3. ÂL-İ İMRÂN:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

 

3:1       Elif, Lâm, Mîm…

 

Kur’ân’ın şifresi, anahtarı Hurûf-ı Mukattaa: ıkra.com

 

3:2       Allâh ki, ilâh olamaz O’ndan başka! Ki, evvelî ve ebedî diridir! Var olan her şeyin kaynağı, dayanağıdır!

 

3:3       ‘Yâ Muhammed! Allâhû Teâlâ’, indirdi sana kitabı (Kur’ân-ı Kerîm), hak ile ‘gayeyle’!* Ki, onaylayandır ellerindeki şeyi ‘diğer mukaddes kitapları’.* Ve ‘Allâhû Teâlâ’, indirdi Tevrât ve İncîl’i!

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

3:4       Öncesinden yönlendirilmeye ‘vesile olarak, indirdiği gibi’ insanlar için. Ve indirdi gerçeği itibarsızdan ayıranı! Muhakkak o kimseler ki, inkâr ettiler âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın. Onlaradır, ‘cehennemde’ şiddetli azap. Ve Allâh, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; intikam sahibidir!

 

3:5       Muhakkak ki Allâh… Ki, saklı yoktur Zât’ına, ‘hiçbir’ şey, yerde ve ne de gökte!*

 

>2:255, 6:59, 10:61, 20:110, 67:14<

 

3:6       O’dur ki Zât’ı, biçimlendirir sizleri rahimlerde dilediği gibi! Ki, ilâh olamaz O’ndan başka! Ki, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

3:7       ‘Yâ Muhammed!’, O’dur ki Zât’ı, indirdi sana, kitabı (Kur’ân-ı Kerîm)!* Onun ‘bir kısmı, kolay anlaşılır, sağlam’ hüküm âyetleridir, onlar kitabın ‘hakikat bilgisinin’ esasıdır ve diğerleri, yoruma açıktır. Fakat kalpleri yamuk ‘şüphe, inkâr hastalıklı’ kimseler ise, bu yüzden yorum gerektirenlere uyarlar. Amaçları, ondan ‘tümünü geçersizleştirmek için’ fitne ‘kargaşa’ çıkarmak ve ‘bu yüzden’ gaye edinirler onun yorumunu. Ve bilemez onun yorumunu, Allâh’tan başkası ve ‘ilham verdiklerimizden’ ilimde derinliğe vukuflar* ise diyorlar ki: „ Bizler O’na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır! “. Ve hatırda tutmaz aklı ve gönlü işleyen, derin kavrayış sahiplerinden başkası.

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

>3:7, 4:162, 16:27, 17:107<

 

3:8       ‘Aklı ve gönlü işleyen, derin kavrayış sahipleri, derler ki’: „ Rabbimiz… Kalplerimizi kaydırtma, yönlendirdikten sonra bizleri! Hibe et bizlere, katından bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme! Şüphesiz ki Sen… Sen’sin, karşılıksız, her daim hibe eden bahşeden! “.

 

3:9       „ Rabbimiz… Muhakkak ki Sen, insanları toplayansın; ‘kıyâmet’ günü ki, kuşku yoktur onda! “.* Muhakkak ki Allâh, ihtilâf etmez miada!

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

3:10     Muhakkak o kimselere ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ki, asla yarar sağlamaz onlara, malları ve ne de evlâtları, ‘önlemeye’ Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ bir şeyi. Ve işte onlar… Onlar, ateş yakıtıdırlar!

 

3:11     ‘İnkârcıların’ vaziyetleri, Firavun hanedanı gibidir. Ve onlardan önceki kimseler de yalanladılar âyetlerimizi ‘hakikat bilgisini’. Bunun üzerine Allâh, onları aldı ‘kıstırdı’ suçları ‘sebebiyle’. Ve Allâh’ın, cezası şiddetlidir!

 

3:12     ‘Yâ Muhammed!’, De, o kimselere ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır: „ Yakında ‘âhirette’ mağlup olacaksınız ve toplatılırsınız cehenneme! “. Ve ne kötü ‘bir’ döşek!

 

3:13     Sizlere âyet ‘alâmet’ olmuştur (Bedir savaşında), çarpışan iki birlikler. Bir birlik Allâh’ın yolunda savaşıyor ve diğeri inkârcılardı. Görüyorlardı onları ‘Allâhû Teâlâ’nın yolunda savaşanları’ iki misli kendilerinden ki, ‘bunu’ gözleriyle görüyorlardı.* Ve Allâh, yardımıyla destekler dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi. Muhakkak ki işte bu, elbette ibrettir, görenler ‘idrak edenler’ için!

 

>3:13, 8:44<

 

3:14     Süslendi ‘cazip gösterildi’ insanlara, sevgiden oluşan şehvetleri. Kadınlara ve oğullara ve kantarlarca ‘biriktirilmiş’ altın ve gümüşe ve atlara ki, saf kan ve ‘sağmal’ hayvanlara ve ekinlere. İşte bunlar, dünya hayatının menfaatidir.* Ve Allâh… Ki katındadır, barınağın güzeli!

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:15     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Sizlere bildireyim mi, bundan ‘daha’ hayırlısını? O kimselere ki, ‘onlar, günahlardan’ korunanlardır. ‘Onlaradır’ Rablerinin katında cennetler ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada. Ve ak pak eşler ve razı olunuş Allâh’tan. “. Ve Allâh, her hâliyle görendir; kullarını!

 

3:16     O kimseler ‘cennetlikler’, diyorlar ki: „ Rabbimiz… Muhakkak ki, samimiyetle inandık! Artık bağışla suçlarımızı ve koru bizleri ‘cehennemde’ ateş azabından! “.

 

3:17     ‘Onlar’ sabredenler ve samimiler ve ‘Allâhû Teâlâ’ya’ âmâde olanlar ve ‘rızası için’ bağış yapanlar ve istiğfar edenlerdir, seherlerde ‘şafaktan önce’.

 

3:18     Şahittir Allâh, muhakkak ki, ilâh olamaz O’ndan başka! Ve melekler ve ‘ilham verdiklerimizden’ ilim sahipleri de* hakkaniyeti kollayarak ki, ilâh olamaz O’ndan başka! Ki, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

>3:7, 4:162, 16:27, 17:107<

 

3:19     Mutlaka ki, dîn, Allâh’ın katında İslâm’dır (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet)! Ve ihtilâf ettikleri şey, o kimselerin ki, kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ilimle gelen şeyin ‘delillerin’ ardından aralarında azgınlaşan ‘Yahudiler ve Hristiyanların bazılarından’, başkası değildir.* Ve kim örterse, âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın, o hâlde şüphesiz ki Allâh, tez, noksansız hesaplayan, saptayandır!

 

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

3:20     ‘Yâ Muhammed!’, Öyleyse eğer seninle tartışırlarsa, o hâlde de ki: „ Ben teslim ettim yüzümü ‘benliğimi’ Allâh’a ve bana uyanlar da! “. Ve de ki, o kimselere, kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudiler ve Hristiyanlardan bazılarına’ ve ‘İlâhî esaslar adına bir şey’ bilmeyenlere: „ Sizler de yüzünüzü ‘benliğinizi’ teslim ettiniz mi? “. Artık eğer teslim ettilerse, o hâlde yönlenmiş olurlar. Ve eğer ki, ‘eskiye’ döndüklerinde ‘ise’, artık sadece üzerine ‘düşen’ tebliğ etmektir! Ve Allâh, her hâliyle görendir; kullarını!

 

3:21     Mutlaka o kimseler ki, inkâr ediyorlar âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın. Ve savaşıyorlar bildiricilerle (peygamber) hak dışı. Ve savaşıyorlar o kimselerle ki, ‘onlar’ insanlardan hakkaniyetle emredenlerdir. ‘Yâ Muhammed!’, Bu yüzden müjdele onları ‘cehennemde’ elem azap ile!

 

3:22     İşte onlar, o kimseler ki, boşa çıktı gayretleri dünyada ve âhirette de.* Ve yoktur onlara yardımcı.

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

3:23     Baksana o kimselere (Yahudiler) ki, kitaptan (Tevrât) nasip verildi! Davet ediliyorlar Allâh’ın kitabına (Kur’ân-ı Kerîm) ki, aralarında hükmetmek için, sonra döner ‘giderler’ onlardan bir kısmı. Ve onlar, aldırış etmeyenlerdir.

 

3:24     İşte bu, onların demeleri sebebiyledir, ki: „ Asla dokunmaz bizlere ateş, sayılı günler dışında! “. Ve onları aldattı, dînlerinde ‘dîni algılarında’ iftira etmiş oldukları şeyler.

 

3:25     O hâlde nasıl ‘bir tavır alırlar’? Topladığımız zaman onları, ‘kıyâmet’ günü ki, kuşku yoktur onda!* Ve ‘olanca’ vefa edildi her benliğe, kazandığı şeyler. Ve onlar ‘âhirette’ zulmedilmezler.*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

>7:8, 7:9, 23:102, 23:103, 99:7, 99:8, 101:6, 101:7, 101:8, 101:9<

 

3:26     ‘Ey samimiyetle inanan!’, De ki: „ Allâh’ım… Tüm saltanatın, hükümranlığın tek sahibisin; ve onu dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye verensin! Saltanatı, hükümdarlığı dilediğin kişiye verirsin ve çekip alırsın saltanatı, hükümdarlığı dilediğin kişiden de! Ve yüceltirsin dilediğin ‘rızana uyan’ kişiyi ve alçaltırsın dilediğin kişiyi! ‘Her türlü’ hayır, Senin elindedir! Şüphesiz ki Sen, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiğin gibi icra eden ve yapmaya kudretlisin! “.

 

3:27     „ Geceyi dönüştürürsün gündüzüne ve gündüzü dönüştürürsün geceye! Ve ‘bunun gibi’ diriyi çıkarırsın ölüden ve ölüyü çıkarırsın diriden! Ve rızıklandırırsın dilediğin ‘rızasına uyan’ kişiyi hesapsızca! “.

 

3:28     Samimiyetle inananlar, edinmesinler ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışları dostlar ‘sırdaş’; ki, samimiyetle inananlardan başkalarını!* Ve kim, ifa ederse işte bunu ‘yasaklananı’, o hâlde olmaz Allâh’tan bir şeyin ‘bağışlanma, esirgenme’ içinde! Korunmak için ‘dost olmanız’ müstesna ki, çekinildiğinden onlardan. Ve sakındırır sizleri Allâh, Kendi Zât’ından! Ve Allâh’adır varış.

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

3:29     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer saklasanız da göğüslerinizdeki ‘gönüllerinizdeki’ şeyi veya açıklasanız da onu, bilir onu, Allâh! “. Ve bilir, ne varsa göklerde ve ne varsa yerde!* Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

>2:255, 6:59, 10:61, 20:110, 67:14<

 

3:30     O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* bulur her benlik, gayret ettiği şeyleri hayırdan, hazır olarak. Ve gayret ettiği şeyleri kötülükten. Arzular ki, keşke olsa kendisi arasında ve onun ‘günahları’ arasında uzak süre ‘mesafe’. Ve sakındırır sizleri Allâh, Kendi Zât’ından! Ve Allâh, insaf eden, acıyandır; kullarına!

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

3:31     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer Allâh’ı seviyorsanız, o hâlde bana uyun ki, Allâh sizleri sevsin ve bağışlasın suçlarınızı! “.* Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>2:165, 3:31, 19:96, 42:23, 49:7<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

3:32     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ İtaat edin Allâh’a ve elçiye! “.* Buna rağmen eğer ki, ‘eskiye’ döndüklerinde ‘ise’, o hâlde muhakkak ki Allâh, sevmez ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışları!

 

>4:14, 8:13, 9:80, 9:84, 33:36, 58:5<

 

3:33     Muhakkak ki Allâh, seçkin kıldı Âdem’i ve Nûh’u ve İbrâhîm’in ailesini ve İmran ailesini cümle âlemler üzerine.

 

3:34     Bir soy olarak birbirlerinden. Ve Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

3:35     Demişti ki, İmran’ın hatunu (Hanne): „ Rabbim… Muhakkak ki ben, Sana adadım karnımda olanı hür iradeyle! Bu yüzden ‘bu dileğimi’ kabul buyur benden! Şüphesiz ki Sen… Sen’sin, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; en iyi bilen! “.

 

3:36     Nihayet doğurduğunda onu, dedi ki: „ Rabbim… Muhakkak ki ben, onu kız doğurdum! “. Ve Allâh, en iyi bilendir; ne doğurduğunu! Ve ‘imrendiği’ erkek, ‘evlât, ona lâyık gördüğümüz, kız gibi değildir; Hanne’: „ Ve muhakkak ki ben, onu Meryem ‘diye’ isimlendirdim. Ve muhakkak ki ben, onu, Sana sığındırırım ve onun soyunu da ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’! “.

 

3:37     Bunun üzerine kabul buyurdu onu Rabbi, iyice kabullenmeyle; ve yetiştirdi onu, iyi bir bitki gibi. Ve ‘himayeyle’ yükümlendirdi ona, Zekeriyyâ’yı. Her defasında gidişinde ona, Zekeriyyâ ibadet yerinde, bulurdu onun yanında bir rızık. Derdi ki: „ Yâ Meryem! Bu sana nasıl ‘geldi’? “. Derdi ki: „ O, Allâh’ın katından! “. Muhakkak ki Allâh, rızıklandırır dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi hesapsızca!

 

3:38     O vakit davet ‘dua’ etti Zekeriyyâ, Rabbine, dedi ki: „ Rabbim… Hibe et bana, katından temiz ‘samimiyetle inanan’ bir soy! Şüphesiz ki Sen, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğin duaya icabet edensin! “.*

 

>1:4, 2:186, 3:195, 8:9<

 

3:39     Bunun üzerine melekler, ona seslendi ve o ‘Zekeriyyâ aleyhisselâm’, dikilmiş ibadetteyken ibadet yerinde ‘Allâhû Teâlâ’nın huzurunda’: „ ‘Bil’, Allâh’ın, seni Yahyâ ile müjdeliyor olduğunu! “. ‘Ki, Yahyâ aleyhisselâm’, Allâh’tan bir kelimenin ‘vadettiği hükmünün’ onaylayanıdır!* Efendi ve günahı terk eden ve bir bildirici (peygamber) ki, erdemlilerdendi.

 

>2:37, 2:124, 4:171, 6:34, 18:27<

 

Âdem aleyhisselâm’dan beri Allâhû Teâlâ’nın inananlara emri: ıkra.com

 

3:40     ‘Zekeriyyâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Nasıl olur oğlum? Ve ulaşmışken yaşlılık ve hatunum da kısırdır! “. ‘Melekler’ dediler ki: „ İşte böyledir! Allâh, ifa eder dilediği şeyi! “.

 

3:41     ‘Zekeriyyâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Var et benim için ‘gerçekleşeceğine dair’ bir âyet ‘alâmet’! “. ‘Allâhû Teâlâ, vahiyle’ dedi ki*: „ Senin âyetin ‘alâmetin’, üç gün insanlarla konuşmamandır işaretleşme ‘ile anlaşman’ haricinde. (Sebebi, ses kısılması olabilir.) Ve Rabbini çokça yâd et ve noksanlık, kusur, acizlikten öte say, gün batımı ve gün bâkirken! “.

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Sözlerle Kendisi tarafından da olsa, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

3:42     Ve demişlerdi ki, melekler: „ Yâ Meryem! Muhakkak ki Allâh, seçkin kıldı seni, ‘Îsâ aleyhisselâm’ı doğurman için’; ve ‘dedikodulardan’ arındırdı.* Ve seçkin kıldı seni, cümle âlemlerin kadınları üzerine! “.

 

>3:45, 3:46, 3:47, 3:48, 3:49, 19:17, 19:18, 19:19, 19:20, 19:21, 19:22<

 

3:43     ‘Melekler’: „ Yâ Meryem! Âmâde ol Rabbine ve ‘huzurunda’ yere kapan! Ve eğil! ‘Allâhû Teâlâ’nın huzurunda’ eğilenlerle beraber! “.

 

Âdem aleyhisselâm’dan beri Allâhû Teâlâ’nın inananlara emri: ıkra.com

 

3:44     ‘Yâ Muhammed!’, İşte bu, saklı ‘bilgin dışında’ havadislerinden ki, vahyediyoruz onu sana! Ve sen olmadın onların yanında, ‘kura çekip’ attıkları zaman kalemlerini, onların hangisi Meryem’e kefil olup ‘bakımını üstleneceğini’. Ve sen olmadın onların yanında, çekiştikleri zaman da.

 

3:45     Demişlerdi ki, ‘sonradan ona’ melekler: „ Yâ Meryem! Muhakkak ki Allâh, seni müjdeliyor Kendisinden bir kelimeyle ‘vadettiği hükmüyle’!* Onun adı Mesih, Meryem oğlu Îsâ’dır! Şereflidir, dünyada ve âhirette de ve ‘Allâhû Teâlâ’ya’ yakınlaştırılandır! “.*

 

>2:37, 2:124, 4:171, 6:34, 18:27<

>3:45, 4:72, 56:10, 56:11, 56:12, 56:13, 56:14, 56:88, 56:89, 83:21, 83:28<

 

3:46     ‘Melekler’: „ Ve konuşacak insanlarla beşikte ve yetişkin iken.* Ve o, erdemlilerdendir. “.

 

>3:46, 5:110, 19:29<

 

3:47     ‘Başka bir zaman Meryem aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Nasıl olur evlâdım? Ve dokunmadı bana ki, ‘hiçbir’ görünen, ölümlü varlık (İnsan)! “.* ‘Kutsal Ruh, kendisine gönderildiğinde’* dedi ki: „ İşte böyledir! Allâh, oluşumunu yapılandırarak var eder dilediği şeyi! Olmasına ‘takdir ettiği’ zaman, emriyle ‘oluşan her şeye’, artık sadece diyor ki, ona: „Ol!“; ‘o şey’, hemen ‘harekete geçer, vaktiyle de’ olur! “.

 

>19:19, 19:20, 19:21<

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Sözlerle Kendisi tarafından da olsa, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

3:48     „ Ve ‘Allâhû Teâlâ’ öğretecek ona ‘Îsâ aleyhisselâm’a’, kitabı ‘hakikat bilgisini’ ve hükümleri ve Tevrât ve İncîl’i! “.*

 

>3:48, 5:110<

 

3:49     Ve İsrâîloğullarına elçi ‘olacak, diyecek ki’: „ Muhakkak ki, getirmiş oldum sizlere bir âyet ‘alâmet’ Rabbinizden! Muhakkak ki, yaparım sizlere kilden kuş yontusu gibi, sonra içine üflerim de, o, hemen olur Allâh’ın izniyle bir kuş. Ve iyileştiririm doğuştan körü ve alaca ‘tenliyi’. Ve ölüyü canlandırırım Allâh’ın izniyle. Ve bildiririm sizlere, yediğiniz şeyleri ve sakladığınız şeyleri evlerinizde! “. Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’ sizlere, eğer samimiyetle inananlarsanız!

 

3:50     Îsâ aleyhisselâm: „ Ve onaylayan ‘olarak geldim’ elimdeki şeyi, Tevrât’tan! Ve helâl ‘caiz’ kılmak için sizlere ki, bazı ‘şeyler’ haram ‘caiz olmaz’ kılındı üzerlerinize.* Ve getirdim sizlere bir âyet ‘alâmet’ Rabbinizden! Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana! “.

 

>4:160, 6:146<

 

3:51     „ Muhakkak ki Allâh, Rabbimdir ve sizlerin de Rabbidir! Öyleyse ‘yalnızca’ O’na, ‘hizmetle, ibadetle’ kul olun! “.* Bu ‘Allâhû Teâlâ’nın, razı olduğu’ yol doğrultusudur.*

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

 

3:52     Ne var ki, sezindiğinde Îsâ onlardan, inkârı, dedi ki: „ Yardımcılarım kimlerdir, Allâh uğrunda? “. Havariler (Îsâ aleyhisselâm’ın İlâhî esasları yaymakla görevli yardımcıları) dediler ki: „ Bizler, Allâh yardımcılarıyız. Allâh’a samimiyetle inandık ve şahit ol, bizlerin Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) olduğumuza! “.

 

3:53     „ Rabbimiz… İnandık indirdiğin şeye ‘hakikat bilgisine’! Ve uyduk elçiye; artık yaz bizleri, şahitlerle beraber (Allâhû Teâlâ’ya ve peygamberlerine tanıklık edenlerle)! “.

 

3:54     Ve ‘inkârcı Yahudiler’, düzen kurdular. Ve Allâh’ta düzen kurdu! Ve Allâh, düzen kuranların en hayırlısıdır (yaptıklarının devamına müsaadesiyle, aleyhlerine oluşturur)!

 

3:55     Demişti ki, Allâh: „ Yâ Îsâ! Mutlaka ki, Benim, Seni ‘vaden dolunca’ vefat ettirecek ve seni yükseltecek Zât’ıma!* Ve seni ‘gayrimeşru iftirasından’ arındıracak, o kimselerden ki, ‘seni’ inkâr ettiler! Ve üstün kılacak sana uyan kimseleri kıyâmet gününe dek, o kimselerden ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır. Sonra Bana’dır dönüşünüz! Artık ‘âhirette’ hükmedeceğim aranızda, ihtilâf ediyor olduğunuz şeyleri! “.*

 

>3:55, 3:145, 4:157, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49, 19:30<

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

3:56     Ancak o kimselere ise ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; öyleyse azap edeceğim onlara, şiddetli azap ile dünyada ve âhirette de. Ve yoktur onlara yardımcı.

 

3:57     Oysa ki, samimiyetle inanan kimselere ise ve gayretleri erdemlilere, artık ‘olanca’ vefa edilir onlara mükâfatları. Ve Allâh, sevmez zalimleri!

 

3:58     ‘Yâ Muhammed!’, İşte bunları, okuyoruz onu sana ki, âyetlerindendir ‘âdil’ hükmeden ve ‘Allâhû Teâlâ’yı’ hatırlatanın!

 

3:59     Mutlaka emsali Îsâ’nın, Allâh’ın katında ‘şu’ misal gibidir: Âdem ki, onun oluşumunu yapılandırarak var etti, topraktan. Sonra dedi ki, ona: „ Ol! “; ‘o’, hemen ‘oluşmak için harekete geçti, vaktiyle de’ oldu!

 

3:60     ‘Yâ Muhammed!’, Hak ‘İlâhî esaslar’, Rabbindendir!* O hâlde ‘ne yapsan da inanmazlar’,* olma kuruntu edenlerden!

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<

 

3:61     ‘Yâ Muhammed!’, Artık kim, seninle tartışırsa onda, ‘Îsâ aleyhisselâm’ın’ hakkında, ardından ki, sana ne geldiyse ilimden ‘hakikat bilgisinden’, o hâlde de ki: „ Gelin çağıralım, oğullarımızı ve oğullarınızı ve kadınlarımızı ve kadınlarınızı ve canlarınızla ve canlarımızla ‘canla başla toplanalım’. Sonra yakaralım ‘Allâhû Teâlâ’ya’, böylelikle kılalım Allâh’ın lânetini yalancıların üzerlerine! “.

 

3:62     Muhakkak ki bu ‘Îsâ aleyhisselâm hakkında anlatılan’, elbette o kıssanın gerçeğidir. Ve yoktur ilâh, Allâh’tan başka! Ve Şüphesiz ki Allâh, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmeden!

 

3:63     Buna rağmen eğer ki, ‘eskiye’ döndüklerinde ‘ise’, o hâlde şüphesiz ki Allâh, en iyi bilendir; bozgun çıkaranları!

 

3:64     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Gelin bir kelimeye ‘Allâhû Teâlâ’nın hükmüne’* ki, aynıdır aramızda ve aranızda. ‘Hizmetle, ibadetle’ kul olmayalım, Allâh’tan başka ‘kutsallaştırılan zât’a, puta’!* Ve ortak yakıştırmayalım O’na bir şeyi ‘ilâhları’! Ve edinmeyelim birbirimizden birilerimizi ‘dîni kurallar koyan’ erbaplar ki, Allâh’a ilişiksiz! “.* Buna rağmen eğer ki, ‘eskiye’ döndüklerinde ‘ise’, artık deyin ki: „ Şahit olun, bizlerin Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) olduğumuza! “.

 

>2:37, 2:124, 4:171, 6:34, 18:27<

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

3:65     Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Neden tartışıyorsunuz İbrâhîm hakkında? Ve indirilmedi mi ki, Tevrât ve İncîl de illâki sonradan. Hâlâ akıl etmez misiniz?

 

3:66     İşte sizler busunuz ki, tartıştınız hakkında bilginiz olan bir şeyde. Fakat neden tartışıyorsunuz hakkında bilginiz olmayan bir şeyde? Ve Allâh bilir ve sizler bilmezsiniz ‘sırları ve açıklanan şeyleri’!*

 

>2:255, 6:59, 10:61, 20:110, 67:14<

 

3:67     Olmadı İbrâhîm, Yahudi ve ne de Hristiyan. Ve lâkin Hanif (yegâne İlâh’a inanan), Müslümandı (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen).* Ve olmadı ‘İbrâhîm aleyhisselâm , Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlardan.*

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

>6:79, 60:4<

 

3:68     Muhakkak ki, insanların en yakın olanı İbrâhîm’e, elbette o kimseler ki, ona uydular ve bu bildiriciye ‘Muhammed aleyhisselâm’a’ ve ‘ona’ samimiyetle inanan kimselerdir. Ve Allâh, dostudur samimiyetle inanan kimselerin.

 

3:69     Arzular ki, ‘diğer’ kitapların erbaplarından (Yahudiler ve Hristiyanlar) bir tayfa, keşke şaşırtabilseler sizleri. Ve ‘aslında’ şaşırtamazlar benliklerinden başka ‘bir şeyi’.* Ve ‘bunun’ farkında ‘bile’ değillerdir.

 

>14:30<

 

3:70     Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Neden örtüyorsunuz âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın? Ve sizler ‘buna’ şahitlerken.

 

3:71     Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Neden karıştırıyorsunuz hakkı ‘İlâhî esasları’, asılsızla?* Ve ‘sır olarak’ gizliyorsunuz gerçeği ve bildiğiniz ‘hâlde’!

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

3:72     Ve dedi ki, ‘diğer’ kitapların erbaplarından ‘Yahudilerden’ bir tayfa, ‘diğerlerine’: „ İnanın, samimiyetle inanan kimselere indirilene (Kur’ân-ı Kerîm) gündüzün ve inkâr edin ‘günün’ sonunda. Ki, belki ‘inançlarından’ dönerler! “.

 

3:73     „ Ve inanmayın, dîninize ‘dîni algılarınıza’ uyan kimseden başkasına. “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Muhakkak ki ‘tek gerçek’ yönlendirilme, Allâh’ın ‘razı olduğu’ yönlendirilmedir! “. ‘Yine derlerse ki’: „ Sizlere verilen şeyin benzeri ‘başka’ birine de verilmesine de ‘inanmayın’. “. Veya tartışırlarsa sizlerle, Rabbinizin huzurunda.* De ki: „ Muhakkak ki lütuf, Allâh’ın elindedir, verir onu dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye! “.* Ve Allâh, ilmi, kudreti, lütufları geniş, her şeyi kapsayandır; en iyi bilendir!

 

>2:76, 3:73, 42:13, 42:14, 42:15, 42:16<

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<

 

3:74     ‘Allâhû Teâlâ’, tahsis eder bahşetmesini, bağışlamasını, merhametle esirgemesini, dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye.* Ve Allâh, büyük lütuf sahibidir!

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<

 

3:75     Ve ‘diğer’ kitapların erbaplarından (Yahudiler ve Hristiyanlar) ‘öyle’ kimseler var ki, kantarlarca ‘servetini’ eğer ona emanet etsen, sana onu iade eder. Ve onlardan ‘öyle’ kimseler de ‘var ki’, bir dinarı eğer ona emanet etsen, sana onu iade etmez, illâki başında dikilmedikçe. İşte bu, onların demeleri sebebiyledir, ki: „ Yoktur üzerlerimize, bilmeyenler ‘dînimizden olmayanlar’ hakkında bir yol ‘vebal’! “. Ve Allâh üzerine yalan söylüyorlar ve bildikleri ‘hâlde’.*

 

>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

3:76     Yok kim ki, vefa eder de taahhüdüne ve ‘günahlardan’ korunursa, o hâlde muhakkak ki Allâh, sever ‘günahlardan’ korunanları!

 

3:77     Muhakkak o kimseler ki, satalar taahhüdünü ki, Allâh’ın ‘adıyla verilen’ ve yeminlerini, az bir bedel ‘karşılığı’. İşte onlar ki, oluşumu yapılandırılarak var edilen yoktur onlara âhirette! Ve onlarla konuşmayacak Allâh ve ne de göz açtırır ‘süre verir’ onlara kıyâmet günü; ve onları ‘günahlardan’ arındırmayacak. Ve onlaradır, ‘cehennemde’ elem azap!*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:78     Ve muhakkak ki ‘Yahudilerin’ onlardan, elbette bir kısmı, dillerini eğip bükerler onu ‘okuduklarını’ kitaptan ‘hakikat bilgisi’ sanmanız için kitabı (Tevrât) okurken; ve o şey kitaptan değildir. Ve diyorlar ki: „ O, Allâh’ın katından! “. O, Allâh’ın katından değildir!* Ve Allâh üzerine yalan söylüyorlar ve bildikleri ‘hâlde’.*

 

>4:46<

>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

3:79     Olmaz görünen, ölümlü varlık (İnsan) için Allâh’ın, kitap ‘hakikat bilgisi’ vermesi onlara, ve idrak ‘yetisi’ ve bildiricilik (peygamber). Ki, sonra da insanlara desin ki: „ ‘Hizmetle, ibadetle’ kul olun bana; ki, Allâh’a ilişiksizdirler! “.* Ve lâkin ‘der ki’: „ Rabbanî ‘hizmetle, ibadetle kendini Rabbine adayan, dîn âlimleri’ olun ki, öğretiyor olduğunuz şeylerle ‘hakikat bilgisiyle’, kitaptan ve öğreniyor olduğunuz şeylerle! “.

 

>5:116, 13:38, 14:11, 39:65<

 

3:80     Ve emretmez sizlere edinmenizi ki, melekleri ve bildiricileri (peygamber), ‘dîni kurallar koyan’ erbaplar.* Ki sizlere, emreder mi ‘hakikat bilgisini’ inkârı, sizler Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) olduktan sonra?

 

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

3:81     Ve aldığı zaman kesin söz, Allâh, bildiricilerden (peygamber): „ Sizlere verdiğim kitaptan ‘hakikat bilgisinden’ ve hükümlerden sonra, sizlere geldiğinde ‘bir’ elçi ki, onaylayandır beraberinizdeki sebebi ‘(Tevrât ve İncîl); ona, elbette inanacak ve ona, elbette yardım edeceksiniz! “.* Dediğinde: „ Tasdiklediniz ve aldınız mı bu ağır ‘görevi’ üzerlerinize? “. Dediler ki: „ Tasdikledik! “. ‘Allâhû Teâlâ, vahiyle’ dedi ki: „ Öyleyse şahit olun ve Ben sizlerle beraber şahitlerdenim! “.

 

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Sözlerle Kendisi tarafından da olsa, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

3:82     Artık kim, ‘eskiye’ dönerse işte bunun ardından, o hâlde işte onlar… Onlar, hak yoldan ayrılanlardır!

 

3:83     Allâh’ın dîninden ‘İslâm’dan’ gayrısını mı amaçlıyorlar hâlâ?* Ve Zât’ına teslimken, göklerdeki kimseler ve yeryüzünde, gönüllü ve zoraki;* ve Zât’ına döndürüleceklerken!

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<

(Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)

 

3:84     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Samimiyetle inandık Allâh’a ve bizlere indirilen şeye (Kur’ân-ı Kerîm) ve indirilen şeye ‘diğer mukaddes kitaplara’, İbrâhîm’e ve İsmâîl’e ve İshâk’a ve Yâkub’a (İbrâhîm aleyhisselâm’ın torunu) ve ‘onun’ torunlarına ve verilen şeye Mûsâ’ya ve Îsâ’ya (Tevrât ve İncîl) ve verilen şeye ‘hükümler içeren, parça parça sayfalar, kitap ve vahiylere, diğer’ bildiricilere (peygamber), Rablerinden. Ayırmayız ‘hiç’ birini onlardan! Ve bizler, Zât’ına Müslümanlarız (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen)! “.

 

3:85     Ve kim amaçlarsa İslâm’dan (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyet) gayrı bir dîn ‘inanç’, artık asla kabul edilmez ondan; ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.

 

3:86     Nasıl yönlendirir Allâh ‘o’ toplumu ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; inanmalarının ardından. Ve şahitlerken, elçinin gerçek olduğuna ve gelmişken onlara, ayan beyan ‘deliller’. Ve Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez zalimler toplumunu!*

 

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

3:87     İşte onlar ki, cezaları, üzerlerine olmasıdır lâneti Allâh’ın ve meleklerin de ve ‘bilgilendirilme şansı olmadığı için sapan ve neticelerine katlanan’ insanların da topluca.

 

3:88     Devamlı kalıcılardır orada. Hafifletilmez onlardan azap; ve onlara göz açtırılmaz ‘süre verilmez’.*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:89     Müstesnadır tövbe eden kimseler, işte bunun ardından ve ‘gidişatı’ düzelttiler. O hâlde şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

3:90     Muhakkak o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; inanmalarının ardından, sonra da nankörlüklerini artırdılar.* Onların ‘son nefesteki’ tövbeleri asla kabul edilmez.* Ve işte onlar… Onlar, sapanlardır!

 

>3:90, 3:105, 3:106, 4:137, 16:106<

>2:161, 3:90, 9:84, 9:113<

 

3:91     Muhakkak o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ve ‘bu günahla’ ölenler; ve onlar inkârcılardır ‘öldüklerinde de’.* Artık asla kabul edilmez onların ‘hiç’ birinden, yeryüzü dolusu altını olsa ve onu feda edecek olsa da. İşte onlar ki, onlaradır ‘cehennemde’, elem azap.* Ve yoktur onlara yardımcı.

 

>2:161, 3:90, 9:84, 9:113<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:92     Asla eremezsiniz razı olunan niteliğe ki, ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ bağış yapmadıkça sevdiğiniz şeylerden. Ve ‘rızası için’ ne bağış yaparsanız bir şeylerden, o hâlde şüphesiz ki Allâh, onu en iyi bilendir!

 

3:93     Yiyeceklerin hepsi helâldi ‘caizdi’ İsrâîloğullarına, İsrâîl’in (Yâkub aleyhisselâm’ın bir adağı esas alarak) benliğine haram ‘caiz olmaz’ kıldığı şeyler haricinde ki, Tevrât indirilmeden önce.* ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Haydi Tevrât’ı getirin de okuyun, eğer samimilerseniz! “.

 

>3:93, 4:160, 6:146<

 

3:94     Artık kim ki, iftira etti Allâh üzerine yalanla,* işte bunun ardından, o hâlde işte onlar… Onlar, zalimlerdir!

 

>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

3:95     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Sözünde samimidir Allâh! Öyleyse uyun İbrâhîm’in milletine ‘aynı inancı paylaşanların dînine’, Hanif (yegâne İlâh’a inanan) ‘olarak’! “.* Ve olmadı ‘İbrâhîm aleyhisselâm , Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlardan.*

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<

>6:79, 60:4<

 

3:96     Muhakkak ki, evvelki ev (Kâbe), insanlara ‘ibadet’ için konuldu. Elbette o, Bekke’dedir (Mekke’nin eski adı). Mübarektir ve yönlendirmeye ‘vesiledir’ cümle âlemlere.*

 

>2:127, 3:96, 3:97<

 

3:97     Oradadır âyetler ‘ibretler’, ayan beyan ‘deliller’, İbrâhîm’in mahallînde. Ve kim oraya girerse, emniyette olur. Ve Allâh için evin (Kâbe) hac edilmesi, insanların üzerinedir!* Ona, yol bulmaya ‘hacca gitmeye’ mecal edebilen kimselere. Ve kim, ‘hakikat bilgisini’ inkâr ederse, o hâlde şüphesiz ki Allâh, var olan hiçbir şeye muhtaç olmayan, müstağnidir!

 

>2:127, 3:96, 3:97<

 

3:98     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Neden örtüyorsunuz âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın? “. Ve Allâh şahittir; gayret ettiğiniz şeyler üzerinde!

 

3:99     ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ey ‘diğer’ kitapların erbapları (Yahudiler ve Hristiyanlar)! Neden alıkoyuyorsunuz Allâh’ın yolundan inanan kimseleri!?* Onda bir eğrilik amaçlıyorsunuz ve sizler şahitlerken ‘buna’ “. Ve değildir Allâh bihaber, gayret ettiğiniz şeylerden!

 

>7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88<

 

3:100   Ey samimiyetle inanan kimseler! Eğer itaat ederseniz bir kısmına o kimselerin ki, kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudiler ve Hristiyanların’, sizleri döndürürler inancınızın ardından inkârcılığa!

 

3:101   Ve nasıl nankörlük edersiniz? Ve sizlere okunurken Allâh’ın âyetleri ‘hakikat bilgisi’ ve aranızdayken elçisi. Ve kim, sımsıkı tutunursa Allâh’a ‘teslimiyete’, artık o, yönlendirilmiş olur ‘razı olduğu’ yol doğrultusuna.*

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<

 

3:102   Ey samimiyetle inanan kimseler! Korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a ki, hakkıyla ‘titizlikle, gereğince’ korunmayla O’na! Ve ölmeyin ve sizler, Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) olmadıkça!

 

3:103   Ve sımsıkı tutunun ‘elbirliğiyle! Allâh’a teslimiyet için bir yöne çekilen’ Allâh’ın ipine, topluca ve ayrım yapmayın! Ve hatırlayın, üzerlerinizdeki lütfunu Allâh’ın! Sizler ‘birbirinize’ düşman idiniz, sonra kaynaştırdı kalplerinizin arasını ki, böylelikle oldunuz O’nun lütfuyla kardeşler. Ve sizler, ateşten bir çukurun ‘cehennemin’ kenarındayken nihayet sizleri kurtardı ondan. İşte böyle beyan eder Allâh, sizlere âyetlerini ‘hakikat bilgisini’. Ki, belki ‘razı olduğu yola’ yönlenirsiniz!

 

3:104   Ve olsun aranızda bir ümmet. Ki, davet etsinler hayra ve emrederler makul olanla ve men ederler aykırılıktan! Ve işte onlar… Onlar, iflâh olanlardır!

 

3:105   Ve olmayın o kimseler (Yahudiler ve Hristiyanlar) gibi ki, ayrım yaptılar ve ihtilâf ettiler gelen şeyin ‘delillerin’ ardından onlara, ayan beyan!* Ve işte onlar ki, onlaradır ‘cehennemde’, büyük azap.

 

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

3:106   O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette, nice’ yüzler ağarır* ve kararır ‘nice’ yüzler de.* Artık yüzleri kararan kimselere ‘denir ki’: „ ‘hakikat bilgisini’ örtmeye mi şartlandınız? İnanmanızın ardından; o hâlde tadın ‘cehennemde’ azabı!* İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden. “.

 

>3:106, 3:107, 7:46, 10:26, 47:30, 55:41, 75:22, 80:38, 83:24, 88:8<

>3:106, 7:48, 10:27, 39:60, 67:27, 75:24, 80:40, 88:2<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:107   Ve ama o kimseler ki, yüzleri ağardı. Artık Allâh’ın bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi içindedirler.* Onlar, orada devamlı kalıcılardır.

 

>3:106, 3:107, 7:46, 10:26, 47:30, 55:41, 75:22, 80:38, 83:24, 88:8<

 

3:108   ‘Yâ Muhammed!’, Bunlar, Allâh’ın âyetleridir ‘alâmetleridir’ ki, okuyoruz onu sana, gerçekleriyle! Ve değildir Allâh’ın muradı, cümle âlemlere ‘haksız yere’ zulüm.

 

3:109   Ve Allâh’ındır, ne varsa göklerde ve ne varsa yerde! Ve Allâh’a döndürülür emirleriyle ‘oluşan her şey’!

 

3:110   Sizler oldunuz en hayırlı ümmet, insanlar için çıkarılmış. Emredersiniz makul olanla ve men edersiniz aykırılıktan ve samimiyetle inanıyorsunuz Allâh’a. Ve eğer inansalardı ‘diğer’ kitapların erbapları da (Yahudiler ve Hristiyanlar) elbette olurdu onlara ‘daha’ hayırlı. Onlardan samimiyetle inananlar da ‘vardır’ ve onların, birçoğu hak yoldan ayrılanlardır.

 

3:111   Sizlere asla zarar veremezler, rahatsızlık dışında. Ve eğer savaşırlarsa sizlerle, arkalarını dönerler sizlere. Sonra da ‘onlara’ yardım olmaz.

 

3:112   Vuruldu üzerlerine acizlik, nerede bulunurlarsa. Ki, ‘elbirliğiyle bir yöne çekilen’ Allâh’ın ipine ‘sımsıkı tutunanlar’ müstesna; ve bir ip ki, ‘dîni algıları Allâh’a teslimiyet olan’ insanlardan ‘sımsıkı tutulmuştur’. Ve uğradılar gazaba Allâh’tan; ve vuruldu üzerlerine miskinlik. İşte bu, inkâr ediyor olmalarındandır âyetlerini ‘hakikat bilgisini’ Allâh’ın. Ve savaşıyorlar bildiricilerle (peygamber) hak dışı. İşte bu, âsilik sebebiyledir ve aşırılık ediyor olmalarındandır.

 

3:113   Ki, eşit değildir. ‘Diğer’ kitapların erbaplarından (Yahudiler ve Hristiyanlar) bir ümmet, ‘Allâhû Teâlâ’nın huzurunda’ dikilerek okurlar âyetlerini Allâh’ın, gece boyunca. Ve onlar ‘huzurunda’ yere kapanırlar!

 

3:114   Samimiyetle inanırlar Allâh’a ve âhir ‘son’ güne. Ve emrederler makul olanla ve men ederler aykırılıktan ve yarışırlar ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ hayırlara. Ve işte onlar, erdemlilerdendir.

 

3:115   Ve ifa ettikleri şey ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ hayırdan ki, artık o, asla örtülmez! Ve Allâh, en iyi bilendir; ‘günahlardan’ korunanları!

 

3:116   Muhakkak o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; asla yarar sağlamaz onlara, malları ve ne de evlâtları, ‘önlemeye’ Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ bir şeyi. Ve işte onlar, ateş sahabeleridir; onlar, orada devamlı kalıcılardır.

 

3:117   Emsali ‘hakikati örtmeye şartlanmış kimselerce’ bağış yapılan şeylerin, bu dünya hayatında ‘şu’ misal gibidir: Kavurucu, dondurucu soğuk bir rüzgâr isabet etti de, ekinlerine, benliklerine zulmeden toplumun, böylelikle yok etti onu. Ve zulmetmedi onlara Allâh; ve lâkin ‘günaha sebebiyet vererek’ benliklerine zulmediyorlar.

 

3:118   Ey samimiyetle inanan kimseler! Edinmeyin sırdaş; ki, sizlerden başkalarını!* ‘Onlar’, sizlere kargaşadan geri kalmazlar ve arzularlar sizleri üzecek şeyleri. Kinleri ağızlarından ‘sözlerinden’ belli olmuştur. Ve sakladıkları şey ‘kinleri’ göğüslerinde ‘gönüllerinde’ daha da büyüktür. Sizlere, âyetleri ‘alâmetleri’ beyan etmiştik, eğer akıl ederseniz.

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

3:119   İşte sizler böylesiniz, seversiniz onları ve onlar sevmezler sizleri. Ve sizler, inanırsınız kitaba ‘hakikat bilgisine’ ki, onun tamamına. Ve buluştukları zaman sizlerle, dediler ki: „ Bizler de samimiyetle inandık! “. Ve baş başa kaldıkları zaman, ısırırlar parmak uçlarını sizlere karşı öfkelerinden. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Öfkenizden ölün! “. Şüphesiz ki Allâh, en iyi bilendir; göğüslerin sahip olduğunu ‘gönüllerin barındırdığını’!*

 

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

 

3:120   Eğer dokunursa sizlere bir iyilik ‘bu’, onları hüzünlendirir. Ve eğer isabet ederse sizlere bir kötülük, onunla keyiflenirler. Ve eğer ‘bunlara’ sabrederseniz ve ‘günahlardan’ korunursanız, sizlere zarar veremez onların tuzakları, ‘hiçbir’ şeyle. Şüphesiz ki Allâh, gayret ettikleri şeyleri kuşatan, kavrayandır!

 

3:121   ‘Yâ Muhammed!’, Ve ‘ayrıldığın’ zaman erkenden ahalinden, mevzilendiriyordun samimiyetle inananları, savaş için ‘Uhud’da’ elverişli yerlere! Ve Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

3:122   ‘Bozulmaya’ yeltenmişti sizlerden iki tayfa, yılgınlığa kapılarak.* Ve Allâh, onların dostu ‘olduğu hâlde’. Ve Allâh’a artık itimat etsinler, samimiyetle inananlar!

 

>3:154<

 

3:123   Ve andolsun ki, Allâh, sizlere yardım etti, Bedir’de (Bedir savaşında), ve sizler naçizken. Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ki, belki şükredersiniz!

 

3:124   ‘Yâ Muhammed!’, Demiştin ki, samimiyetle inananlara: „ Sizlere kâfi değil mi sizlere imdada yetişmesi Rabbinizin, indirilen meleklerden üç bini ile!? “.*

 

>3:151, 8:10, 8:11, 8:12, 8:44, 8:48, 8:66, 36:28<

 

3:125   Ki eğer, sabrederseniz ve ‘günahlardan’ korunursanız ve sizlere gelirler de aniden, ‘saldırırlarsa bile’ bununla sizlere imdada yetişir Rabbiniz, belirlenmiş meleklerden beş bini ile.*

 

>3:151, 8:10, 8:11, 8:12, 8:44, 8:48, 8:66, 36:28<

 

3:126   Ve kılmadı onu ‘bu vaadi’ Allâh sizlere, müjde dışında; ve ‘fiilen görüp’ tatmini için kalplerinizin onunla. Ve yardım olmaz ki, olmasın Allâh’ın katından! Ki, ‘Zât’ı’, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

3:127   ‘Allâhû Teâlâ bu yardımı yaptı ki’, kesmek için, bir tarafın ‘ardını’ o kimselerin ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; veya zelil eder onları ki, bu yüzden bozguna uğrar da geri dönerler.

 

3:128   ‘Yâ Muhammed! Bu’ emirden ‘hükümden’ yoktur senin ‘yapacağın’ bir şey! ‘Allâhû Teâlâ’, ya tövbeyi kabul eyler üzerlerinden veya ‘inkâra devam ederlerse’ azaplandırır onları. Ne var ki, muhakkak ki onlardır zalimler.

 

3:129   Ve Allâh’ındır, ne varsa göklerde ve ne varsa yerde! Bağışlar dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi* ve azap eder dilediği ‘müstahik’ kişiye de!* Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!*

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<

 

3:130   Ey samimiyetle inanan kimseler! Yemeyin kâr payını kat kat artırarak! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ki, belki iflâh olursunuz!

 

3:131   Ve ‘günahlardan’ korunun ki, o ateş, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlara hazırlandı!

 

3:132   Ve itaat edin Allâh’a ve elçiye! Ki, belki bahşedilip, bağışlanıp, merhametle esirgenirsiniz!*

 

>8:29<

 

3:133   Ve yarışın bağışlanmaya, Rabbinizden! Ve cennete ki, yeri, gökler ve yeryüzü kadardır. Ki, hazırlandı ‘günahlardan’ korunanlara.

 

3:134   O kimseler ki, ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ bağış yaparlar bollukta ve darlıkta; ve yutanlardır ‘içine atar’ öfkeyi ve affedenlerdir insanları! Ve Allâh, iyilik edenleri sever!

 

3:135   Ve o kimseler ki, müstehcenlik ifa ettiklerinde veya zulmettiklerinde ‘günaha sebebiyet verecek işleri yapmakla’ benliklerine, Allâh’ı yâd ederler; suçları için hemen istiğfar ederler. Ve ‘doğrusu’ kim, bağışlar suçları ki, Allâh’tan başka? Ve ‘onlar’ ısrar etmezler, ifa ettikleri şeyler üzerinde ‘hatalarında’ ve bildikleri ‘hâlde’.

 

3:136   İşte onlar ki, karşılıkları, bağışlanmadır Rablerinden! Ve cennetler ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada. Ve ne güzel mükâfatları, ‘yararlı işlere’ gayret edenlerin!*

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:137   Gelip geçmiştir sizlerden önce de, ‘uygulanan’ sünnetler (İlâhî hüküm). Haydi ‘isterseniz’ gezinin de yeryüzünde böylelikle bakın, nasıl oldu âkıbeti ‘hakikat bilgisini’ yalanlayanların!*

 

>6:135, 7:128, 11:49, 13:22, 13:24, 13:35<

 

3:138   Bu (Kur’ân-ı Kerîm), bir beyandır insanlara ve yönlendirilmeye ‘vesiledir’ ve nasihattir ‘günahlardan’ korunanlara!

 

3:139   ‘Ey samimiyetle inanan kimseler’! Ve yılmayın ve hüzünlenmeyin. Ve sizler üstün olanlarsınız eğer samimiyetle inananlarsanız!

 

3:140   Eğer dokunursa sizlere bir ıstırap, o hâlde dokunmuştu o topluma da onun benzeri bir ıstırap. Ve bunlar ki ‘mutlu ve kederli’ günler, dolandırırız insanlar arasında. Ve bilmesi ‘belirlemesi’ içindir Allâh’ın, samimiyetle inanan kimseleri ve edinir sizlerden şahitler. Ve Allâh, sevmez zalimleri!

 

3:141   Ve gidermesi içindir ‘kalplerinizdeki şüpheyi’ Allâh’ın, samimiyetle inanan kimselerden ve usul usul mahvetmesi içindir inkârcıları.

 

3:142   Yoksa hesapladınız ‘sandınız’ mı ki, cennete dâhil edileceğinizi ve olmadıkça Allâh’ın bilip ‘belli etmesi’, sizlerden cihâd (kararlılıkla İslâm’ı yaşama mücâdelesi) eden kimseleri ve bilip ‘belli etmeden’ sabredenleri!?

 

3:143   Ve andolsun ki, temenni ediyordunuz ölümü ‘şehit olmayı’, onunla karşılaşmadan önce. Ve sizler bakınırken ‘beklerken’ nihayet onu görmüş oldunuz.

 

3:144   Ve Muhammed değildir elçiden başkası. Ki, gelip geçmiştir ondan önce de, elçiler. Öyleyse eğer öldüyse veya katledildi, geri mi döneceksiniz topuklarınız üzerinde? Ve kim, geri dönerse topukları üzerinde buna rağmen Allâh’a asla zarar veremez ‘hiçbir’ şeyle.* Ve karşılığını ‘âhirette’ verecek Allâh, şükredenlere.*

 

>10:14, 44:28, 44:29, 91:15<

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:145   Ve olmaz bir benliğin ölmesi, Allâh’ın izni olmaksızın ki, kitabı ‘yazgısı, kaderi’ vadesi belli!* Ve kimin muradı, dünya sevabı ‘kazancı edinmekse’, veririz ona, ondan.* Ve kimin muradı, âhiret sevabı ‘mükâfatı edinmekse’, veririz ona, ondan. Ve karşılığını ‘âhirette’ vereceğiz şükredenlere.*

 

>3:145, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49<

>2:200, 10:7, 10:8, 11:15, 11:16, 17:18, 17:19, 17:20, 42:20<

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:146   Ve pek çok bildiricilerden (peygamber) ‘gelip geçti ki’, savaştı onlarla beraber birçok kendini Rabbe adayanlar. Öyle ki, yılmadılar onlara isabet eden şeylerden, Allâh’ın yolunda ve zaaflık göstermediler ve durulmadılar. Ve Allâh, sabredenleri sever!

 

3:147   Ve olmadı sözleri, demelerinden başka ki: „ Rabbimiz… Bağışla bizleri, suçlarımızı ve israfımızı ‘aşırılığımızı’ işlerimizde! Ve sabitle ‘sağlamlaştır’ ayaklarımızı ‘yolunda’!* Ve yardım et bizlere, inkârcı topluma karşı! “.

 

>2:250, 3:146, 3:147, 8:11, 16:94, 47:7<

 

3:148   Bu yüzden verdi onlara Allâh, dünya sevabı ‘kazancı’ ve en güzel âhiret sevabı ‘kazancı’.* Ve Allâh, iyilik edenleri sever!

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:149   Ey samimiyetle inanan kimseler! Eğer itaat ederseniz o kimselere ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; sizleri geri döndürürler topuklarınız üzerinde ‘dîni algılarınızdan’! Yoksa döndürülürsünüz hüsrana uğrayanlara!

 

3:150   Ki Allâh, sahibiniz, koruyucunuzdur! Ve O’dur, yardımcıların en hayırlısı!

 

3:151   Bırakacağız kalplerine ürkeklik, o kimselerin ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ki, Allâh’a ortak yakıştırmaları sebebiyle, hakkında ‘hiç’ bir salahiyet indirmediği bir şeye ‘rağmen’.* Ve varacakları yer ateştir.* Ve ne kötüdür kalınacak yer, zalimlere!

 

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

3:152   Ve andolsun ki, samimiydi sizlere Allâh, vaadinde. Sezinliyordunuz onları (Uhud savaşında), O’nun izniyle. Ta ki, yılgınlığa kapılmıştınız ve anlaşmazlığa düştünüz ‘verilen’ emir hakkında; ve âsileştiniz ‘Allâhû Teâlâ’nın’, sizlere, sevdiğiniz şeyi ‘galibiyeti’ göstermesinin ardından. Kiminizin muradı dünya, (görev yerini terk edip ganimete koştu) ve kiminizin de muradı âhiret (emre uyup direndi, şehit oldu).* Sonra ‘Allâhû Teâlâ’, savdı sizleri onlardan ‘yenilgiye uğrattı’, yoklamak için sizleri.* Ve andolsun ki, ‘buna rağmen’ sizleri affetti. Ve Allâh, lütuf sahibidir, samimiyetle inananlar üzerine!

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<

 

3:153   O zaman kaçışıyordunuz ve dönüp bakmıyordunuz ‘hiç’ birine ve elçi çağırıyordu sizleri arkanızdan. Bu yüzden isabet etti sizlere, gam üstüne gam ki, elinizden çıkan şeylere ve sizlere isabet eden şeylere ‘bundan sonra da’ hüzünlenmemeniz için.* Ve Allâh, haberdar, üstün bilgi sahibidir gayret ettiğiniz şeylerden!

 

>57:23<

 

3:154   Sonra ‘Allâhû Teâlâ’, indirdi üzerlerinize gamın ardından emniyette ‘olma güvencesiyle’ uyuklama ki, bürüyordu sizlerden bir tayfayı. Ve diğer tayfa canlarının ‘derdine düşmeye’ yeltenmişti. Allâh’a karşı cahil ‘bilgisiz’ zannıyla hak dışı zanna uyuyorlar, diyorlardı ki: „ Bizlere bu emirden ‘hükümden’ bir şey var mı (Bu işten bizlere ne)? “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Muhakkak ki, emirlerin ‘hükümlerin’ hepsi Allâh’ındır! “. Saklıyorlardı içlerinde sana açıklamadıkları bir şeyi de, diyorlardı ki: „ Eğer olsaydı bizlere ‘bu’ emirden ‘işten’ bir şey, burada katledilmezdik! “. De ki: „ Olsaydınız bile evlerinizde, elbette çıkarlardı ‘ölüme’, üzerlerine ölüm yazılmış kimseler, yataklarından! “. Ve ‘bu’, yoklaması içindir Allâh’ın, göğüslerinizdeki ‘gönüllerinizdeki’ şeyi ve gidermesi içindir kalplerinizdeki şeyi ‘şüpheyi’.* Ve Allâh, en iyi bilendir; göğüslerin sahip olduğunu ‘gönüllerin barındırdığını’!

 

>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<

 

3:155   Muhakkak o kimseler ki, sizlerden dönüp ‘gidenlerdir’ (Uhud savaşında), iki topluluğun karşılaştıkları gün. Artık şeytan, acizliklerini istedi, ‘emre itaatsizlik, ganimete koşmak gibi’ kazandıkları bazı şeylerden. Ve andolsun ki, affetti Allâh onları. Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; hemen cezalandırmayan, ılımlı davranandır!

 

3:156   Ey samimiyetle inanan kimseler! Olmayın o kimseler gibi ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır! Ve dediler ki, kardeşleri (yandaşlar) için ki, vuruşmaya ‘sefere’ çıktıları zaman yeryüzünde, veya gaziler ‘için’: „ Olsaydılar yanımızda, ölmezler ve katledilmezlerdi! “. Kıldı Allâh işte bunu ki, kalplerinde, iç sızıntısı ‘olsun’. Ve Allâh, hayat verir ve öldürür! Ve Allâh, gayret ettiğiniz şeyleri her hâliyle görendir!

 

3:157   Ve mutlaka eğer katledilirseniz Allâh’ın yolunda, veya ölürseniz, elbette bağışlanma Allâh’tandır!* Ve bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme, ‘daha’ hayırlıdır ‘dünyada’ topladıkları şeylerden!*

 

>2:154, 3:169, 3:195, 9:111, 22:58, 47:4<

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:158   Ve mutlaka eğer ölürseniz, veya katledilirseniz, elbette Allâh’ın ‘huzuruna’ toplatılırsınız!*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

3:159   Ancak Allâh’tan, bahşetmesi, merhametle esirgemesi sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Ve olsaydın kaba, katı yürekli, elbette dağılırlardı etrafından. Artık affet onları ve istiğfar et onlar için! Ve danış ‘görüşlerini al’ emirlerde ‘kararlarda’! Nihayet karar verdiğin zaman da, Allâh’a artık itimat et! Muhakkak ki Allâh, sever itimat edenleri!

 

3:160   Eğer yardım ederse sizlere Allâh, artık sizlere galip gelecek yoktur! Ve eğer yardımsız bırakırsa sizleri, artık kimdir ki o, ardından yardım eder sizlere?* Ve Allâh’a artık itimat etsinler, samimiyetle inananlar!

 

>10:103, 21:88, 30:47, 39:61, 40:51<

 

3:161   Ve olamaz bir bildirici (peygamber) için, ‘ganimet malına’ hıyanet edip ‘aşırması’. Ve kim, ‘ganimet malına’ hıyanet ederse, gelir o hıyanet ettiği şeyle kıyâmet günü. Sonra ‘olanca’ vefa edilir her benliğe, kazandığı şeyler. Ve onlar ‘âhirette’ zulmedilmezler.*

 

>7:8, 7:9, 23:102, 23:103, 99:7, 99:8, 101:6, 101:7, 101:8, 101:9<

 

3:162   Öyleyse kim ki, Allâh’ın rızasına uydu, Allâh’tan ‘bir’ hışma uğrayan kimse gibi midir? Ve onun varacağı yer cehennemdir.* Ve ne kötü ‘bir’ varış yeri!

 

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

3:163   Onlar, mertebelerledir Allâh’ın katında. Ve Allâh, her hâliyle görendir; gayret ettikleri şeyleri!

 

3:164   Andolsun ki, Allâh, minnettar ‘etti’ samimiyetle inananları ki, çıkardı içlerinde ‘görevlendirilmek üzere’ kendilerinden ‘bir’ elçi.* Ki, okur onlara, O’nun âyetlerini. Ve onları ‘cehaletten, günahlardan’ arındırır.* Ve öğretir kitabı ‘hakikat bilgisini’ ve hükümleri. Ve öncesinden ise, elbet apaçık şaşkınlık içindeydiler.

 

>3:184, 5:70, 6:42, 14:4, 14:44, 16:36, 16:44, 17:77, 28:47<

>4:49, 9:103<

 

3:165   Ve isabet ettiğinde sizlere bir musibet ki, (Bedir savaşında), ‘düşmanlarınıza’ iki misli isabet etmişti; (Uhud savaşında) ‘ise’, dediniz ki: „ Bu nasıl olur? “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ O, kendi bencilliğinizdendir! “. Şüphesiz ki Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

3:166   Ve isabet eden şey ‘musibet’ sizlere, iki topluluğun karşılaştıkları gün, ancak Allâh’ın izniyleydi ve samimiyetle inananları bilmesi ‘belirlemesi’ içindir.

 

3:167   Ve bilmesi ‘belirlemesi’ içindir, nifak ‘ikiyüzlülük’ yapan kimseleri de. Ve denildi ki, onlara: „ Gelin, savaşın Allâh’ın yolunda veya müdafaa edin! “.* Dediler ki: „ Eğer bilseydik savaşmayı, elbette sizlere uyardık ‘sizlerle gelirdik’! “. Onlar, inkârcılığa daha yakındılar izin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) inançtan ‘ziyade’. Söylüyorlar ağızlarıyla kalplerinde olmayan şeyi.* Ve Allâh, en iyi bilendir; ‘sır olarak’ gizledikleri şeyleri!

 

>2:190, 2:191, 2:192, 2:193, 2:194, 2:256, 4:90, 4:91, 8:39, 8:58, 8:59, 8:60, 8:61, 9:12, 9:29, 9:36, 9:123, 33:60, 33:61, 60:7, 60:8, 60:9<

>8:16<

 

3:168   O kimseler ‘ikiyüzlülük yapanlar’, dediler ki, ve oturdukları ‘yerden, savaşa katılan şehit’ kardeşleri (yandaşlar) için: „ Eğer itaat etselerdi bizlere, katledilmezlerdi! “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Haydi savın canlarınızdan ölümü, eğer samimilerseniz! “.

 

3:169   Ve olduğunu sanmayın ki, Allâh’ın yolunda katledilen kimseler ölülerdir. Yok canlılardır, rızıklandırılıyorlar Rablerinin katında!*

 

>2:154, 3:169, 3:195, 9:111, 22:58, 47:4<

 

3:170   Ferahlanırlar, onlara verdiği şeylerle Allâh’ın, lütfundan. Ve müjdelerler o kimseleri ki, henüz katılmayan onlara, arkalarından ‘gelecek olan şehitleri’. Ki, korku yoktur onlara ve ne de hüzünlenirler!

 

3:171   Müjdelerler Allâh’tan ‘bir’ iyi hâl ve liyakati. Ve Allâh’ın, zayi etmez olduğunu mükâfatını samimiyetle inananların!

 

3:172   O kimseler ki, davete icabet ettiler (Uhud savaşına), Allâh için ve elçiye ki, onlara, isabet eden ıstırabın ardından. Onlardan en iyilere ve ‘günahlardan’ korunanlaradır büyük mükâfat.

 

3:173   O kimseler ki, onlara dedi ki, insanlar: „ Mutlaka ki, insanlar toplandılar sizlere ‘karşı’, artık onlardan ürperin! “. Oysa ki ‘bu söz, daha da’ artırdı onların inancını. Ve dediler ki: „ Yeter bizlere Allâh! “. Ve ‘Allâhû Teâlâ’ ne güzel her hususta tanık, idareyi üstlenen, itimat edilendir!

 

3:174   Bu yüzden geri döndüler Allâh’tan ‘bir’ iyi hâl ve liyakatle ‘savaştan’; onlara dokunmadı bir kötülük. Ve uydular Allâh’ın rızasına. Ve Allâh, büyük lütuf sahibidir!

 

3:175   Ancak ki, işte bununla ‘gelen haber ile’ şeytan, onu dost edinenleri korkutur.* Artık onlardan korkmayın ve Benden korkun eğer samimiyetle inananlarsanız!

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

3:176   ‘Yâ Muhammed!’, Ve hüzünlendirmesin seni, ‘hakikat bilgisini’ örtmekte yarışan kimseler! Doğrusu onlar, asla zarar veremezler Allâh’a ‘hiçbir’ şeyle.* Allâh’ın muradı, kılmamak onlara, âhirette ‘cennet’ payı. Ve onlaradır, ‘cehennemde’ büyük azap!*

 

>10:14, 44:28, 44:29, 91:15<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:177   Muhakkak o kimseler ki, pazarladılar ‘hakikat bilgisini’ örtmeyi, inanç ile. Asla zarar veremezler Allâh’a ‘hiçbir’ şeyle.* Ve onlaradır, ‘cehennemde’ elem azap!*

 

>10:14, 44:28, 44:29, 91:15<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:178   Ve olduğunu sanmasınlar o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; mühlet veriyor olmamız benlikleri için onlara hayırdır. Sadece süre veriyoruz onlara günahlarını artırmaları için. Ve onlaradır, ‘cehennemde’ alçaltıcı azap.

 

3:179   Değildir Allâh, ‘bir arada’ bırakacak samimiyetle inananları, bulunduğunuz şey üzerinde. Ta ki, ayıklar kötüyü ‘inkârcıyı’ temizden ‘samimiyetle inanandan’.* Ve değildir Allâh, aşina edecek sizleri algılanamayanı. Ve lâkin Allâh, ‘bildirmek için’ seçer elçilerinden kimi dilerse. O hâlde samimiyetle inanın, Allâh’a ve elçilerine! Ve eğer samimiyetle inanır ve ‘günahlardan’ korunursanız, artık sizleredir büyük mükâfat.

 

>10:28, 30:14, 36:59<

 

3:180   Ve olduğunu sanmasınlar o kimseler ki, cimrilik ederler, onlara verdiği şeylerle Allâh’ın, lütfundan ki o, onlara hayırdır. Yok o, onlara şerdir boyunlarına dolanacaktır onunla cimrilik ettikleri şey, kıyâmet günü. Ve Allâh’ındır mirası, göklerin ve yerin! Ve Allâh, gayret ettiğiniz şeylerden haberdar, üstün bilgi sahibidir!

 

3:181   Andolsun ki, duydu Allâh, sözlerini o kimselerin, derler ki: „ ‘Şu’ gerçek ki Allâh, fakir ve bizler zenginiz! “. Yazacağız söyledikleri şeyleri ve savaşmalarını bildiricilerle (peygamber) hak dışı.* Ve deriz ki: „ Tadın ‘cehennemde’, yakıcı azabı! “.*

 

>18:49, 22:76, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 82:10, 82:11, 82:12<

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:182   İşte bu ‘azap’, ellerinizle sunduğunuz ‘günahlar’ sebebiyledir! Ve Allâh’ın, kullara zulmedici olduğundan değildir!

 

3:183   O kimseler ki, ‘Yahudiler’, derler ki: „ ‘Şu’ gerçek ki Allâh, taahhüt etti bizlere, ‘hiçbir’ elçiye inanmamamızı ta ki, ‘şimşek çakıp’ ateş onu yiyip ‘yakacağı’ bir kurban getirir bizlere. “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Sizlere gelmişlerdi elçiler, benden önce ayan beyan ‘delillerle’ ve söylediğiniz ‘mucize’ ki, onunla. O hâlde neden savaştınız onlarla, eğer samimilerseniz!? “.

 

3:184   ‘Yâ Muhammed!’, Artık, eğer artık seni yalanlıyorlarsa ‘bil ki’, bu yüzden yalanlanmıştı ‘diğer’ elçiler senden önce de; ki, getirdiler ayan beyan ‘deliller’ ve hükümler içeren, parça parça sayfalar ve aydınlatıcı kitap ‘hakikat bilgisi’!

 

3:185   Her can, ölümü tadıcıdır! Ve artık ‘olanca’ vefa edilir ücretlerinize kıyâmet günü! Nihayet kim, uzaklaştırılır ateşten ve dâhil edilirse cennete, artık kurtulmuş olur! Ve dünya hayatı, aldatıcı ‘geçici’ menfaatten başka ‘bir şey’ değildir!*

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

3:186   Elbette deneneceksiniz mallarınızla ve canlarınızla. Ve elbette duyacaksınız o kimselerden ki, sizlerden önceki kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudiler ve Hristiyanların bazılarından’ ve ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıran kimselerden birçok rahatsız ‘eden sözler’. Ve eğer ‘bunlara’ sabrederseniz ve ‘günahlardan’ korunursanız artık muhakkak ki, işte bu azmedilmeye değer işlerdendir.

 

3:187   Ve aldığı zaman kesin söz, Allâh, o kimselerden ki, kitap ‘hakikat bilgisi’ verilen ‘Yahudilerden, demişti ki’: „ Mutlaka beyan edeceksiniz onu ‘hakikat bilgisini’ insanlara ve ‘sır olarak’ gizlemeyeceksiniz onu! “. Fakat attılar onu ardına ki, sırtlarını ‘çevirerek’; ve pazarladılar onu, az bir bedel ‘karşılığı’.* Ne var ki, ne kötü pazarladıkları şey!

 

>2:75, 2:159, 5:13, 9:9, 9:10, 14:28, 41:40<

 

3:188   Olduğunu sanma ki, ‘bu hakikat bilgisidir diye’ geldikleri şeyle ‘gerçeği gizleyip, uyguladıklarıyla, yeteneğiyle’ iftihar eden ve uygulamadıkları şeylerle de ‘inancı yaşıyorum diye’ methedilmeyi seven o kimseler, ‘kazançlı çıkacaklar’. Öyleyse olduğunu sanma onlara, azaptan kurtulacak bir yer. Ve onlaradır, ‘cehennemde’ elem azap!*

 

>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<

 

3:189   Ve Allâh’ındır, saltanat, hükümranlık, göklerde ve yerde! Ve Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

3:190   Muhakkak ki, oluşumu yapılandırılarak var edilişi göklerin ve yerin; ihtilâfı ‘zıtlığı’ gece ve gündüzün, elbette âyetlerdir ‘alâmetlerdir’, aklı ve gönlü işleyen, derin kavrayış sahiplerine!*

 

>6:98, 7:52, 7:185, 10:101, 11:1, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

3:191   O kimseler ki, yâd ederler Allâh’ı, ayaktayken ve otururken ve yan üstü uzanmışken! Ve inceden inceye düşünürler, oluşumu yapılandırılarak var edilişini göklerin ve yerin; ‘ve derler ki’: „ Rabbimiz… Bunu gerekçesiz, oluşumunu yapılandırarak var etmedin! Noksanlık, kusur, acizlikten ötesin! Artık koru bizleri ‘cehennemde’ ateşin azabından! “.

 

3:192   „ Rabbimiz… Muhakkak ki Sen, kimi ateşe dâhil edersen, artık rezil etmiş olursun onu! “. Ve yoktur zalimlere yardımcılar!

 

3:193   „ Rabbimiz… Mutlaka ki işittik, duyurucuyu ‘peygamberi’ samimi inancı duyuranın ‘dediğini’ ki: „Samimiyetle inanın Rabbinize!“. Bunun üzerine samimiyetle inandık! Rabbimiz… Artık bağışla suçlarımızı ve ört kötülüklerimizi! Ve bizleri hayırlı kullarınla beraber ‘onlara verdiğin kıymetle’ vefat ettir! “.

 

3:194   „ Rabbimiz… Ve ver bizlere, elçilerin huzuruna ‘aracılığıyla’ bizlere vadettiğin şeyi! Ve rezil etme bizleri kıyâmet günü! Muhakkak ki Sen, ihtilâf etmezsin miada! “.

 

3:195   Nihayet onların ‘dualarına’ icabet etti Rableri.* ‘Allâhû Teâlâ’: „ Muhakkak ki Ben, zayi etmem ‘yararlı işlere’ gayret edenlerin gayretini sizlerden erkeklerden veya kadınlar ki, birbirinizin ‘soylarındansınız’. Hicret ‘göç’ eden kimselerin ve çıkarılanların yurtlarından ve eziyet edilenlerin yolumda ve savaşanların ve katledilenlerin elbette örteceğim onlardan kötülüklerini ‘günahlarını’.* Ve mutlaka dâhil edeceğim onları cennetlere ki, akar onun altından nehirler. “. Sevap ‘kazanç olarak’, Allâh’ın katından. Ve Allâh… Ki katındadır, sevabın ‘mükâfatın en’ güzeli.

 

>1:4, 2:186, 3:195, 8:9<

>2:154, 3:169, 3:195, 9:111, 22:58, 47:4<

 

3:196   ‘Yâ Muhammed!’, Olduğu aldatmasın seni, ‘rahatça’ dolaşmaları ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışların şehirlerde!

 

3:197   ‘Bu’, az bir menfaattir.* Sonra, varacakları yer cehennemdir.* Ve ne kötü ‘bir’ döşek!

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

3:198   Lâkin o kimseler ki, korunanlardır ‘karşı gelmekten’ Rablerine; onlaradır cennetler ki, akar onun altından nehirler. Devamlı kalıcılardır orada ‘bir’ ağırlanmayla, Allâh’ın katından. Ve Allâh’ın katındaki şeyler ‘mükâfatlar daha’ hayırlıdır iyiler, hayırlı kullar için.

 

3:199   Ve muhakkak ki, ‘diğer’ kitapların erbaplarından (Yahudiler ve Hristiyanlar) elbet ‘öyle’ kimseler ‘var ki’, samimiyetle inanırlar Allâh’a ve sizlere indirilen şeye (Kur’ân-ı Kerîm) ve onlara indirilen şeye (Tevrât ve İncîl). Allâh’tan ürperirler de pazarlamazlar âyetlerini Allâh’ın, az bir bedel ‘karşılığı’. İşte onlar ki, onlaradır mükâfatları, Rablerinin katında. Şüphesiz ki Allâh, tez, noksansız hesaplayan, saptayandır!

 

3:200   Ey samimiyetle inanan kimseler! Sebat edin ve sabırlı olun! Ve ‘inancınızı korumada’ temkinli, tetikte olun! Ve korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ki, belki iflâh olursunuz!