’; ve deselerdi ki: „ Yeter bizlere Allâh! Lütfundan bizlere ‘yine’ verecektir Allâh ve elçisi de ‘dağıtacaktır’! Doğrusu bizler, Allâh’a ‘ümit bağlayan, O’nun rızasına’ rağbet edenleriz! “.

 

9:60     Ancak ki, sadakalar, fakirlere ve yoksullara ve ‘bağış payı toplama’ üzerine gayret edenlere ve kalpleri ‘Allâhû Teâlâ’ya teslimiyete’ kaynaştırıcılara ve kölelerde ‘hürriyete kavuşturmada’ ve borçlulara ve Allâh’ın yolundakilere ve (yolda mahsur kalana çaresiz, imkânsız veya mekânsız kişi ve çocuklara mecazen) yol oğluna, zorunlu kılındı Allâh’tan!* Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>2:219, 17:26, 17:27, 17:28, 17:29, 25:67, 30:38, 51:19, 70:24, 70:25<

 

9:61     Ve onlardan ‘ikiyüzlülük yapanlardan, sözleriyle’ bildiriciyi (peygamber) rahatsız ‘eden’ kimseler ve diyorlar ki: „ O ‘her söyleneni dinleyen’ bir kulaktır. “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ O, sizlere hayrın kulağıdır! İnanır Allâh’a; ve ‘güvenip’ inanır samimiyetle inananlara. Ve ‘Allâhû Teâlâ’dan’ bahşedilme, bağışlanma, esirgenme ‘vesilesidir’ sizlerden samimiyetle inanan kimselere! “. Ve ‘yakışıksız sözleriyle, ayıplamalarıyla’ rahatsız ‘eden’ kimselere ki, elçisini Allâh’ın! Onlaradır, ‘cehennemde’ elem azap!*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

9:62     ‘İkiyüzlülük yapanlar, yalandan’ yemin ederler Allâh’a ki, sizleri hoşnut etmek için. Ve Allâh ve elçisi haktır ‘münasiptir’ hoşnut edilmeye, eğer samimiyetle inananlarsa.

 

9:63     Bilmiyorlar mı ki, kim olursa o muhalefet eden, Allâh’a ve elçisine, artık olduğunu ona, cehennem ateşi ki, içinde devamlı kalacağı.* İşte bu, büyük rüsva’lıktır.

 

>4:14, 8:13, 9:80, 9:84, 33:36, 58:5<

 

9:64     Sakınırlar ikiyüzlülük yapanlar, indirilmesinden aleyhlerine bir sûrenin ki, bildirir onlara kalplerindeki şeyi.* ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Alay edin; Şüphesiz ki Allâh, ‘ortaya’ çıkarandır sakındığınız şeyi! “.*

 

>58:8, 58:9<

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 13:32, 14:42<

 

9:65     Ve mutlaka eğer sorarsan onlara, elbet diyorlar ki: „ Bizler, sadece ‘lâfa’ dalıyor ve ‘oyalanıp’ oynuyorduk! “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Allâh ile mi? Ve âyetleriyle ve elçisiyle alay ediyordunuz! “.*

 

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 13:32, 14:42<

 

9:66     ‘Ey ikiyüzlülük yapanlar! Boşuna’ mazeret beyan etmeyin! ‘Hakikat bilgisini’ örtmeye şartlananlar oldunuz ki, inanmanızdan sonra. Eğer affedersek te sizlerden ‘tövbe eden’ bir tayfayı, azaplandıracağız ‘diğer’ bir tayfayı ki, ‘suçu savunan’ ‘günah’ suçluları olmaları sebebiyle.

 

9:67     İkiyüzlülük yapan erkekler ve ikiyüzlülük yapan kadınlar, onlar ‘sizlerden değil’, birbirlerindendir. Emrederler aykırılığı ve men ederler makul olandan ve elleri dardır ‘sıkıdır’. Allâh’ı ‘önemsemeyip’ unuttular, bu yüzden ‘Zât’ı da’ onları ‘önemsemeyip’ unuttu.* Doğrusu ikiyüzlülük yapanlar, onlar hak yoldan ayrılanlardır.

 

>7:51, 9:67, 20:126, 32:14, 38:26, 45:34, 58:19, 59:19<

 

9:68     Allâh vadetti, ikiyüzlülük yapan erkeklere ve ikiyüzlülük yapan kadınlara ve ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlara cehennem ateşini ki, devamlı kalıcılardır orada. O, yeter onlara.* Ve lânetledi onları Allâh. Ve onlaradır, ‘cehennemde’ kalıcı azap!*

 

>9:68, 19:70, 19:71, 21:98, 21:101, 27:89, 39:60, 39:61, 92:14, 92:15, 92:16, 92:17<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

9:69     ‘Ey ikiyüzlülük yapanlar!’, Sizlerden önceki kimseler gibisiniz. Ki, daha şiddetliydiler sizlerden, kuvvetçe ve mal çokluğunca ve evlâtlarca. Ne var ki, ‘sadece’ oluşumu yapılandırılarak var edilenleriyle istifade ettiler. Sizler de oluşumu yapılandırılarak var edilenlerinizle istifade ettiniz, sizlerden önceki kimselerin de, oluşumu yapılandırılarak var edilenleriyle istifade ettikleri gibi. Ve daldınız ‘dünya kazancına’ dalan, ‘bununla yetinen’ kimseler gibi!* İşte onların, boşa çıktı gayretleri dünyada ve âhirette de. Ve işte onlar… Onlar, hüsrandalardır!*

 

>2:200, 10:7, 10:8, 11:15, 11:16, 17:18, 17:19, 17:20, 42:20<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

9:70     Gelmedi mi onlara havadisi, onlardan önceki kimselerin? Nûh’un halkı ve Âd (Hûd aleyhisselâm’ın halkı) ve Semûd (Sâlih aleyhisselâm’ın halkı) ve İbrâhîm’in halkı ve Medyen sahabelerinin (Şuayb aleyhisselâm’ın halkı) ve altüst olan şehirlerin (Sodom ve Gomorra)* ki, geldiğinde onlara elçileri, ayan beyan ‘delillerle’. Oysa ki değildir Allâh, zulmeden, onlara; ve lâkin ‘günaha sebebiyet vererek’ oldular, benliklerine zulmedenler.

 

>7:4, 7:97, 7:98, 9:70, 11:100, 11:117, 15:4, 17:16, 21:6, 21:95, 36:31<

 

9:71     Ve inançlı erkekler ve inançlı kadınlar, onlar birbirlerinin dostlarıdır. Emrederler makul olanla ve men ederler aykırılıktan. Ve uygularlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve verirler zekâtı! Ve Allâh’a itaat ederler ve elçisine. İşte onlar ki, bahşedip, bağışlayıp, merhametle esirgeyecektir Allâh, onları ‘âhirette’. Şüphesiz ki Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

9:72     Vadetti Allâh, inançlı erkekler ve inançlı kadınlara cennetler ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada. Ve meskenler ki, temiz ‘hoş’ Adn cennetleri içinde. Ve ‘bunların’ en büyüğü de Allâh’tan razı oluş dur. İşte budur o, büyük başarı, kurtuluş.

 

9:73     Yâ bildirici ‘Muhammed aleyhisselâm’! Cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) et ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlarla ve ikiyüzlülük yapanlarla! Ve katı davran onlara! Ve varacakları yer cehennemdir.* Ve ne kötü ‘bir’ varış yeri!

 

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

9:74     ‘İkiyüzlülük yapanlar, yalandan’ yemin ederler Allâh’a ki, söylemediklerine ve andolsun ki, „ inkâr “ kelimesini söylediler ve ‘hakikat bilgisini’ inkâr ettiler İslâmiyetlerinden (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet) sonra. Ve yeltendiler erişemeyecekleri şeye (Peygambere suikasta). Ve intikam almak istedikleri şey, ancak Allâh’ın onları ‘ihtiyaç sahiplerini’, lütfundan zenginleştirmesi ve elçisinin de ‘payları dağıtması sebebiyledir’.* Buna rağmen tövbe ederlerse ‘daha’ hayırlı olur onlara. Ve eğer ‘eskiye’ dönerlerse, azaplandırır onları Allâh, elem azap ile dünyada ve âhirette de. Ve yoktur onlara, yeryüzünde Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ bir dost ve ne de yardımcı!

 

>9:58, 9:59, 9:60<

 

9:75     Ve onlardan taahhüt eden kişiler Allâh’a, ‘derler ki’: „ Eğer verirse bizlere lütfundan, mutlaka sadaka verenler oluruz ve mutlaka erdemliler oluruz! “.

 

9:76     Ne var ki, verdiğinde onlara ‘Allâhû Teâlâ’ lütfundan, onunla cimrilik ettiler ve ‘eskiye’ döndüler. Ve onlar, aldırış etmeyenlerdir.

 

9:77     Bu yüzden âkıbetleri, kalplerinde nifaktır ‘ikiyüzlülüktür’ O’nunla karşılaşacakları güne dek ki, caydıkları sebebiyle Allâh’a, ki O’na vadettikleri şeyden ve yalanlıyor olmaları sebebiyle.

 

9:78     Bilmiyorlar mı ki, Allâh’ın biliyor olduğunu, sırlarını ve fısıldaşmalarını!?* Ve Şüphesiz ki Allâh, en iyi bilendir; algılanamayanı!

 

>2:77, 9:78, 11:103, 17:47, 21:3, 43:80, 58:7, 58:8<

 

9:79     O kimseler ki, ‘ikiyüzlülük yapanlar’, ayıplıyorlar inançlılardan, gönüllü fazla bağış yapanları sadakalarda ve o kimseleri ki, ‘el’ emeklerinden başka ‘bir şey’ bulamıyorlar. Bu yüzden eğleniyorlar onlarla. ‘Asıl’ Allâh onlarla eğlendi (yaptıklarının devamına müsaadesiyle, aleyhlerine oluşturur)! Ve onlaradır, ‘cehennemde’ elem azap!*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

9:80     ‘Yâ Muhammed! İster’ istiğfar et onlar için veya istiğfar etme onlar için! Eğer istiğfar etsen de onlara yetmiş defa, asla bağışlamaz Allâh onları! İşte bu, inkâr ettikleri sebebiyledir Allâh’ı ve elçisini. Ve Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez hak yoldan ayrılmışlar toplumunu!*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

9:81     Ferahlandılar ‘özür sahibi olmayıp, Tebük seferinden’ geri kalanlar, kalıp oturmaları ile Allâh’ın elçisi ardından. Ve hoşlanmadılar cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) etmekten malları ve canlarıyla Allâh’ın yolunda. Ve dediler ki: „ Bu hararette sefere çıkmayın! “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Cehennem ateşi daha şiddetli hararetlidir! “. Keşke derinden kavramış olsalardı.

 

9:82     Artık gülsünler biraz ‘dünya yaşamı boyunca’ ki, ve ağlasınlar ‘âhirette’ çokça, kazanmış oldukları ceza sebebiyle.*

 

>9:82, 23:110, 53:59, 53:60, 53:61, 83:29<

 

9:83     ‘Yâ Muhammed!’, Nihayet eğer ‘seferden’ döndürür de seni Allâh onlardan bir tayfaya, o zaman da izin isterlerse senden ‘bir başka sefere’ çıkmak için, artık onlara de ki: „ Asla çıkamazsınız benimle birlikte, ebedîyen ve asla savaşamazsınız benimle birlikte düşmanla! Doğrusu sizler, razı oldunuz oturmaya ‘Tebük seferinden kalmaya’, evvelki defasında. Artık ‘özür sahibi olup, seferden’ geri kalanlarla beraber oturun! “.

 

9:84     ‘Yâ Muhammed!’, Ve ibadetinde ‘namazında dua’ etme onlardan ölen birinin üzerine ebedîyen ve durma kabrinin başında (cenaze namazı kılma)! Muhakkak ki onlar, inkâr ettiler Allâh’ı ve elçisini ve ‘bu günahla’ öldüler; ve onlar hak yoldan ayrılanlardır.*

 

>2:161, 3:90, 9:84, 9:113<

 

9:85     ‘Yâ Muhammed!’, Artık imrendirmesin seni, onların malları ve evlâtları! Ancak muradı Allâh’ın, azap etmek onlara, onunla ‘malları ve evlâtlarıyla’, dünyada.* Ve çıksın canları ve onlar inkâr ederlerken.*

 

>9:24, 9:85, 18:46, 23:55, 23:56, 34:37, 57:20, 63:9, 64:15<

>2:161, 3:90, 9:84, 9:113<

 

9:86     Ve indirildiğinde bir sûre: „ Allâh’a samimiyetle inanın ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edin, elçisi ile beraber! “. Senden izin istediler, onlardan varlıklılar. Ve dediler ki: „ Bırak bizleri, ‘özür sahibi olup’ oturanlarla ‘seferden geri kalanlarla’ beraber olalım! “.*

 

>4:14, 8:13, 9:80, 9:84, 33:36, 58:5<

 

9:87     Razı oldular, ‘özür sahibi olup’ geri kalanlarla beraber olmaya. Ve mühürlendi kalplerinin üzeri de, artık onlar derinden kavramazlar (anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

9:88     Lâkin elçi ve beraberindeki samimiyetle inanan kimseler ki, cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) ettiler malları ve canlarıyla. Ve işte onlar ki, onlaradır hayırlar ‘âhiret mükâfatı’. Ve işte onlar… Onlar, iflâh olanlardır!

 

9:89     Hazırladı Allâh onlara cennetler ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada. İşte budur büyük başarı, kurtuluş.

 

9:90     Ve geldiler göçebe Araplardan mazeret beyan edenler, onlara izin verilmesi için. ‘Diğerleri de’ kalıp oturdular, Allâh’a ‘bağlılık sözleriyle’ yalan söyleyen kimseler ve elçisine ‘mazeret bile belirtmeden’. Ki, isabet edecek onlardan o kimselere ki, ‘ısrarla, hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır, ‘cehennemde’ elem azap!

 

9:91     Olmaz zayıflar ‘acizler’ üzerine ve ne de hastalar üzerine ‘sefere katılamadıkları sebebiyle bir vebal’! Ve ne de ‘sefer için’ bağış yapacak ‘bir’ şey bulamayan kimseler üzerine zorluk. Nasihat ettikleri sürece Allâh için ve elçisi ‘için insanlara’, yoktur iyilik edenler üzerine de bir yol ‘vebal’! Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:92     ‘Yâ Muhammed!’, Ve olmaz o kimselerin üzerlerine de ‘vebal’; ki, geldikleri zaman sana, ‘sefere’ taşıman için onları, dediğin de: „ Bulamıyorum, sizleri üzerine ‘bindirip’ taşıyacak ‘bir’ şey! “. Dönüp ‘gittiler’ ve gözleri yaşla dolup taşarak, hüzünlenerek ki, bulamadıklarından bağış yapacak bir şey.

 

9:93     ‘Yâ Muhammed!’, Fakat yol ‘vebal, o’ kimselerin üzerlerinedir ki, izin isteyen senden ve onlar zengin oldukları ‘hâlde sefer için bağış ta yapmayanlardır’! Razı oldular, ‘özür sahibi olup’ geri kalanlarla beraber olmaya. Ve mühürledi Allâh, kalplerinin üzerini de, artık onlar bilmezler (anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

9:94     Mazeret beyan ederler sizlere, ‘seferden’ geri döndüğünüzde onlara. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ ‘Boşuna’ mazeret beyan etmeyin! Sizlere asla inanmayacağız! Ki, bildirmişti bana Allâh, haberlerinizden! “.* Ve görecek ‘değerlendirecektir’ Allâh gayretlerinizi ve elçisi de. Sonra ‘âhirette’ geri döndürüleceksiniz bilene, algılanamayanı ve şahit olunanı ‘görüneni’!* Artık ‘âhirette’ bildirecek sizlere, gayret ediyor olduğunuz şeyleri!

 

>9:94, 47:31<

>2:255, 6:59, 10:61, 20:110, 67:14<

 

9:95     ‘İkiyüzlülük yapanlar, yalandan’ yemin edecekler Allâh’a, sizleri ‘razı etmek için’ ki, onlara geriye döneceğiniz zaman onlara aldırış etmezsiniz ‘diye’. Artık aldırış etmeyin onlara! Muhakkak ki onlar, murdardır ve varacakları yer cehennemdir, kazanmış oldukları ceza sebebiyle.*

 

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

9:96     ‘İkiyüzlülük yapanlar, yalandan’ yemin ederler sizlere ki, hoşnut olmanız için onlardan. Öyle ki, eğer, hoşnut olursanız onlardan o hâlde muhakkak ki Allâh, hoşnut olmaz, hak yoldan ayrılmışlar toplumundan!

 

9:97     Göçebe Araplar, daha şiddetlidir inkârda ve nifakta ‘ikiyüzlülükte’. Ve daha yatkındırlar bilmemeye ‘tanımamaya’ sınırlarını, Allâh’ın indirdiği şeyi ‘hakikat bilgisini’; elçisine. Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

9:98     Ve göçebe Araplardan kimileri, bağış yaptığı şeyi ziyan edinir ‘sayar’. Ve gözetlerler ki, sizlere kötü devirlerin gelmesini. ‘Ki, bekledikleri’ kötü devran aleyhlerinedir.* Ve Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

>5:52, 9:98, 48:6<

 

9:99     Ve göçebe Araplardan kimileri, samimiyetle inanırlar Allâh’a ve âhir ‘son’ güne! Ve edinir ‘sayar’ ki, bağış yaptığı şey, Allâh’ın katında yakınlığa ‘rızasına vesiledir’* ve elçinin dualarına, desteğine.* Değil mi ki, muhakkak ki o ‘yaptığı bağış’, onlara ‘Allâhû Teâlâ’nın rızasına’ bir yakınlık ‘vesilesidir’!? Allâh, ‘âhirette’ dâhil edecek onları bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenmenin içine. Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>2:157, 8:62<

>9:103, 33:43, 33:56<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:100   Ve ‘Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimsemede’ öne geçenlerin evvelkilerinden, ‘Mekke’den Medine’ye’ hicret ‘göç’ edenlerden ve ‘Medine yerlilerinin’ yardımcılarından ve onlara uyan kimselerden iyi davrananlara ki, razıdır Allâh onlardan ve razılardır onlar da O’ndan. Ve hazırladı ‘Allâhû Teâlâ’ onlara cennetler ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada ebedîyen. İşte budur büyük başarı, kurtuluş.

 

9:101   Ve kimi etrafınızdaki ikiyüzlü ve göçebe Araplardan ve Medine ahalisinden ki, parlak ‘gösteren’ nifak ‘ikiyüzlülük’ üzerine. Bilmezsin onları, Biz biliriz onları. Azaplandıracağız iki defa ‘dünyada ve âhirette’, sonra döndürülecekler büyük azaba.*

 

>2:28, 2:56, 22:66, 39:42, 40:11<

 

İki defa ölüm, iki defa diriltilme: ıkra.com

 

9:102   Ve ‘Tebük seferine katılmayan’ diğerleri, itiraf ettiler suçlarını. Ki, karıştırdılar gayretleri erdemliyken ve diğer kötü ‘gayretle’. Olur ki, tövbeyi kabul eyler üzerlerinden.* Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:103   ‘Yâ Muhammed!’, Al mallarından sadaka ve onları ‘cehaletten, günahlarından’ arındırmaya ‘vesile ol’ onunla! Ve dua et, destek ol onlara!* Mutlaka senin duan, desteğin sükûnettir onlara. Ve Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

>2:129, 4:49, 9:99, 9:103<

 

9:104   Bilmiyorlar mı ki, Allâh’ın olduğunu ki, O’dur, kabul eyleyen tövbeyi kullarından ve alan sadakaları.* Ve Allâh’ın olduğunu ki, O’dur ki, itaate dönenin tövbesini kabul eyleyen, cezadan vazgeçen; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!*

 

>39:53, 57:18, 64:17<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:105   ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ve gayret edin! Nihayet görecek ‘değerlendirecektir’ Allâh gayretlerinizi ve elçisi ve inançlılar da! “.Ve ‘âhirette’ geri döndürüleceksiniz bilene; algılanamayanı ve şahit olunanı ‘görüneni’!* Artık ‘âhirette’ bildirecek sizlere, gayret ediyor olduğunuz şeyleri!

 

>2:255, 6:59, 10:61, 20:110, 67:14<

 

9:106   Ve ‘Tebük seferine katılmayan’ diğerleri, emri için Allâh’ın, ertelenmişlerdir. Ya azaplandırır onları, ya da tövbeleri kabul eyler üzerlerinden.* Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>9:106, 9:117, 9:118<

 

9:107   Ve ‘ikiyüzlülük yapanlardan bazı’ kimseler, mâbed edindiler ‘İslâm’a’ zarar vermeye ve inkârı ‘pekiştirmeye’ ve inançlıların arasında ayrılığa ve gözleyip ‘yataklık yapmaya’ savaşmış kişiye öncesinden Allâh ve elçisiyle. Ve mutlaka ‘yalandan’ yemin ederek ‘derler ki’: „ İsteğimiz ancak ki, güzelliklerden başka değildir! “. Ve Allâh şahittir ki, doğrusu onlar, elbette yalancılardır!*

 

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

 

9:108   ‘Yâ Muhammed! Namaza’ durma orada ebedîyen! Elbette ki, ‘daha’ evvelki günden, ‘günahlardan’ korunmak üzere tesis edilen ibadethane (Kubâ Mescidi), ‘daha’ haktır ‘münasiptir’, orada ‘namaza’ durmana. Orada ‘şartlanmalardan’ arınmayı seven adamlar vardır. Ve Allâh, arınmışları sever!

 

9:109   O hâlde, o kimse mi ki, binasını tesis etti, Allâh’tan ‘ürpererek, günahlardan’ korunma üzerine ve razı olunuşa, ‘daha’ hayırlıdır; yoksa o kimse midir ki, binasını tesis etti, sel sularının oyduğu kayan toprak, çamur çıkıntısı üzerine? Ki, bu yüzden göçer onunla cehennem ateşine. Ve Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez zalimler toplumunu!*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

9:110   Zail olmaz kurdukları ‘tutarlı bir inanç temelinden yoksun’ binaları ki, onunla kalplerinde bir şüphe olarak kalplerinden kesilmedikçe ‘hatırdan, gönülden çıkarılmadıkça’. Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

9:111   Muhakkak ki Allâh, satın almıştır samimiyetle inananlardan, canlarını ve mallarını; ‘müjdeler’ ki, olduğunu onlara cennet! ‘Onlar’ savaşırlar Allâh’ın yolunda, ‘bazen’ bu yüzden öldürürler ve ‘bazen de’ katledilirler. ‘Bu’ vaad, O’nun üstlendiği gerçektir, Tevrât’ta ve İncîl’de ve Kur’ân’da!* Ve kimdir ki, Allâh’tan daha çok taahhüdüne vefa eden? O hâlde ‘sevinip’ müjdeleşin pazarlığınıza ki o, O’nunla ‘yaptığınız’ alışverişinize! Ve işte budur o, büyük başarı, kurtuluş.

 

>2:154, 3:169, 3:195, 9:111, 22:58, 47:4<

 

9:112   ‘Yâ Muhammed! Bunlar, yalnızca Allâhû Teâlâ’ya’ tövbe edenler, ‘hizmetle, ibadetle’ kul olanlar, yücelterek övenler, zevkten el etek çekenler, ‘huzurunda’ eğilenler ve yere kapananlardır; ki, emrederler makul olanla ve men ederler aykırılıktan ve Allâh’ın sınırlarını muhafaza edenlerdir! Ve ‘bu’ samimiyetle inananları ‘cennetle’ müjdele!

 

9:113   Olmaz bildiricinin (peygamber) ve samimiyetle inanan kimselerin, ‘Allâhû Teâlâ’ya’ istiğfar etmeleri ortak yakıştıranlar için! Ve olsalar da yakınları ki, onlara belli olmasının ardından cehennem sahabeleri oldukları.*

 

>2:161, 3:90, 9:84, 9:113<

 

9:114   Ve olmaz istiğfar etmesi İbrâhîm’in babası için ki ona, vadettiği vadedilen ‘süreç’ müstesna!* Artık ona, belli olunca onun, Allâh’a düşman olduğu, ondan alâkasızlaştı. Doğrusu İbrâhîm, mutlaka ‘çok’ hayıflanan, ılımlıdır.

 

>19:47, 26:86, 60:4<

 

9:115   Ve değildir Allâh, bir toplumu şaşırtacak, yönlendirildiklerinin ardından ki, ‘günahlardan’ korunmaları onlara belli oluncaya kadar. Şüphesiz ki Allâh, her bir şeyi en iyi bilendir!

 

9:116   Muhakkak ki Allâh’ın, Zât’ının dır saltanat, hükümranlık, göklerde ve yerde! ‘Allâhû Teâlâ’ hayat verir ve öldürür! Ve yoktur sizlere ki, Allâh’a ilişiksiz; bir dost ve ne de yardımcı!

 

9:117   Andolsun ki, Allâh, tövbeye muvaffak kıldı ‘Tebük seferine katılmayanlara izin vermesiyle’ bildiriciye (peygamber) ve ‘Mekke’den Medine’ye’ hicret ‘göç’ edenlere ve o zor saatte ona ‘peygambere’, uyan ‘Medine yerlilerinden’ yardımcılarına ki, onlardan bir kısmının kalpleri neredeyse kayıyor olmasının ardından. Sonra ‘Allâhû Teâlâ’, tövbelerini kabul eyledi. Şüphesiz ki O, onlara insaf eden, acıyandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:118   Ve üçünün de üzerlerine ‘tövbe nasip oldu’ ki, onlar geri bırakılmışlardı.* Hatta dar gelmişti onlara yeryüzü, genişliğine rağmen ve içleri daraldı. Ve fark ettiler ki, sığınak olmadığını Allâh’tan başka kendilerine. Sonra ‘Allâhû Teâlâ’, tövbelerini kabul eyledi ki, ‘pişman olup’ tövbe ettikleri için. Şüphesiz ki Allâh, O’dur ki, itaate dönenin tövbesini kabul eyleyen, cezadan vazgeçen; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!*

 

>9:106, 9:117, 9:118<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

9:119   Ey samimiyetle inanan kimseler! Korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve samimilerle beraber olun!

 

9:120   Olmaz Medine ahalisi için ve o kimselere ki, etraflarındaki göçebe Araplardan, Allâh’ın elçisinden geri konuşlanmaları ve ne de rağbet etmeleri kendi canlarını, onun canından! İşte bunun sebebi de, onlara isabet etmesi olmaz ki, bir susuzluk ve ne bir yorgunluk ve ne açlık; Allâh’ın yolunda ve ne de ‘hakikat bilgisini’ örtenleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve bir zafere ermeleri düşmana karşı ki, onunla, gayretleri erdemliler ‘sevabı’ yazılmış olmasın onlara.* Muhakkak ki Allâh, zayi etmez mükâfatını iyilik edenlerin!

 

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

 

9:121   Ve bağış yapmazlar ‘bir’ nafaka, küçük ve ne de büyük ve kesmezler bir vadi ‘yolu’* ki, yazılmış olmasın onlara.* ‘Bunlar’ karşılığını daha iyiyle vermesi içindir Allâh’ın, gayret ediyor oldukları şeylere.

 

>8:42, 9:5, 9:120<

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

 

9:122   Ve olmaz, inançlıların topyekûn seferberliği. Öyleyse olmaz mıydı sefere            çıkmayıp da, onlardan her bir toplumdan bir tayfa, dîni ‘İlâhî esasları’ derin kavrasınlar ve uyarmaları için halkını, onlara geri döndükleri zaman?* Ki, belki onlar ‘seferden dönenler’ sakınırlar!

 

>3:104<

 

9:123   Ey samimiyetle inanan kimseler! Savaşın ‘öncelikle’ o kimselerle ki, yakınınızdaki ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlarla!* Ve bulsunlar sizlerde ‘bir’ kabalık. Ve bilin ki Allâh’ın, ‘günahlardan’ korunanlarla beraber olduğunu!

 

>9:29, 9:36, 60:7, 60:8, 60:9<

 

9:124   Ve ne zaman bir sûre indirilse, hemen onlardan ‘ikiyüzlülük yapanlardan’ kimileri der ki: „ Hanginizin inancını artırdı bu? “. Oysa ki, samimiyetle inanan kimselerin ise, böylelikle inancını artırır ve onlar, müjdeleşirler.

 

9:125   Ve kalpleri ‘şüphe, inkâr’ hastalıklı kimseler ise, ancak murdarlıklarına murdarlık artırır; ve öldüklerinde de. Ve onlar inkâr edenlerdir.

 

9:126   Ve görmezler mi ki, sınandıklarını her yıl bir defa veya iki defa?* Sonra ‘buna rağmen’ tövbe etmezler ve hatırda tutmazlar.

 

>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<

 

9:127   Ve ne zaman bir sûre indirilse, ‘dinlemeye katılan ikiyüzlülük yapanlar’, birbirlerine ‘kaşla gözle sorar gibi’ bakarlar: „ Sizleri gören biri var mı? “. Sonra da sıvışıp giderler. Ki, savdı Allâh kalplerinden. ‘Bu’ onların derinden kavramayan toplum olduklarındandır.*

 

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<

 

9:128   Andolsun ki, geldi sizlere cinsinizden ‘bir’ elçi ki,* ‘pek’ muhteremdir!* Ona da, ‘ağır gelir’ üzüldüğünüz şey. Sizlere çok düşkün, samimiyetle inananlara insaf eden, acıyandır; ve esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>3:184, 5:70, 6:42, 14:4, 14:44, 16:36, 16:44, 17:77, 28:47<

>9:128, 18:110, 41:6<

 

9:129   ‘Yâ Muhammed!’, Buna rağmen eğer ki, ‘eskiye’ döndüklerinde ‘ise’, o hâlde de ki: „ Yeter bana Allâh ki, ilâh olamaz O’ndan başka! Zât’ına itimat ettim! “. Ve O’dur, yüce Arş’ın (cennet ve cehennemi de içinde barındıran, zamansız, mekânsız, evren) Rabbi!*

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<