„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.
„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*
>7:200, 15:34, 16:98<
Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.
18:1 Yüceltilme, övgü, Allâh’adır! Ki Zât’ı, indirdi kuluna kitabı! Ve kılmadı onda ‘Kur’ân-ı Kerîm’de’ bir eğrilik.*
>2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:106, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<
18:2 Ki, kaynak ve dayanaktır, uyarması için katından, şiddetli baskıcı ‘kıyâmetle’.* Ve müjdeler samimiyetle inanan kimseleri ki, gayretleri erdemlilerdir. Onlaradır, ‘âhirette’ iyi bir mükâfat.
>2:2, 17:9, 17:105, 18:2<
18:3 ‘Onlar’ ikâmet edeceklerdir orada ebedîyen.
18:4 Ve uyarır ‘Kur’ân-ı Kerîm’ o kimseleri ki, derler ki: „ Allâh, evlât edindi! “.*
>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<
18:5 Yoktur onların, hakkında bir bilgileri ve atalarının da. Ne büyük söz çıkıyor ağızlarından. Söyledikleri ise yalandan başka ‘bir şey’ değildir.
18:6 ‘Yâ Muhammed!’, Artık belki de harcayacaksın kendini, izleri üzerinden ‘peşlerinden’ (:onların âhiretlerini harcadıkları gibi) ki, ‘Kur’ân-ı Kerîm’le uyardığın’ bu söze inanmazlarsa!*
>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<
18:7 Muhakkak ki var ettik ki, yeryüzündeki şeyleri ona, süs ‘ihtişam’; denememiz için ‘insanları’ ki, onların hangisi en iyi gayret edecek.*
>22:76, 41:20, 50:16, 82:10, 82:11, 82:12<
18:8 Ve mutlaka ki, Biz… Ki, elbette kılarız ‘zamanı gelince, yeryüzü’ üzerindeki şeyleri çorak toprak.
18:9 ‘Yâ Muhammed!’, Yoksa hesapladın ‘sandın’ mı ki, olduğunu yer kovuğu sahabeleri ve ‘isimleri’ yazılı taş levha ki, ‘sadece bunlar’ oldular alelâcayip âyetlerimizden ‘alâmetlerimizden’!?
18:10 Ki, sığındıkları zaman gençler yer kovuğuna, bunun üzerine dediler ki: „ Rabbimiz… Ver bizlere katından bahşedilme, merhametle esirgenme! Ve kolaylaştır bizlere işimizde ‘kararlarımızda, kurtulmaya’ erişmeyi! “.
18:11 Böylece ‘uyutarak, ağırlık’ vurduk kulakları üzerine, yer kovuğunda seneler boyu.
18:12 Sonrada dirilttik onları ki, bilmemiz ‘belirlememiz’ için, taraflardan hangisi ‘doğru’ saptar kaldıkları arayı.
18:13 ‘Yâ Muhammed!’, Kıssa ediyoruz ‘bahsediyoruz’ sana, havadislerini onların ki, gerçekleriyle. Doğrusu onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Ve artırdık onlara ‘ilhamla, idrak ettirerek’ yönlendirilmeyi.
18:14 Ve bağ, tutarlılık kurduk kalpleri üzerine ki, kalktıkları zaman artık dediler ki: „ Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir!* Asla davet ‘dua’ etmeyiz; ki, O’na ilişiksiz; ‘bir’ ilâha! Andolsun ki, ‘bunu’ dediğimiz zaman, taşkınlık ‘etmiş oluruz’! “.
>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<
18:15 „ Şunlar kavmimiz ki, edindiler; O’na ilişiksiz; ilâhlar!* Ki, gelmese de onlara ayan beyan bir delil! “. O hâlde kimdir daha zalim o kimseden ki, Allâh üzerine ‘emridir’ yalanı uydurdu!?*
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<
18:16 Ve ‘içlerinden biri dedi ki’: „ Geri durduğunuz zaman onlardan ‘ilâhlar edinenlerden’, ve kulluk ettikleri şeylerden, Allâh’tan başka ‘hizmetle, ibadetle’; hemen bir yer kovuğuna sığının ki, serpsin Rabbiniz sizlere bahşetmesini, merhametle esirgemesini! Ve kolaylaştırsın sizlere işinizde ‘kararlarınızda, kurtulmayı’ refakatle! “.*
>18:10, 18:13, 18:21<
18:17 Ve görürsün ki, Güneş doğduğu zaman eğrilir yer kovuğuna onların, sağ taraftan ve battığı zaman da teğet geçer onları, sol taraftan. Ve onlar, oranın kuytu yerindeydiler. İşte bu, Allâh’ın âyetlerindendir ‘alâmetlerindendir. Ki, rızasına uyan’ kimi yönlendirirse Allâh, artık o’dur, ‘razı olduğu yola’ yönlendirilmişlerden.* Ve ‘müstahik’ kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık bulamazsın ona bir dost ‘razı olduğu yola’ eriştiren.*
>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<
>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<
18:18 Ve sanırsın ki, onlar uyanıktır ve onlar ‘derin’ uykudadırlar.* Ve onları döndürürüz sağ tarafa ve sol tarafa. Ve köpekleri de uzatmıştı patilerini ‘yer kovuğunun’ eşiğine. ‘Yâ Muhammed!’, Aşina olsaydın onlara, mutlaka dönüp onlardan firar ederdin! Ve mutlaka dolardı ‘içine’ ürkeklik onlardan.
>18:18, 18:19, 36:52, 39:42<
Komadaki insanın ruhu bekletiliyor: ıkra.com
18:19 Ve böylelikle dirilttik onları ki, birbirlerine sorarlar aralarında. Onlardan aralarındaki konuşan biri dedi ki: „ Nice kaldınız? “. ‘Kimileri’ dediler ki: „ Kaldık bir gün veya günün bir kesimi! “. ‘Kimileri de’ dediler ki: „ Rabbiniz bilir, ne kadar kaldığınızı!* Haydi gönderin de biriniz akçenizle bu şehre artık baksın hangisi daha temiz yiyecek ki, hemen ondan sizlere bir rızık getirsin. Ve ihtiyatlı olsun; ve belli ettirmesin sizleri birine! “.
>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<
18:20 „ Muhakkak ki onlar ‘şehir halkı’, eğer ilerlerseler üzerlerinize, taşlarlar sizleri veya iade ederler ‘döndürürler’ sizleri milletlerine ‘aynı inancı paylaşanlara’! Ve asla kurtuluşa eremezsiniz o zaman ebedîyen! “.
18:21 Ve böylelikle bilgilendirdik onları ‘şehir halkını’ bilmeleri için ki, Allâh’ın vaadinin gerçek olduğunu! Ve mutlaka o saat ‘kıyâmet gelecektir’ ki, kuşku yoktur onda!* (:Fakat gençlerin, yüzlerce sene sonra diriltildiklerini anlayıp, ölümden sonraki dirilişi ibret almak yerine)* Kapıştıkları zaman işlerini aralarında: „ ‘Evliya olduklarını anlayamadık’, öyleyse üzerlerine binalar ‘anıtlar’ yapın! “ dediler. Ki, Rableri bilir onları. Dediler ki, işlerinde ‘görüşlerinde’ galip olan ‘sözü geçen’ kimseler: „, Mutlaka bir mâbed edinelim üzerlerine! “.
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
>18:11, 18:25, 18:26<
18:22 Ve ‘tahminde bulunarak bazıları’ diyecekler ki: „ ‘Sayıları’ üçtür, dördüncüleri onların köpeğidir! “. Ve diyecekler ki: „ Beştir, altıncıları onların köpeğidir! “. Gıyaben taşlayarak ‘atıp tutarak’. Ve diyecekler ki: „ Yedidir, sekizincileri onların köpeğidir! “. ‘Ey samimiyetle inanan!’, De ki: „ Rabbim bilir, onların adedini! “.* Ki, birazı dışında, onlar bilmezler! Öyleyse cebelleşme onlar hakkında, ‘Kur’ân’da’ açıklanan bir münakaşayı ‘iletmek’ dışında! Ve isteme fetva ‘açıklama’ onlar hakkında, onlardan birinden!
>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<
18:23 Ve deme! Muhakkak ki, ‘her’ bir şey için: „ Mutlaka ben, yaparım işte bunu yarın! “.
18:24 Ki, Allâh’ın dilemesi müstesna. Ve yâd et Rabbini, unuttuğun zaman! Ve de ki: „ Ola ki, Rabbim beni yönlendirir; bundan daha yakına ‘razı olduğu yola’ eriştirir! “.
18:25 Ve ‘kimilerine göre’ kaldılar* yer kovuğunda üç yüz sene ve ‘kimileri de’ artırdılar dokuz ‘daha’.
>18:11, 18:26<
18:26 ‘Ey samimiyetle inanan!’, De ki: „ Allâh bilir, kaldıkları şeyi ‘süreyi’! “. Ki, O’nundur, göklerin açıklanmadıkça’ algılanamayanı ve yerin! Görür onu ve işitir!* Yoktur onlara; ki, O’na ilişiksiz; bir dost. Ve ortak etmez hükmüne ‘başka’ birini!
>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<
18:27 ‘Yâ Muhammed!’, Ve oku, sana vahyedilen şeyi ‘İlâhî esasları’!* Ki, Rabbinin kitabındandır ‘Levh-i Mahfûz’dan’ (:Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)! Değiştirebilecek yoktur, kelimelerini ‘hükümlerini’ O’nun! Ve asla bulamazsın; ki, O’na ilişiksiz; sığınılacak!
>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<
18:28 Ve sabret candan, o kimselerle beraber ki, davet ‘dua’ ederler Rablerine erkenden ve gün batımına ‘kadar’ O’nun yüzünü ‘rızasını’ isteyerek! Ve dönmesin gözlerin onlardan, dünya hayatının süsünü ‘ihtişamını’ isteyerek! Ve itaat etme ‘o’ kimseye ki, vurdumduymaz bıraktık kalbini, bizi hatırlamaktan!* Ve peşine düştü emellerinin ve oldu işi taşkınlık.
>4:163, 4:164, 4:165, 6:130, 6:131, 6:155, 6:156, 6:157, 7:172, 7:173, 17:15, 20:134, 26:208, 28:59, 35:24, 67:8, 67:9<
18:29 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Hak ‘İlâhî esaslar’ Rabbinizdendir! Öyleyse dileyen inansın ve dileyen de nankörlük etsin! “.* Muhakkak ki, hazırladık zalimlere bir ateş ki, kuşatmıştır onları ‘inkârcıları, çevreleyen’ şadırvanı. Ve eğer aman isterlerse, yağdırılır su gibi erimiş maden ki, yüzleri haşlar. Ne kötü içki ve kötü refakat!
>2:256, 3:179, 4:170, 7:146, 17:107, 18:29, 72:2, 90:10<
18:30 Muhakkak ki o kimseler, samimiyetle inananlardır ve erdemli gayretler edenler; mutlaka zayi etmeyiz kimsenin mükâfatını, iyi gayretinin.
18:31 İşte onlar ki, onlaradır Adn cennetleri. Akar tabanlarından ırmaklar. ‘Cennetlikler’ süslenirler orada altından bileziklerle. Ve giyerler yeşil giysiler, ince halis ipekten ve dibâdan. Kurulurlar orada tahtlar üzerine. Ne güzel bir sevap ‘kazanç’ ve ne güzel refakat!
18:32 ‘Yâ Muhammed!’, Vurgula onlara iki adamın misalini ki, kıldık onlardan birine üzümlerden iki bahçe. Ve ikisini de donattık hurmalıklarla. Ve kıldık ikisinin arasında ekinler.
18:33 Her iki bahçenin ikisi de yemişlerini verdi. Ve eksiltmedi ondan ‘adamdan, mahsul veriminden’ bir şey. Ve fışkırttık ikisinin arasından bir ırmak.
18:34 Ve oluştu ona mahsul ‘variyeti’. Bunun üzerine dedi ki, arkadaşına ve o, onunla konuşurken: „ Ben senden ekseriyetle de malca ve bireylerce de daha üstünüm! “.
18:35 Ve girdi bahçesine ve o, ‘günaha sebebiyet verecek bir iş yapmakla’ benliğine zulmeden ‘ve’ dedi ki: „ Zannetmem ki, bozulup yok olsun bu ‘bağ, bahçe’ ebedîyen! “.
18:36 „ Ve zannetmem ki, o saat ‘kıyâmet yalanı’, ayakta kalır. Ve elbet eğer ‘bir gün’ döndürülürsem de Rabbime, mutlaka bulacağım ondan ‘şimdikinden daha’ hayırlı dönüşüm! “.
18:37 Dedi ki, ona, arkadaşı ve o, onunla konuşurken: „ İnkâr mı ediyorsun ‘kıyâmet vaadini Allâhû Teâlâ’nın’? Ki, onunla ‘o vaad ile’ yarattı seni topraktan, sonra özümlenmiş damladan, sonra da seni düzenledi bir adam (:İnsan) şekline! “.
18:38 „ Lâkin O’dur ki, Allâh, Rabbimdir! Ve ben, ortak yakıştırmam Rabbime ‘başka’ birini! “.
18:39 „ Ve olmaz mıydı? Girdiğin zaman bahçene, deseydin ki: „Allâh’ın dilediği şey müstesna!“ Ki ‘hiçbir’ kuvvet yoktur Allâh’tan başka! Beni ‘her ne kadar’ görsen de azımsayarak, senden malca ve evlâtça…
18:40 Buna rağmen olur ki, Rabbim, bana daha hayırlısını verir senin bahçenden! Ve gönderir onun ‘seninkinin’ üzerinde de gökten hesaplaşma ‘olarak afet’ de;* böylece olur kaygan bir toprak! “.
>2:266, 17:92, 18:40, 18:41, 18:42, 34:9<
18:41 „ Veya olur da, suyu yerin dibine çekilir ki, artık asla mecal edemezsin onu talep ‘geri elde’ etmeye! “.
18:42 Ve kuşatıldı, onun ‘benliğine zulmedenin’ mahsulleri. Bu yüzden ‘ovuşturarak’ çevirir oldu avuçlarını, orada üzerine ‘emek’ sarf ettiği şeylere ve o boş çatılar üzerine; ve diyordu ki: „ Ah keşke Rabbime ortak yakıştırmasaydım ‘başka’ birini! “.
18:43 Ve olmadı ona yardım edecek bir birlik ki, Allâh’a ilişiksiz. Ve olmadı da, yardım edilen.
18:44 O vakit dost ‘olarak’ himaye, varlığı gerçek, sabit; Allâh’ındır! O, ‘daha’ hayırlıdır sevapta ‘kazançta’ ve ‘daha’ hayırlıdır âkıbette.
18:45 ‘Yâ Muhammed!’, Vurgula onlara dünya hayatının misalini, su gibidir ki, indirdik onu gökten. Öyle ki, karışır onunla ‘su ile’ yerin bitkileri. Fakat kuru kırıntı oldu, rüzgâr onu savurunca.* Ve Allâh, her şeyi irade ettiği gibi icra etmeye ve yapmaya kudretli olandır!
>2:266, 17:92, 18:40, 18:41, 18:42, 34:9<
18:46 Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür ‘ihtişamıdır’.* Ve kalıcı ‘olan’ erdemdir ki, daha hayırlıdır Rabbinin katında, sevapça ‘kazançça’ ve daha hayırlıdır emelce.
>9:24, 9:85, 18:46, 23:55, 23:56, 34:37, 57:20, 63:9, 64:15<
18:47 Ve o gün ‘kıyâmet günü’ seyir ettiririz dağları. Ve görürsün ki, yeryüzü barizdir. Ve toplatırız onları ‘insanları, huzurumuzda’, öyle ki, bırakmayız onlardan ‘hiç’ birini.*
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
18:48 Ve arz olundular Rabbinin huzuruna dizilerek. Andolsun ki, geldiniz Bize, sizleri yarattığımız gibi ilk defa! Aksine, zannettiniz ki, asla var edemeyeceğimizi sizlere vadedileni!*
>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<
18:49 Ve konuldu ‘dünyadaki gidişat’ kitabı. Fakat görürsün ki, ‘günah’ suçluları korkarlar içindeki şeylerden. Ve derler ki: „ Eyvahlar olsun bizlere! Bu kitap nasıl ki, bırakmıyor küçük ve ne de büyük olmaksızın, saptayıp! “.* Ve buldular gayret ettikleri şeyi hazır olarak. Ve zulmetmez Rabbin, ‘hiç’ birine.
>6:61, 13:11, 17:13, 17:71, 18:49, 21:28, 43:80, 50:17, 50:18, 69:19, 69:25, 82:10, 82:11, 82:12, 84:7, 84:8, 86:4<
18:50 Ve dediğimiz zaman meleklere ki: „ Saygı ile’ yere kapanın, Âdem’e! “. Hemen ‘her biri, saygı ile’ yere kapandılar ki, İblis hariç; o, cinlerdendir (:görünmeyen varlıklar). Bunun üzerine hak yoldan ayrıldı; Rabbinin itaat emrinden. Hâlâ onu ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz; ki, Bana ilişiksiz? Ve onlar ‘cin şeytanlar’ sizlere düşmandır!* Zalimlere ne kötü ‘bir’ bedeldir ‘onlarla arkadaşlık’!
>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<
18:51 ‘Allâhû Teâlâ’: „ Şahit tutmadım onları ‘cinleri’ göklerin yaratılışına ve yerin; ne de kendilerinin yaratılışına! Ve olmadım saptırılmışları kol gücü edinen! “.
18:52 Ve o gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* ‘Allâhû Teâlâ’ der ki: „ Çağırın ortaklarım zannettiğiniz kimseleri! “. Bunun üzerine çağırdılar onları ‘kutsallaştırılan zât’ı, putu’. Fakat icabet etmediler onlara ‘Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıran kimselere’.* Ve kıldık aralarına tehlikeli uçurum ‘engeli’.
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
>2:166, 4:47, 6:110, 18:52<
18:53 Ve gördü ‘günah’ suçluları ateşi ‘cehennemde’. Öyle ki, fark ettiler ona düşecek olduklarını. Ve bulamazlar ondan uzaklaşacak ‘bir’ yer.
18:54 Ve andolsun ki, sıraladık bu Kur’ân’da, insanlara tüm misalleri. Ve insan, ‘her’ şeyde ekseriyetle mücâdele edendir.
18:55 Ve mâni olan şey, insanların inanmalarına, onlara geldiği zaman ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilme ve istiğfar etmesine Rablerinden; onlara ‘başlarına’ gelmediğindendir evvelkilere ‘uygulanan’ sünnet (:İlâhî hüküm).* Veya onlara gelecek bir azapla karşılaşmadıklarındandır.
>3:137<
18:56 Ve göndermeyiz ki, gönderilmiş ‘elçileri, hakikat bilgisi ve cennetle’ müjdeleyiciler olmaksızın ve ‘kıyâmetle’ uyaranlar. Ve mücâdele ederler ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimseler, asılsız ile ortadan kaldırmak için hakkı ‘İlâhî esasları’.* Ve edindiler âyetlerimi ‘hakikat bilgisini’ ve uyarıldıkları şeyleri alay konusu.*
>2:42, 3:70, 3:71, 40:5<
>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 13:32, 14:42<
18:57 Ve kimdir daha zalim o kimseden ki, Rabbinin âyetleri hatırlatıldığı hâlde, ondan ‘bildikleri hükümlere’ aldırış etmedi ve unuttu elleriyle sunduğu ‘günahları’? Muhakkak ki, kıldık kalplerinin üzerine kılıflar ki, derinden kavramalarına ‘karşı’ onu ‘Kur’ân-ı Kerîm’i’. Ve kulaklarında sağırlık vardır (:anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).* Ve eğer davet etsen de onları ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilmeye, buna rağmen asla yönlenmezler o zaman, ebedîyen.*
>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<
>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<
18:58 Ve Rabbin, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır; bahşetmenin, bağışlamanın, merhametle esirgemenin sahibidir! Eğer sorumlu tutsaydı onları, kazandıkları şeyler ‘ceza’ ile, elbette acele ederdi onlara azapta. Zaten onlaradır vadedilen süreç; ‘bunun sonunda ise’ asla bulamazlar; ki, O’na ilişiksiz; varılacak mahal!
18:59 Ve şunlar şehirler ki, yok ettik onları ‘halkını’ zulmettiklerinde. Ve kıldık mahvolmalarına vadedilen ‘bir’ süreç.*
>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<
18:60 Ve demişti ki, Mûsâ, ‘hizmetindeki’ gence (:Yûşa’ bin Nûn): „ Devam edeceğim, ta ki, ulaşıncaya kadar birleştiği yere iki denizin; veya ‘hedefime’ gideceğim uzun sürse de! “.
18:61 Nihayet ulaştıklarında birleştiği yere, ikisinin ‘iki denizin’ arasına, unuttular ‘tuttukları’ balıklarını. Ne var ki, ‘balık, kurtularak’, yolunu edindi denize menfezde.
18:62 Artık orayı geçtiklerinde ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki, ‘hizmetindeki’ gence (:Yûşa’ bin Nûn): „ Getir bize ayığımızı; andolsun ki, bu yolculuğumuzda yorgun düştük! “.
18:63 ‘Genç’ dedi ki: „ Bakar mısın, sığındığımızda kayalığa öylece unuttum balığı. Ve unutturmadı ya bana onu şeytandan başkası, onu hatırlayıp ‘söylemeyi’ ve edindiğini yolunu denize alelâcayip! “.
18:64 ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ İşte bu şeydi amacımız! “. Bu yüzden geri döndüler izleri üzerinden.
18:65 Derken buldular kullarımızdan bir kul (:Hızır aleyhisselâm’ı); ki, verdik ona nezdimizden bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme ve ona öğrettik katımızdan bir ilim.
18:66 Dedi ki, ona Mûsâ: „ Sana uyabilir miyim? Bana öğretmen üzere, sana öğretilen şeyle olgunlaşmaya! “.
18:67 ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Muhakkak ki, asla mecal edemezsin benimle birlikte ‘olacaklara’ sabretmeye! “.
18:68 „ Ve nasıl sabredersin kavrayamadığın şeye karşı ki, hakkında haberdar edilerek ‘bilmediğin’! “.
18:69 ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Bulacaksın beni, eğer dilerse Allâh sabırlı. Ve isyan etmeyeceğim sana ‘hiçbir’ işte! “.
18:70 ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Fakat eğer uyarsan bana, artık soru sorma bana ‘hiç’ bir şeyden, ta ki, bahsederim sana ondan ‘bir’ hatırlatma! “.
18:71 Nihayet gittiler ta ki, bindikleri zaman bir tekneye, ‘Hızır aleyhisselâm’ onu deldi. ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Onu deldin mi? Boğmaya ‘tekne’ ahalisini! Andolsun ki, vahim bir şey ‘meydana’ getirdin! “.
18:72 ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Dememiş miydim? Muhakkak ki, asla mecal edemezsin benimle birlikteliğe sabretmeye! “.
18:73 ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Beni sorumlu tutma, unuttuğum şeyle. Ve beni sürme ‘bu’ işimde zorluğa! “.
18:74 Nihayet gittiler ta ki, rastladıkları zaman bir oğlana, ‘Hızır aleyhisselâm’ hemen katletti onu. ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘Nasıl katlettin saf bir canı ki, bir cana ‘karşılık’ olmaksızın!? Andolsun ki, dehşet bir şey ‘meydana’ getirdin! “.
18:75 ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Dememiş miydim sana? Muhakkak ki, asla mecal edemezsin benimle birlikteliğe sabretmeye! “.
18:76 ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Eğer sual edersem sana, ondan sonra bir şey, artık benimle arkadaşlık etme! ‘Son sefer mazur gör ki’ ulaşmış oldun benden yana bir özre! “.
18:77 Derken gittiler ta ki, vardıkları zaman bir şehir ahalisine, yiyecek istediler onun ‘şehrin’ ahalisinden. Fakat ‘ahali’ çekindiler onları misafir etmekten. Derken buldular orada bir duvar ki, yıkılmak ister ‘yıkılmaya yüz tutmuş. Hızır aleyhisselâm’ hemen onu doğrulttu. ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Eğer dileseydin, elbette edinirdin üstlendiğin ‘bu işten’ bir ücret! “.
18:78 ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Bu benimle senin, aramızda ayrılıştır. Bildireceğim sana yorumunu, üzerinde sabırlı olmaya mecal edemediğin şeylerin! “.
18:79 „ Tekne ise, denizde çalışıyor olan yoksullarındı. Fakat istedim onu kusurlu yapmayı ki, ve vardı onların ardında bir kral her tekneyi alıyor gasp ederek. “.
18:80 „ Ve oğlan ise, öyle ki, onun ebeveyni inançlılardır. Bu yüzden kaygılıydık sürmesinden onları, azgınlığa ve inkâra. “.
18:81 „ Böylece diledik ki, ‘onun’ yerine onlara, Rablerinden, ondan ‘daha’ hayırlısını, safiyet ve merhamete yakını. “.
18:82 „ Ve duvar ise, öyle ki, şehirdeki iki yetim oğlanındı; ve tabanındaki define onlarındı. Ve babaları da erdemliydi. Bunun üzerine diledi ki Rabbin, erişkinliğe ulaşmalarını ve ‘kendilerinin’ çıkarmalarını definelerini, bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme ‘olarak’ Rabbinden. Ve ifa etmedim onu emrimden ‘kendi kararımla’. İşte budur yorumu, üzerinde sabırlı olmaya mecal edemediğin şeylerin! “.
18:83 ‘Yâ Muhammed!’, Ve soruyorlar sana Zu’l-Karneyn’den! De ki: „ Okuyacağım sizlere ondan ‘bir’ hatırlatma! “.
18:84 Muhakkak ki, imkânlandırdık onu yeryüzünde. Ve verdik ona her türlü şeyi ‘ulaşıma’ sebep.
18:85 Böylece peşine düştü bir sebebin.
18:86 Ta ki, ulaştığı zaman Güneşin battığı yere, onu ‘Güneşi’ buldu batarken bulanık bir pınarda. Ve buldu onun ‘o pınarın’ yanında bir toplum. Dedik ki: „ Yâ Zu’l-Karneyn! ‘Onlara’ ya azap edersin, ya da içlerinde güzelliği ‘esas’ edinirsin! “.
Hz. Zu’l-Karneyn aleyhisselâm: ıkra.com
18:87 ‘Zu’l-Karneyn aleyhisselâm’ dedi ki: „ Ama kim zulmederse, hemen onu azaplandıracağız. Sonra geri döndürülür Rabbine ki, artık azaplandırır onu dehşetli azapla! “.*
>65:8, 65:9, 65:10<
18:88 ‘Allâhû Teâlâ’: „ Fakat kim, samimiyetle inanır ve erdemli gayretler eder ki, öyleyse ona, güzeldir hak ettiği. Ve söyleyeceğiz ona, emrimizden kolayını ‘zora koşmayacağız’! “.*
>16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 39:10<
18:89 Sonra peşine düştü bir sebebin.
18:90 Ta ki, ulaştığı zaman Güneşin doğduğu yere, onu ‘Güneşi’ buldu doğarken bir toplumun üzerine ki, kılmadık onlara bir perde, ondan ‘Güneşten’ ilişiksiz.
Hz. Zu’l-Karneyn aleyhisselâm: ıkra.com
18:91 İşte böyle kavrıyorduk yanındaki ‘yaşadığı’ şeyleri, haberdar edilerek.
18:92 Sonra peşine düştü bir sebebin.
18:93 Ta ki, ulaştığı zaman iki set arasına, buldu o iki ‘toplumdan’ başka bir toplum ki, neredeyse ‘hiçbir’ sözü anlamıyorlar.
18:94 ‘İlkel olmayanlar’ Dediler ki: „ Yâ Zu’l-Karneyn! Muhakkak ki, Ye’cüc ve Me’cüc, bozgun çıkaranlardır yeryüzünde. Bu yüzden, kılalım mı sana harç karşılığı ki, yapman ‘için’ aramızda ve aralarında bir set? “.
18:95 ‘Zu’l-Karneyn aleyhisselâm’ dedi ki: „ Ondan ‘bu konuda’ beni imkânlandırdığı şeyler Rabbimin, daha hayırlıdır. Öyleyse bana, ‘el birliği’ kuvvetle yardım edin ki, kılayım onlarla sizin aranıza sağlamlaştırılmış bir engel! “.
18:96 „ Verin bana demir parçalarını! “. Ta ki, iki yakanın arası düzleştiği zaman dedi ki: „ Üfürün ‘körükleyin’! “. Ateş ‘hâline’ kıldığında onu, dedi ki: „ Verin bana dökeyim üzerine erimiş bakır! “.
18:97 Artık mecal edemezler ilerlemeye ona, ve mecal de edemezler onu delmeye.
18:98 ‘Zu’l-Karneyn aleyhisselâm’ dedi ki: „ Bu, Rabbimden bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenmedir! Ama geldiği zaman vaadi Rabbimin, kılar onu un ufak.* Ve vaadi Rabbimin, gerçek olur! “.*
>17:108, 18:98, 19:61, 73:18<
>7:143, 18:98, 69:14, 89:21<
18:99 Ve bıraktık onları birbirleriyle izin günü (:Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) ki, birbirlerine çalkalanırcasına karışırlar. Ve üfürüldü Sûr’a. Hemen topladık onların tamamını.
18:100 Ve arz ettik cehennemi izin günü (:Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) ‘hakikati’ örtmeye şartlanmışlara bir arz edişle…*
>89:21, 89:22, 89:23<
18:101 O kimselere ki, ‘yaratılışları görmeye’ gözleri zarlı olanlar hatırlatılmamdan ve mecal edemez olanlara ‘İlâhî esasları’ işitmeye.*
>11:20, 89:23, 89:24<
18:102 Yoksa hesapladılar ‘sandılar’ mı ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimseler, edindiklerini ‘kutsallaştırılan zât, put’ kullarımdan; ki, Bana ilişiksiz; dostlar!?* Muhakkak ki, hazırladık cehennemi, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimselere, ağırlanma ‘olarak’.*
>11:119<
>18:4<
18:103 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Bildireyim mi sizlere, gayretlerde en çok hüsrana uğrayanları!? “.
18:104 „ O kimseler ki, saptı çabaları dünya hayatında. Ve onlar sanıyorlar ki, iyilik üretip işliyor olduklarını! “.
18:105 İşte onlar, o kimseler ki, inkâr ederler Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı. Bu yüzden boşa çıktı gayretleri. Artık uygulamayacağız onlara kıyâmet günü terazi.
18:106 İşte bu, cehennem cezalarıdır ki, inkâr ettikleri sebebiyledir. Ve edindiler âyetlerimi ‘hakikat bilgisini’ ve elçilerimi alay konusu.*
>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 13:32, 14:42<
18:107 Muhakkak ki o kimseler, samimiyetle inananlardır ve erdemli gayretler edenler; onlaradır Firdevs cennetlerinde ağırlanma.
18:108 Devamlı kalıcılardır onun ‘cennetlerin’ içinde; amaçlamazlar onda değişim.
18:109 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ki, eğer olsaydı denizler mürekkep, Rabbimin kelâmı için, denizler mutlaka tükenirdi, tükenmeden Rabbimin kelâmı ‘vukuf hazinesi’! “. Ve eğer getirsek de onun bir mislini imdadına.*
>18:109, 31:27<
18:110 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ben sadece görünen, ölümlü varlığım (:İnsan), sizler benzeri!* ‘Ne var ki’ bana vahyediliyor olduğu ki, İlâhınız tek İlâhtır! Öyleyse kim olur, Rabbine kavuşmayı uman ki, artık çalışsın erdemli gayretler etmeye! Ve ortak yakıştırmasın ibadette ‘kutsallaştırılan zât put gibi başka’ birini Rabbine! “.*
>9:128, 18:110, 41:6<
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<