8. ENFÂL:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

 

8:1       ‘Yâ Muhammed!’, Soruyorlar sana, ganimetlerden. De ki: „ Ganimetler ‘hususunda hüküm’, Allâh’ın ve elçisinindir! “.* O hâlde korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve aranızdaki ‘gidişatı’ düzeltin! Ve itaat edin Allâh’a ve elçisine eğer samimiyetle inananlarsanız!

 

>8:41<

 

8:2       Ancak samimiyetle inananlar o kimselerdir ki, yâd edildiği zaman Allâh, kalpleri irkilir. Ve okunduğunda onlara, O’nun âyetleri, artırır inançlarını; ve ‘onlar’ Rablerine itimat edenlerdir.

 

8:3       O kimseler ki, uygularlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve rızıklandırdığımız şeylerden onları, ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ bağış yaparlar!

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

8:4       İşte onlar… Onlar, gerçek samimiyetle inananlardır! Onlaradır, ‘âhirette’ mertebeler Rablerinin katında! Ve bağışlanma ve karşılıksız kıymetli rızık.

 

8:5       ‘Yâ Muhammed! Ganimetlerin bölüşümü sırasında karşılaştığın bu hoşnutsuzluk’ nasıl ki, Rabbin çıkardığında seni evinden hak ile ‘bir gayeyle’ (Bedir savaşına, kervan için çıkıp, savaş emriyle karşılaşan) ve doğrusu inançlılardan bir kısmının hoşlanmadıkları ‘gibidir’.*

 

>2:216, 4:77, 8:5<

 

8:6       ‘Yâ Muhammed!’, Seninle mücâdele ediyorlar ‘savaşın gerekliği’ hakkında ki, o şeyin belli olmasının ardından. Sanki ve onlar ‘göz’ göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi.

 

8:7       Ve Allâh, sizlere vadettiği zaman iki tayfadan ‘silahsız kervan veya Kureyş ordusundan’ birinin sizlerin olmasını. Ve ‘sizler de’ arzuluyordunuz ki, silahsız olanın ‘kervanın’ sizlerin olmasını. Ve muradı Allâh’ın, kelimeleriyle ‘hükümleriyle’ hakkın ‘İslâm’ın’ (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet) gerçekleşmesi ve kesmek ‘hakikat’ inkârcılarının ‘ardı’ arkasını.*

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

8:8       Ki, hakkın ‘İslâm’ın’ (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet) gerçekleşmesi için ve asılsızlığın geçersizleştirilmesi.* Ve ‘günah’ suçluları ‘bundan’ hoşlanmasalar da.

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

8:9       Medet umduğunuzda Rabbinizden,* bunun üzerine icabet etti sizlere: „ Muhakkak ki, imdada yetişenim sizlere ki, peş peşe gelen meleklerden bini ile! “.*

 

>1:4, 2:186, 3:195, 8:9<

>3:151, 8:10, 8:11, 8:12, 8:44, 8:48, 8:66, 36:28<

 

8:10     Ve belirlemedi onu ‘bu vaadi’ Allâh, müjde dışında; ve ‘fiilen görüp’ tatmini için onunla kalplerinizin. Ve yardım olmaz ki, olmasın Allâh’ın katından! Şüphesiz ki Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

8:11     Bürüdüğü zaman sizleri uyuklama, O’ndan emniyette ‘olma güvencesiyle’ ve indiriyordu üzerlerinize gökten su; ki, temizlenmeniz için onunla ve giderilsin sizlerden ‘susuzluk ile’ şeytanın murdarlığı ‘umutsuzluk vesvesesi’.* Ve bağlanması için kalpleriniz ve sabitlesin ‘yolunda’ onunla ayaklarınızı.*

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

>2:250, 3:146, 3:147, 8:11, 16:94, 47:7<

 

8:12     Vahyetmişti Rabbin meleklere, ‘samimiyetle inananlara iletmelerini ki’: „ Muhakkak ki Ben, sizlerle beraberim! “. Haydi, sabitleyin ‘sağlamlaştırın’ samimiyetle inanan kimseleri! Bırakacağım kalplerine ürkeklik, o kimselerin ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır. Haydi vurun boyunlarını ve vurun ‘savunan’ parmak uçlarının her birini!*

 

>3:151, 8:10, 8:11, 8:12, 8:44, 8:48, 8:66, 36:28<

 

8:13     İşte bu, şâkî olmalarındandır Allâh’a ve elçisine. Ve kim, şâkî olursa Allâh’a ve elçisine, o hâlde şüphesiz ki Allâh’ın, cezası şiddetlidir!*

 

>4:14, 8:13, 9:80, 9:84, 33:36, 58:5<

 

8:14     ‘Ey hakikati örtmeye şartlanmışlar!’, İşte bu, ‘buradaki cezanızdır’ artık tadın onu! Ve muhakkak ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlaradır ‘cehennemde de’ ateş azabı.*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

8:15     Ey samimiyetle inanan kimseler! Karşılaştığınız zaman o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışların ordusuyla, hemen dönmeyin onlara arkanızı (savaştan kaçmayın)!

 

8:16     Ve kim, dönerse onlara arkasını, izin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) ki, savaş icabı çekilip veya bir birliğe katılmak ‘için çekilme’ müstesna; artık uğrar gazaba Allâh’tan! Ve onun varacağı yer cehennemdir.* Ve ne kötü ‘bir’ varış yeri!

 

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

8:17     Ne var ki, sizler öldürmediniz onları ve lâkin ‘kaderleri gereği’ Allâh öldürdü onları.* Ve ‘Hendek muharebesinde de, cesetlerini hendeğe’ sen atmadın attığında ve lâkin Allâh attı.* Ve denemek için inançlıları ‘zafer ve ganimetle’ O’ndan, iyi bir sınavla.* Şüphesiz ki Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

>3:145, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49<

>8:19<

>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<

 

8:18     İşte böyle ve ‘bilin’ Allâh’ın, alçaltıcı olduğunu inkârcıların tuzağını!*

 

>8:18, 8:19, 12:52, 16:107<

 

8:19     ‘Ey hakikati örtmeye şartlanmışlar!’, Eğer zafer istiyorsanız nihayet gelmiştir sizlere ‘kurtuluşunuza vesile, gerçek’ zafer.* Ve eğer ‘önceki hayatınızı’ sonlandırırsanız, o hâlde o, ‘daha’ hayırlıdır sizlere! Ve eğer ‘savaşa, inkâra’ dönerseniz, Biz de ‘cezalandırmaya’ döneriz.* Ve asla yarar sağlamaz birlikleriniz ‘Allâh’tan gelecek azaba karşı’ bir şeye ve ‘sayıca’ çok olsa da. Ve ‘bilin’ Allâh’ın, beraber olduğunu samimiyetle inananlarla!*

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

>8:18, 8:19, 12:52, 16:107<

 

8:20     Ey samimiyetle inanan kimseler! İtaat edin Allâh’a, ve elçisine! Ve dönmeyin ondan ‘hakikat bilgisi hükümlerinden’! Ve sizler, ‘hakikati, Kur’ân-ı Kerîm’den’ duyuyorken!

 

8:21     Ve olmayın o kimseler gibi ki, ‘istemedikleri hâlde’ derler ki: „ İşittik! “. Ve onlar duymazlar.*

 

>2:171, 6:104, 7:179, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

 

8:22     Muhakkak ki Allâh’ın katında, mahlûkların en şerlisi ‘idrak etmek istemeyen’, sağır, dilsiz, akıl etmeyen kimselerdir.*

 

>2:171, 6:104, 7:179, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

 

8:23     Ve eğer bilse Allâh, onlarda hayır olduğunu, elbette işittirirdi ‘idrak ettirirdi’ onlara. Ve eğer işittirse de onlara, mutlaka ‘eskiye’ dönerler. Ve onlar, aldırış etmeyenlerdir.

 

8:24     Ey samimiyetle inanan kimseler! İcabet edin Allâh’a ve elçiye ki, davet ettiğinde sizleri, sizlere hayat verecek şeye! Ve bilin ki, Allâh, kişi ve onun kalbi arasına sokulur olduğunu! Ve muhakkak ki O’na, Zât’ının ‘huzuruna’ toplatılırsınız!*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

8:25     Ve korunun ‘öyle bir’ sınanma ‘vesilesinden’ ki, sadece sizlerden ‘günaha sebebiyet verecek işleri yapmakla, benliklerine’ zulmeden kimselere isabet etmez!* Ve bilin ki Allâh’ın, cezasının şiddetli olduğunu!

 

>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<

 

8:26     Ve hatırlayın ki, sizler, yeryüzünde az, acizdiniz; korkuyordunuz yakalamalarından sizleri insanların. Bu yüzden ‘Allâhû Teâlâ’ kucak açtı sizlere ve destekledi sizleri yardımıyla! Ve rızıklandırdı sizleri, temizinden! Ki, belki şükredersiniz!

 

8:27     Ey samimiyetle inanan kimseler! İhanet etmeyin, Allâh’a ve elçiye! Ve ‘sonra’ ihanet edersiniz emanetlerinize ‘üstlendiğiniz dîni değerlerinize’ ve bildiğiniz ‘hâlde’.

 

8:28     Ve bilin ki, mallarınız ve evlâtlarınız ancak bir sınanma ‘vesilesidir’!* Ve Allâh’ın katında olduğunu, büyük mükâfatın!*

 

>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<

>9:24, 9:85, 18:46, 23:55, 23:56, 34:37, 57:20, 63:9, 64:15<

 

8:29     Ey samimiyetle inanan kimseler! Eğer ‘günahlardan’ korunursanız, ‘Allâhû Teâlâ’, var eder sizlerde, gerçeği itibarsızdan ayırma, kavrayış kabiliyeti! Ve örter sizlerden kötülüklerinizi ve bağışlar sizleri! Ve Allâh, büyük lütuf sahibidir!

 

8:30     ‘Yâ Muhammed!’, Ve düzen kuruyorlardı sana o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; seni bağlamak için veya katletmek veya ‘Mekke’den’ sürgün etmek ‘için’! Ve ‘onlar’ düzen kurarlarken ve Allâh’ta ‘onlara’ düzen kurar. Ve Allâh, düzen kuranların en hayırlısıdır (yaptıklarının devamına müsaadesiyle, aleyhlerine oluşturur)!

 

8:31     Ve okunduğu zaman onlara âyetlerimiz ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’, derler ki: „ Bizler ‘bunları önceden de’ duymuştuk. Eğer dileseydik, bunun benzerini elbette bizler de söylerdik. Bu ise, evvelkilerin masallarından başka ‘bir şey’ değildir! “.*

 

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<

 

8:32     Ve demişlerdi ki: „ Allâh’ım… Eğer bu (Kur’ân-ı Kerîm), o, gerçekte Senin katından ise, haydi üzerimize gökten taş yağdır veya getir bizlere elem azabı! “.

 

8:33     Ve değildir Allâh, azaplandıracak olan onları ve sen içindeyken onların. Ve değildir Allâh, azaplandıran onları ve onlar istiğfar ederlerken.

 

8:34     Ve olmaz onların, azaplandırılmamaları Allâh ‘tarafından’! (8:33 toplumsal azap, buradaki bireysel) Ve onlar alıkoyarlarken, Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethaneden (Kâbe) ve olmadıkları hâlde onun ‘oranın’ dostları ‘koruyucuları’. Onun ‘oranın’ dostları ‘koruyucuları’ ancak ‘günahlardan’ korunanlardır.* Ve lâkin onların, birçoğu bilmezler.

 

>8:34, 9:17, 9:18, 9:19, 48:25<

 

8:35     Ve olmadı ki, ibadetleri evin (Kâbe) yanında ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka.* ‘Âhirette denir ki’: „ O hâlde tadın ‘cehennemde’ azabı!* İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden. “.

 

>7:28, 7:38, 7:39, 8:35<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

8:36     Muhakkak o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; harcarlar mallarını Allâh’ın yolundan alıkoymak için.* Öyle ki, harcayacaklar onu ‘bundan sonra da, âhirette’. Sonra da olacak onlara iç sızıntısı.* Sonra mağlup olacaklar ve o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; cehenneme toplatılırlar.

 

>7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

8:37     Ki ayıklaması içindir Allâh’ın, kötüyü ‘inkârcıyı’ temizden ‘samimiyetle inanandan’.* Ve kılar kötülerin bazılarını bazıları üzerine öylece yığarak onu ‘yığını’ ki, böylelikle var eder onun tamamını cehennemde. İşte onlar… Onlar, hüsrandalardır!*

 

>10:28, 30:14, 36:59<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

8:38     ‘Yâ Muhammed!’, De o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır: „ Eğer ‘inkâr ve düşmanlığı’ sonlandırırsanız, geçmişte olan şeyler bağışlanır! “. Ve eğer geri dönerlerse, artık evvelkilere ‘uygulanan’ sünnet (İlâhî hüküm) süregelir.*

 

>3:137<

 

8:39     Ve savaşın onlarla ta ki, fitne ‘sapkınlık’ olmasın ve olsun dîn ‘dîni algılar’ Allâh için!* Artık eğer ‘savaşı ve inkârı’ sonlandırırlarsa, o hâlde şüphesiz ki Allâh, gayret ettikleri şeyleri her hâliyle görendir!

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

 

8:40     Ve eğer ki, ‘eskiye’ döndüklerinde ‘ise’, o hâlde bilin ki Allâh’ın, sahibiniz, koruyucunuz olduğunu! Ne güzel sahip, koruyucudur; ve ne güzel yardımcı!

 

8:41     Ve bilin ki, ele geçen ganimetten ‘her’ bir şeyin, artık beşte birinin Allâh’ın olduğunu! Ve elçiye ve akrabalara ve yetimlere ve yoksullara ve (yolda mahsur kalana; çaresiz, imkânsız veya mekânsız kişi ve çocuklara mecazen) yol oğlunadır! Eğer ki, inandıysanız Allâh’a ve kulumuza indirdiğimiz şeye (Kur’ân-ı Kerîm); gerçeği itibarsızdan ayıran güne (Bedir savaşında, meleklerin yardımına), iki topluluğun karşılaştıkları gün. Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

8:42     (Bedir savaşında), Sizler, vadinin yakın kenarında (Medîne tarafında, susuz, kumluk alanda, savaşa elverişsiz konumda) ve onlar, (Mekke tarafında, daha elverişli bir konumda) vadinin uzak kenarındaydılar. Ve kervan (Kureyşlilerin süvarileri, aleyhinize olan sahil tarafında) sizlerden daha aşağıdaydı. Ve eğer ‘onlarla savaşmak için’ vaatleşseydiniz, mutlaka ihtilâf ederdiniz miada. Ve lâkin ‘sizleri onlarla bu ortamda karşılaştırdı’ ki, gerçekleşmesi için mukadder olan Allâh’ın emrinin ‘hükmünün’.* Ki, yıkıma uğraması için mahvolan kişinin ayan beyan ‘delille, daha uygun koşullarda, kalabalık olmalarına rağmen mağlup olarak’. Ve hayatta kalan kişinin de ayan beyan ‘delille, daha zorlu şartlara rağmen, Allâh’ın yardımı ile galip geldiklerini görerek’ yaşaması ‘için’. Ve Şüphesiz ki Allâh, mutlaka işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

>3:13, 8:42, 8:44<

 

8:43     ‘Yâ Muhammed!’, Göstermişti sana onları Allâh uykunda az! Ve eğer gösterseydi sana onları çok, mutlaka yılgınlığa kapılırdınız ve elbette anlaşmazlığa düşerdiniz emir ‘hüküm’ hakkında. Ve lâkin Allâh, esenliğe çıkardı. Muhakkak ki O, en iyi bilendir; göğüslerin sahip olduğunu ‘gönüllerin barındırdığını’!*

 

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

 

8:44     Ve göstermişti sizlere onları gözlerinizde az, karşılaştığınızda! Ve azaltıyordu sizleri de onların gözlerinde ki, gerçekleşmesi için mukadder olan Allâh’ın emrinin ‘hükmünün’.* Ve Allâh’a döndürülür emirleriyle ‘oluşan her şey’!

 

>3:13, 8:42, 8:44<

 

8:45     Ey samimiyetle inanan kimseler! Karşılaştığınız zaman ‘düşman’ birlikle, artık sabit ‘sağlam’ durun! Ve Allâh’ı çok yâd edin! Ki, belki iflâh olursunuz!

 

8:46     Ve itaat edin Allâh’a ve elçisine! Ve kapışmayın, yoksa yılgınlığa kapılırsınız ve rüzgârınız ‘birliğiniz elden’ gider! Ve sabredin! Muhakkak ki Allâh, sabredenlerle beraberdir!

 

8:47     Ve olmayın ‘saldırı için’ yurtlarından çıkan ‘Kureyşli’ kimseler gibi! Ki, çalımla ve gösteriş yaparak insanlara; ve alıkoyarlar Allâh’ın yolundan.* Ve Allâh, gayret ettikleri şeyleri kuşatan, kavrayandır!

 

>7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88<

 

8:48     Ve süslediği ‘cazip gösterdiği’ zaman şeytan, onlara gayretlerini ve dedi ki: „ Yoktur galip gelecek sizlere bugün insanlardan! Ve muhakkak ki ben, sizlere yandaşım! “. Ne var ki, iki birlikler birbirlerini görünce, topukları üzerinde gerisingeriye döndüler ve ‘şeytan’ dedi ki: „ Muhakkak ki, alâkasızım sizlerden! Muhakkak ki görüyorum, görmediğiniz şeyleri! Doğrusu ben, korkarım Allâh’tan! “.* Ve Allâh’ın, cezası şiddetlidir!

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

8:49     Diyorlardı ki ‘(Bedir savaşında), kendilerinden çok üstün bir ordu ile savaşa gidenler için’ ikiyüzlülük yapanlar ve kalpleri ‘şüphe, inkâr’ hastalıklı kimseler: „ Şunları dînleri aldattı. “. Ve ‘hâlbuki’ kim itimat ederse Allâh’a, o hâlde şüphesiz ki Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

8:50     ‘Yâ Muhammed!’, Ve bir görseydin, vefat ettirdikleri zaman melekler, o kimseleri ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır! Vururlar yüzlerine ve arkalarına ve ‘derler ki’: „ Ve tadın ‘cehennemde’, yakıcı azabı! “.*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

8:51     İşte bu ‘azap’, ellerinizle sunduğunuz ‘günahlar’ sebebiyledir! Ve Allâh’ın, kullara zulmedici olduğundan değildir!

 

8:52     ‘İnkârcıların’ vaziyetleri, Firavun hanedanı gibidir. Ve onlardan önceki kimseler de inkâr ettiler âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın. Bunun üzerine Allâh, onları aldı ‘kıstırdı’ suçları ‘sebebiyle’. Şüphesiz ki Allâh, gücüne, iktidarına güç yetirilemeyen, sağlam kuvvetlidir; cezası şiddetlidir!

 

8:53     İşte bu, Allâh’ın, bozucu olmadığı sebebiyledir, bir toplum üzerine bağışladığı lütfunu ki, nefslerinde olan şeyi ‘gidişatı’ bozmadıkça!* Ve Allâh’ın, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; en iyi bilen olduğundandır!

 

>8:53, 13:11<

 

8:54     ‘İnkârcıların’ vaziyetleri, Firavun hanedanı gibidir. Ve onlardan önceki kimseler de yalanladılar Rablerinin âyetlerini ‘hakikat bilgisini’. Bunun üzerine yok ettik onları, suçları ‘sebebiyle’. Ve ‘suda’ boğduk Firavun hanedanını. Ve hepsi de oldular zalimler.

 

8:55     Muhakkak ki Allâh’ın katında, mahlûkların en şerlisi ‘idrak etmek istemeyen, o kimselerdir ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır!* Artık onlar, ‘Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiği neticesine’ inanmazlar!*

 

>2:171, 6:104, 7:179, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:97, 17:10, 26:201, 26:202, 26:203<

 

8:56     ‘Yâ Muhammed! Allâh’a ortak yakıştıran’, o kimseler ki, onlardan taahhüt aldın, sonradan taahhütlerini her defasında bozarlar. Ve onlar, ‘günahlardan’ korunmazlar.*

 

>9:2, 9:3, 9:4, 9:12<

 

8:57     Bu yüzden savaşta ele geçirdiğinde onları, artık öyle yıldır ki, onları, arkalarından ‘gelecek olan’ kişiler belki hatırlarında tutarlar!

 

8:58     Ve şayet korkarsan bir toplumun ‘sözleşmelerine’ hıyanetinden, öyleyse ‘yaptığın’ sözleşmeyi feshet onlara, eşitlik üzere ‘aynı şekilde’! Muhakkak ki Allâh, sevmez hainleri!

 

8:59     Ve olduğunu sanmasınlar o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; geçip ‘kurtuldular’. Muhakkak ki onlar, ‘hükmün yerine getirilmesinde Allâhû Teâlâ’yı’ aciz bırakamazlar!

 

8:60     Ve hazırlayın onlara ‘karşı’ mecal edebildiğiniz ‘her’ kuvvetten ve bağlanan ‘savaş için beslenen’ atlardan! Ki, titretin onunla Allâh’ın düşmanlarını ve sizlerin düşmanlarınızı ve onlardan başkalarını da. Onları ‘diğer düşmanları’ bilmezsiniz, Allâh bilir onları! Ve ‘rızası için’ ne bağış yaparsanız bir şeylerden, Allâh’ın yolunda, ‘olanca’ vefa edilir sizlere! Ve sizler ‘âhirette’ zulmedilmezsiniz!*

 

>7:8, 7:9, 23:102, 23:103, 99:7, 99:8, 101:6, 101:7, 101:8, 101:9<

 

8:61     ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer uzlaşmaya meylederlerse hemen ‘sen de’ meylet ona! Ve itimat et Allâh’a! Şüphesiz ki O… O’dur ki, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; en iyi bilen!

 

8:62     ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer muratları, ‘barış yanlısı gözükerek’ seni kandırmaksa, o hâlde muhakkak ki, yeter sana Allâh! O’dur ki Zât’ı, yardımıyla destekledi seni ve samimiyetle inananları da!

 

8:63     Ve ‘Allâhû Teâlâ’, sevgiyle’ kaynaştırdı ‘samimiyetle inananların’ kalplerinin arasını. Ki, bağışlasaydın yeryüzündeki şeyleri topluca, ‘yine de’ kaynaştıramazdın kalplerinin arasını. Ve lâkin Allâh, kaynaştırdı aralarını. Şüphesiz ki O, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

8:64     Yâ bildirici ‘Muhammed aleyhisselâm’! Yeter sana Allâh ve samimiyetle inananlardan sana uyanlar!*

 

>3:153, 3:172, 3:173, 4:95, 9:25<

 

8:65     Yâ bildirici ‘Muhammed aleyhisselâm’! Samimiyetle inananları savaşa teşvik et! Eğer olursa sizlerden sabırlı yirmi ‘kişi’, galip gelir iki yüz ‘kişiye’. Ve eğer olursa sizlerden yüz ‘kişi’, galip gelir o kimselerden ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; bin kişiye. ‘Bu’, onların derinden kavramayan toplum olduklarındandır.*

 

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<

 

8:66     Şimdi Allâh hafifletti sizlerden ‘yükünüzü’ ve bildi sizlerde zaaf olduğunu. O hâlde eğer olursa sizlerden sabırlı yüz ‘kişi’, galip gelir iki yüz ‘kişiye’ ve eğer olursa sizlerden bin ‘kişi’, galip gelir iki bin ‘kişiye’ Allâh’ın izniyle. Ve Allâh, sabredenlerle beraberdir!

 

8:67     Olamaz bir bildirici (peygamber) için, olması onun ‘fidye hesabı yaparak’ esirleri ‘sağ bırakması’ ki, yeryüzünde ağır basıp ‘inkâr, yok oluncaya’ kadar! Muradınız, yeryüzünde dünyevî menfaat; ve Allâh’ın muradı, ‘sizlere’ âhiret ‘mükâfatı’!* Ve Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

8:68     Eğer olmasaydı yazılmış ‘Levh-i Mahfûz’da’ (Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası),* Allâh tarafından geçmişte, mutlaka dokunurdu sizlere almış olduğunuz şeylerden ‘esirlere alınan fidyeden’ büyük azap!

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

8:69     O hâlde yiyin, ‘gönül rahatlığıyla’ ele geçen ganimetten ‘her’ şeyden, helâl ‘caiz’, temizinden! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

8:70     Yâ bildirici ‘Muhammed aleyhisselâm’! De o kişilere ki, yeminlerinizle ‘güvencenize aldığınız’ esirlerden: „ Eğer bilirse Allâh, kalplerinizde hayır olduğunu, verilir sizlere ‘daha’ hayırlısı sizlerden alınan şeylerden ve bağışlar sizleri! “. Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

8:71     ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer ‘esirlerin’ muratları, sana hıyanet etmekse; ne var ki, hıyanet etmişlerdi Allâh’a, öncesinden ki, bu yüzden onlardan ‘gelene karşı, sana’ imkân verdi! Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

8:72     Muhakkak o kimseler ki, samimiyetle inananlardır ve hicret ‘göç’ edenler ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edenler mallarıyla ve canlarıyla, Allâh’ın yolunda; ve o kimseler ki, kucak açtılar ve yardım ettiler. İşte onlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ve inançlı kimselerden ve hicret ‘göç’ etmeyenler de, onlar, hicret ‘göç’ edinceye kadar onların himayesi ‘ile ilgili’ yoktur sizlere bir şey ‘sorumluluk’! Ve eğer sizlerden medet isterlerse dînde ki, o hâlde yardım ‘etmek’ üzerlerinizedir ‘yükümlülüktür’! Ki, müstesnadır bir toplumdan, sizlerle ve aralarında kesin söz ‘anlaşmalı olan’. Ve Allâh, gayret ettiğiniz şeyleri her hâliyle görendir!

 

8:73     Ve o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; birbirlerinin dostlarıdır.* İllaki yapmazsanız onu ‘birbirinize sahip çıkıp, yardımlaşmayı’, olur yeryüzünde fitne ‘kargaşa’ ve büyük bozgun!

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

8:74     Ve o kimseler, samimiyetle inananlardır ve hicret ‘göç’ edenler ve cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edenler, Allâh’ın yolunda; ve o kimseler ki, kucak açtılar ve yardım ettiler. İşte onlar… Onlar, gerçek samimiyetle inananlardır! Onlaradır, ‘âhirette’ bağışlanma ve karşılıksız kıymetli rızık.

 

8:75     Ve sonradan samimiyetle inanan kimseler ve hicret ‘göç’ edenler ve sizlerle beraber cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) edenler, artık onlar sizlerdendir! Kan bağı sahipleri ki, onlar birbirlerine revadır, Allâh’ın kitabında ‘Levh-i Mahfûz’da’ (Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!* Şüphesiz ki Allâh, her bir şeyi en iyi bilendir!

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<