„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.
„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*
>7:200, 15:34, 16:98<
Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.
19:1 Kâf, Hâ, Yâ, ‘Ayn, Sâd…
19:2 Yâd edilmesidir Rabbinin, bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesinin, kulu Zekeriyyâ’yı.
19:3 Ki, seslendiği zaman Rabbine, gizlice seslenerek.
19:4 Dedi ki: „ Rabbim… Doğrusu, ben zaaf, bendeki kemikler de. Ve saçıldı ihtiyarlık başa. Ve olmadım Rabbim, davet ‘dua’ etmekle Sana, bedbaht! “.
19:5 „ Ve muhakkak ki korkum, ‘yerimi alacak olan’ arkamdaki mirasçılar. Ve oldu hatunum da kısır. Bu yüzden hibe et katından bir veliaht! “.
19:6 „ Ki, vâris olsun bana ve vâris olsun Yâkub hanedanına. Ve kıl onu Rabbim, razı olunan ‘kullarından’! “.
19:7 ‘Melekler, sonradan ona dediler ki’: „ Yâ Zekeriyyâ! Doğrusu sana müjdeliyoruz bir oğlan; ismi Yahyâ!* Ki kılmadık, ona daha önceden adaş! “.
>3:39, 4:164, 42:51<
19:8 ‘Zekeriyyâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Nasıl olur oğlum? Ve oldu hatunum da kısır. Ve ulaşmışken yaşlılığın haddi aşması! “.
19:9 ‘Melek, sonradan ona vahiyle’ dedi ki*: „ İşte böyledir! Rabbin der ki: „O, bana kolaydır! Ve yaratmıştım daha öncede seni; ve olmadan ‘anılmaya değer’ bir şey!“ “.
>4:164, 42:51<
19:10 ‘Zekeriyyâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Kıl benim için ‘gerçekleşeceğine dair’ bir âyet ‘alâmet’! “. ‘Allâhû Teâlâ’ dedi ki: „ Senin âyetin ‘alâmetin’, üç gece insanlarla konuşmamandır düzgünken! “. (:Sebebi, ses kısılması olabilir.)*
>4:164, 42:51<
19:11 Yine de çıktı halkı karşısına ibadet yerinden ki, hemen ‘işaretleşme ile’ vahyetti onlara, noksanlık, kusurluluk, acizlikten öte saymalarını gün erkenken ve gün batımı ‘Rablerini, yâd ederek’.*
>3:41<
19:12 ‘Yahyâ aleyhisselâm’a, vakti gelince vahiyle denildi ki’: „ Yâ Yahyâ! Benimse kitabı ‘Tevrât’ı’ kuvvetle! “.* Ve verdik ona idrak ‘yetisi’ küçük çocukken.
>4:164, 42:51<
19:13 Ve ‘verdik’ naziklik, katımızdan ve safiyet. Ve ‘günahlardan’ korunandı.
19:14 Ve hayırlıydı ebeveynlere ve olmadı isyankâr zorba.
19:15 Ve esenlik üzerinedir, doğduğu gün ve öleceği gün ve diriltileceği gün, canlı ‘olarak’.
19:16 Ve yâd et ‘bu’ kitapta Meryem’i! Ki, çekilmişti ailesinden ‘ayrılıp’ doğuda bir konuma.*
>19:22<
19:17 Öyle ki edindi ki, onlardan ilişiksiz; bir örtü. Bunun üzerine gönderdik ona Ruhumuzu (:Kutsal Ruh) ki, o zaman benzetildi ona düzgün, görünen, ölümlü varlık (:İnsan).*
>5:110, 16:2, 16:102, 42:51<
19:18 ‘Meryem aleyhisselâm’ dedi ki: „ Muhakkak ki, sığınırım senden, sonsuz şefkatle merhamet edene; olacaksan ‘günahlardan’ korunan! “.
19:19 ‘Kutsal Ruh’ dedi ki: „ Fakat ben, Rabbinin elçisiyim ki, hibe etmem için sana saf bir oğlan! “.*
>5:110, 16:2, 16:102, 42:51<
19:20 ‘Meryem aleyhisselâm’ dedi ki: „ Nasıl olur oğlum? Ve dokunmadı bana ki, ‘hiçbir’ görünen, ölümlü varlık (:İnsan); ve olmadım azgın! “.
19:21 ‘Kutsal Ruh, ona’ dedi ki: „ İşte böyledir! Rabbin der ki: „O, bana kolaydır! Ve kılmamız için onu, insanlara bir âyet ‘alâmet’ ve bahşetme, bağışlama, merhametle esirgeme ‘olarak’ Bizden! “.* Ve emir ‘hüküm’, kesinleşmiştir.
>4:164, 42:51<
19:22 Derken taşıdı onu ‘bebek Îsâ aleyhisselâm’ı’. Bunun üzerine çekildi ‘ailesinden ayrılıp’ onunla uzak, kuytu bir konuma.*
>3:45, 3:46, 3:47, 3:48, 3:49, 19:17, 19:18, 19:19, 19:20, 19:21, 19:22<
19:23 Derken mecbur etti onu doğum sancısı, ‘bir’ hurma ağacı gövdesine ‘yaslanmaya. Ve’ dedi ki: „ Ah keşke ölseydim bundan önce de ve olsaydım unutup, hatırda kalmayan! “.
19:24 Derken seslendi ona (:doğum sonrası bebeğinin ve kendisinin temizlenmesi gerektiğini düşünen hüzünlü anneye) tabanından (:bebek Îsâ aleyhisselâm’a refakat eden, Kutsal Ruh): „ Hüzünlenme! Rabbin ki, var etmiştir tabanından su arkı! “.*
>4:164, 42:51<
19:25 ‘Kutsal Ruh’: „ Ve silkele hurma ağacı gövdesini üzerine ki, döksün üzerine körpe toplanan hasılı! “.
19:26 ‘Kutsal Ruh’: Artık ye ve iç; ve gözün aydın! Ne var ki, şayet görürsen görünen, ölümlü varlıktan (:İnsan) bir kimseyi, hemen ‘insanlara bildirmesi için’ de ki: „ Muhakkak ki ben, adadım sonsuz şefkatle merhamet edene ‘susma’ orucu. Bu yüzden asla konuşmayacağım bugün ‘hiçbir’ insanla! “.
19:27 Böylece geldi onu ‘kucağında’ taşıyarak halkına. ‘Halkı’ dediler ki: „ Yâ Meryem! Andolsun ki, ‘bir de’ getirdin peydahlanan şeyi! “.*
>4:156<
19:28 „ Yâ Hârûn’un ‘ırki’ bacısı! Değildi baban kötü adam ve değildi annen azgın! “.
19:29 Bunun üzerine ‘Meryem aleyhisselâm’ ona (:bebek Îsâ aleyhisselâm’a) işaret etti. Dediler ki: „ Nasıl konuşuruz beşikte olan sabi kimseyle!? “.*
>3:46, 5:110, 19:29<
Hz. Îsâ a.s.’ın kundaktayken konuşmasına mantıklı delil: (xn--kra-iua.com)
19:30 ‘Bebek Îsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum!* Ki, bana da verdi kitap ‘yazgı, kader’.* Ve kıldı beni bildirici (:peygamber)! “.
>4:172, 5:72, 6:101, 6:102, 19:30, 43:59, 66:12<
>3:55, 3:145, 4:157, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49, 19:30<
19:31 „ Ve kıldı beni mübarek ki, neredeysem. Ve vasiyet etti bana, ibadeti!* Ve zekâtı, canlı olduğum sürece! “.
>2:43, 2:238, 4:103, 21:73, 22:78<
Âdem aleyhisselâm’dan beri Allâhû Teâlâ’nın inananlara emri: ıkra.com
19:32 „ Ve hayırlı ‘kıldı’ anneme. Ve kılmadı bedbaht ‘eden’ zorba! “.
19:33 „ Ve esenlik üzerimedir, doğduğum gün ve öleceğim gün ve diriltileceğim gün, canlı ‘olarak’! “.
19:34 İşte budur Meryem oğlu Îsâ! Ki, sözüdür Hakk’ın.* O kimseler ki, hakkında şüphe ediyorlar.
>3:45, 4:171<
19:35 Olamaz Allâh için, edinmesi ‘bir’ evlât! Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir O!* Ve olmasına hükmettiği zaman, artık sadece der ki, ona: „ Ol! “; ‘O şey’, hemen ‘harekete geçer, vaktiyle de’ olur!
>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<
19:36 ‘Îsâ aleyhisselâm’: „ Muhakkak ki Allâh, Rabbimdir! Ve sizlerin de Rabbidir! Öyleyse ‘yalnızca’ O’na, ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk edin! “.* Bu ‘Allâhû Teâlâ’nın, razı olduğu’ yol doğrultusudur.*
>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<
>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 6:161, 10:105, 21:25<
19:37 İhtilâf ettiler topluluklar, aralarında. Bu yüzden vay hallerine o kimselerin ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmışlardır, ‘kıyâmette’ gözlemlenen büyük gün sebebiyle.
İnkârcılar ve günahkârların ikinci dirilişi: ıkra.com
19:38 ‘Öyle bir’ işittirilir onlara ve gösterilir ki; gelecekleri gün Bize, lâkin zalimler, bugün de apaçık şaşkınlık içindedirler.
19:39 ‘Yâ Muhammed!’, Ve uyar onları, iç sızıntısı günüyle! Ki, olmasına hükmedildiği zaman; ve onlar, vurdumduymazlık içinde ve inanmayıp ‘oyalanırlarken, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini’.*
>19:39, 21:1, 21:97, 50:22<
19:40 Muhakkak ki, Biz… Biziz vâris, yeryüzüne ve üzerindeki kimselere de. Ve Bize döndürülecekler!*
>6:94, 15:23, 19:40, 19:80, 19:95<
19:41 Ve yâd et ‘bu’ kitapta İbrâhîm’i! Muhakkak ki o, sadakatli bildirici (:peygamber) oldu!
19:42 Demişti ki, babasına: „ Yâ babacığım! Neden ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk ediyorsun, işitmeyen ve görmeyen ve fayda sağlamayan şeye!? “.
19:43 „ Yâ babacığım! Muhakkak ki ben, bana gelmesiyle ‘ilhamla, haiz’ oldum, sana gelmeyen ilimden ‘hakikat bilgisinden’! Haydi uy bana ki, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu’ düzgün yola yönlendireyim seni! “.
19:44 „ Yâ babacığım! ‘Hizmetle, ibadetle’ kulluk etme şeytana! Muhakkak ki şeytan, sonsuz şefkatle merhamet edene isyankâr oldu! “.
19:45 „ Yâ babacığım! Muhakkak ki ben, korkarım dokunmasından sana, sonsuz şefkatle merhamet edenden, bir azabın. O hâlde olursun şeytana dost! “.
19:46 ‘Babası’ dedi ki: „ Rağbet etmeyip ‘yüz mü çeviriyorsun’ sen, ilâhlarımdan yâ İbrâhîm!? mutlaka eğer son vermezsen, elbette taşla tutarım seni! Ve ayrıl benden bir süre! “.
19:47 ‘İbrâhîm aleyhisselâm’ dedi ki: „ Selâmun aleyk! ‘Esenlikle kal!’ İstiğfar edeceğim senin için Rabbimden. Şüphesiz ki O, beni vakıf edendir! “.
19:48 „ Ve uzak duruyorum sizlerden ve davet ‘dua’ ettiğiniz şeylerden ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ ki, Allah’a ilişiksiz.* Ve davet ‘dua’ ediyorum Rabbime. Olur ki, olmam Rabbime dualarla, bedbaht ! “.
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
19:49 Artık geri durduğunda onlardan ‘ilâhlar edinenlerden’ ve ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk ettikleri şeylerden ki, Allâh’a ilişiksiz; Ve hibe ettik ona ‘İbrâhîm aleyhisselâm’a’ İshâk ve Yâkub’u (:İbrâhîm aleyhisselâm’ın torunu). Ve hepsini kıldık bildiriciler (:peygamber).*
>2:124<
19:50 Ve hibe ettik onlara ‘o peygamberlere’, bahşetmemizden, bağışlamamızdan, merhametle esirgememizden. Ve kıldık onlara, ulvi sadakat lisanı.
19:51 Ve yâd et ‘bu’ kitapta Mûsâ’yı! Muhakkak ki o, samimiydi ve bildirici (:peygamber) elçi oldu!
19:52 Ve seslendik ona, Tur’un (:Sînâ’daki Tur dağı) yanında sağından, Ve yaklaştırdık onu ‘ilham alması için*’ sessizce.
>4:164, 7:143, 28:80<
19:53 Ve hibe ettik ona bahşetmemizden, bağışlamamızdan, merhametle esirgememizden* ağabeyi Hârûn’u bildirici (:peygamber).
>20:29, 20:30, 20:31, 20:32, 25:35, 26:12, 26:13<
19:54 Ve yâd et ‘bu’ kitapta İsmâîl’i! Muhakkak ki o, vaade sadakatliydi ve bildirici (:peygamber) elçi oldu!
19:55 Ve emrederdi ahalisine ibadeti* ve zekâtı. Ve Rabbinin katında kabul görendir.
>2:43, 2:238, 4:103, 21:73, 22:78<
Âdem aleyhisselâm’dan beri Allâhû Teâlâ’nın inananlara emri: ıkra.com
19:56 Ve yâd et ‘bu’ kitapta İdrîs’i! Muhakkak ki o, sadakatli bildirici (:peygamber) oldu!
19:57 Ve yükselttik onu ulvi ‘bir’ konuma.
19:58 (:Secde âyeti!)* İşte onlar, o kimseler ki, üzerlerine Allâh’ın, iyi hâl verdiği bildiricilerdendir (:peygamber). Âdem soyundan ve Nûh’la beraber ‘gemide’ taşıdığımız kimselerden. Ve İbrâhîm soyundan ve İsrâîl. Ve Bizim yönlendirdiklerimiz ve elediklerimiz kimselerden.* Ki, okunduğu zaman onlara âyetleri ‘hakikat bilgisi’ sonsuz şefkatle merhamet edenin, eğildiler ‘saygı ile’ yere kapanarak ve ağlayarak.
>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<
>3:184, 5:70, 6:42, 10:47, 10:74, 12:109, 13:30, 13:38, 14:4, 15:10, 16:36, 16:43, 16:44, 16:63, 17:77, 28:47<
(:Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)
19:59 Fakat onların ardından, arkalarından ‘gelen’ halefler (:medeniyette yerine geçen), ibadeti zâyi ettiler ve peşine düştüler şehvetlerin. Bu yüzden yakında karşılaşacaklar bozulmayla.
19:60 İllâki kim, tövbe eder de ve samimiyetle inanır ve erdemli gayretler eder ki, o hâlde işte onlar, dâhil edilirler cennete. Ve ‘âhirette’ zulmedilmezler ‘hiç’ bir şeyle.
19:61 Adn cennetleri ki, vadetti sonsuz şefkatle merhamet eden, kullarına gıyaben. Şüphesiz ki O’nun ‘Allâhû Teâlâ’nın’, vaadi gerçekleşmiş olur.*
>17:108, 18:98, 19:61, 73:18<
19:62 ‘Cennetlikler’ işitmezler orada boş söz: „ Selâm! “ ‘Esenlik dilekleri!’ dışında. Onlaradır, ‘cennette’ rızıkları orada gün erkenken ve gün batımı.
19:63 ‘Onlara seslenilir’: „ Budur cennet! “.* Ki vâris kılacağız, kullarımızdan ‘günahlardan’ korunan kimseleri!
>7:43, 19:63, 43:72, 76:22<
19:64 ‘Melekler’: „ Ve inmeyiz Rabbinin buyruğuyla olmaksızın!* Zât’ının dır ‘bilgisi dâhilindedir’ önümüzdekiler ve arkamızdakiler ve işte bunların arasındakiler. Ve olmadı Rabbin, unutan! “.
>19:64, 26:221, 26:222, 41:30, 97:4<
19:65 ‘Melekler’: „ Rabbidir, göklerin ve yerin ve aralarındaki şeylerin de!* Öyleyse ‘yalnızca hizmetle, ibadetle’ O’na ‘Allâhû Teâlâ’ya’ kulluk et ve sabret, O’na kulluğunda!* Ki, hiç biliyor musun Zât’ına adaş!? “.
>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<
>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<
19:66 Ve der ki insan: „Öldüğüm zaman mı mutlaka ‘topraktan’ çıkarılacağım canlı ‘olarak’!? “.*
>36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<
19:67 Ve hatırlamaz mı insan, nasıl yarattığımızı daha önceden ve o bir şey değilken!
19:68 Fakat ve Rabbin ‘adına’ ki… Elbette çıkaracağız muhakkak ki onları ve şeytanları. Sonrada elbette hazır kılacağız onları cehennem etrafında diz çökmüş.
19:69 Sonra da elbette ayıracağız her bir grubu ki, hangileri daha şiddetliyse sonsuz şefkatle merhamet edene haddi aşmada.
19:70 Sonra da elbette en iyi bileniz o kimseleri ki, onlara revadır ona ‘cehenneme’, maruz kalmak.*
>4:56, 6:30, 7:37, 8:50, 10:52, 10:70, 14:29, 16:85, 39:71, 67:8<
19:71 Ve ki, sizler ‘reva görülenler’ istisnasız varanlar ‘olursunuz’ ona ‘cehenneme’.* Rabbinin üstlendiği hüküm, kesinleşmiştir.
>9:68, 19:70, 19:71, 21:98, 21:101, 27:89, 39:60, 39:61, 92:14, 92:15, 92:16, 92:17<
19:72 Sonra kurtarırız o kimseleri ki, ‘onlar, günahlardan’ korunanlardır. Ve bırakırız zalimleri orada diz çökmüş.
19:73 Ve okunduğu zaman onlara âyetlerimiz ‘hakikat bilgisi’ ayan beyan, dediler ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimseler, samimiyetle inanan kimselere: „ Hangi kesim ‘daha’ hayırlı konumca ve ‘daha’ iyi ‘itibarlı’ çevrece!? “.
19:74 Ve nicelerini yok ettik onlardan önceki ‘uyarılan inkârcı’ nesillerden. Ki onlar, ‘daha’ iyi çeşitli eşya ‘sahibi’ ve gösterişli ‘idiler’.
19:75 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Kim olduysa sapkınlık içinde, artık uzatır ona, sonsuz şefkatle merhamet eden, uzatarak ta ki, gördükleri zaman vaad olundukları şeyi; ama ‘dünyadaki’ azabı veya ‘o’ saati ‘kıyâmeti’ ki, nihayet bilecekler kim o, konumu ‘daha’ şerlidir ve daha zayıftır taraftarca! “.*
>2:126, 6:44, 11:93, 19:73, 19:75, 46:35, 67:29, 72:24<
19:76 Ve artırır Allâh, ‘razı olduğu yola’ yönlenmiş kimselere ‘ilhamla, idrak ettirerek’ yönlendirilmeyi. Ve kalıcı ‘olan’ erdemdir ki, daha hayırlıdır Rabbinin katında, sevapça ‘kazançça’ ve daha hayırlıdır geriye dönüşü.
19:77 ‘Yâ Muhammed!’, Bakar mısın âyetlerimizi inkâr eden kimselere; ve der ki: „ Elbette verilecektir mal ve evlât! “.*
>18:35, 18:36, 41:50<
19:78 Aşina mı oldu ki algılanamayana, yoksa edindi mi taahhüt, sonsuz şefkatle merhamet eden katından!?*
>3:179<
19:79 Hayır, yazacağız söylediği şeyleri ve uzatırız ‘dünya veya âhirette’, ona azaptan ki, uzatarak.*
>18:49, 19:73, 19:75, 58:6<
19:80 Ve vârisis ona, ‘verileceğini’ söylediği şeylere. Ve gelir Bize birey olarak.*
>6:94, 15:23, 19:40, 19:80, 19:95<
19:81 Ve edindiler ki, Allâh’a ilişiksiz; ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ ilâhlar* ki, itibar olsun onlara.
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
19:82 Hayır, ‘ortak yakıştırdıkları’ inkâr edecekler, ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk ettikleri onların ve olurlar onlara zıdd.*
>7:53, 10:28, 10:29, 46:6<
19:83 Görmez misin ki, nasıl gönderdik şeytanları inkârcıların üzerlerine ki, coşturdukça coştursun onları.
19:84 ‘Yâ Muhammed!’, Fakat acele etme onlara artık! Sayıyoruz onlara ‘söylediklerini’, sayarak ‘tespit ederek’.*
>19:79, 19:84, 19:94, 45:29<
19:85 O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* toplatırız ‘günahlardan’ korunanları sonsuz şefkatle merhamet edene toplantıya.
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
19:86 Ve sevk ederiz ‘günah’ suçlarını cehenneme güderek.
19:87 ‘Kıyâmet sonrası âhirette’ ehil değillerdir şefaate,* ‘o’ kimse dışında ki, edindi sonsuz şefkatle merhamet eden katında taahhüt.
>19:87, 21:28, 39:43, 39:44, 53:26<
19:88 Ve derler ki: „ Edindi sonsuz şefkatle merhamet eden, evlât! “.*
>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<
19:89 Andolsun ki, getirdiğiniz şey iddiadır.
19:90 Ki, neredeyse gökler çatlayacak ondan ve bölünecek yeryüzü ve yıkılacak dağlar göçerek.
19:91 Çağırdıklarından sonsuz şefkatle merhamet edene, evlât.
19:92 Ve yaraşmaz sonsuz şefkatle merhamet edene, evlât edinmek.
19:93 Ki, kim ‘varsa’ göklerde ve yerde, illâki sonsuz şefkatle merhamet edene gelir, kul ‘olarak’.
19:94 Andolsun ki, ‘Allâhû Teâlâ’ saptadı ve saydı onları, sayarak ‘tespit ederek’.*
>19:84, 19:94, 45:29<
19:95 Ve her biri onların, gelir O’na ‘Allâhû Teâlâ’ya’ kıyâmet günü birey olarak.*
>6:94, 15:23, 19:40, 19:80, 19:95<
19:96 Muhakkak ki o kimseler, samimiyetle inananlardır ve erdemli gayretler edenler; var edecektir onlara sonsuz şefkatle merhamet eden, sevgi.*
>2:165, 3:31, 19:96, 42:23, 49:7<
19:97 Artık sadece kolaylaştırdık onu ‘Kur’ân-ı Kerîm’i’, senin lisanınla* ki, müjdelemen için onunla ‘günahlardan’ korunanları ve ‘kıyâmetle’ uyarasın onunla, dik başlıyı.
>14:4, 16:103, 19:97, 46:12<
19:98 Ve nicelerini yok ettik onlardan önceki ‘uyarılan inkârcı’ nesillerden. Hissediyor musun onlardan birini; veya duyuyor iniltilerini?