17. İSRÂ:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*

>7:200, 15:34, 16:98<

Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

17:1      Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir ‘Allâhû Teâlâ’! Ki, geceleyin esaret aldı kulunu ‘Muhammed aleyhisselâm’ı’ Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethaneden (:Kâbe) en uzak ibadethaneye (:Mescid-i Aksâ)* ki, onun etrafını bereket kaynağı kıldık.* Ona ‘Muhammed aleyhisselâm’a’ göstermek için âyetlerimizden ‘alâmetlerimizden’. Şüphesiz ki O… O’dur ki, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; her hâliyle gören!

>17:60<

>2:127, 3:96, 3:97<

 

17:2      Ve verdik Mûsâ’ya kitap ‘Tevrât’. Ve kıldık onu, İsrâîl oğullarına yönlendirilmeye ‘vesile’ ki, edinmeyin ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ ki, Bana ilişiksiz; himayeci.

 

17:3      ‘Ey’ Nûh ile beraber ‘gemilerde’ taşıdığımız kişilerin soyu! (:Ey İsrâîl oğulları!) Muhakkak ki o, çok şükreden bir kul oldu!

 

Hz. Nûh aleyhisselâm soyundan gelen tek nesil İsrâîl oğulları: ıkra.com

 

17:4      Ve irademizle İsrâîl oğullarına, kitapta ‘bildirdik ki’: „ Mutlaka bozgun çıkaracaksınız yeryüzünde, iki defa! Ve mutlak galip geleceksiniz, büyük bir üstünlükle! “. *

>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<

 

İsrâîl oğullarının, muhtemelen 2163 senesinde sonları: ıkra.com

 

17:5      Artık geldiği zaman vaadi, onlardan birincisinin ‘çıkaracağınız bozgunun’, çıkardık karşınıza kullarımızı ki, baskı altına almaya ehil, şiddetli. Öyle ki, aradılar yurtların aralarına ‘kadar’ girip. Ve oldu, vadedilenin uygulanması.

 

17:6      Sonra döndürdük sizleri, tekrar ‘işgalcilerin’ aleyhlerine. Ve imdada yetiştik sizlere, mallarla ve oğullarla. Ve kıldık sizleri ekseriyetle cengâver kesit.

 

17:7      Eğer iyi davranırsanız, kendi benliğiniz için iyi olur. Ve eğer kötü olursanız, ancak onadır ‘o da, kendi benliğinizedir’. Artık geldiği zaman vaadi, sonraki ‘çıkaracağınız bozgunun’ yüzünüzü karartsınlar ki, ‘insanların yüzüne bakamaz olun’! Ve girsinler Mâbed’e (:Mescid-i Aksâ) ilk defa girdikleri gibi. Ve yerle bir etmeleri için, üstünlük sağladıkları şeyleri kırıp geçirerek.*

 >5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<

 

17:8      ‘Önceki hayatınızdan vazgeçerseniz’, ola ki, Rabbiniz sizleri bahşedip, bağışlar, merhametle esirger! Ve eğer ‘eskiye’ dönerseniz, Biz de ‘cezalandırmaya’ döneriz! Ve var ettik cehennemi, nankörlere mahzen.

 

17:9      Muhakkak ki, bu Kur’ân, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirir ki, o… O, daha sağlamdır!* Ve müjdeler samimiyetle inanan kimseleri ki, gayretleri erdemlilerdir. Onlaradır, ‘âhirette’ büyük mükâfat.

>2:2, 17:9, 17:105, 18:2<

 

17:10    Ve o kimseler ‘Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıranlar’, âhirete inanmazlar!* Hazırladık onlara, ‘cehennemde’ elem azap.

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<

 

17:11    Davet ‘dua’ eder ‘inkârcı’ insan, şerre, daveti ‘duası’ hayırmışçasına. Ve olmuştur insan, ‘neticesini düşünmeyen’ çok aceleci.*

 >2:210, 5:109, 6:57, 6:58, 10:11, 10:50, 10:51, 13:6, 14:42, 15:8, 16:1, 16:33, 16:61, 17:11, 18:58, 18:59, 25:25, 25:26, 35:45, 39:69, 47:18<

 

17:12    Ve kıldık geceyi ve gündüzü iki âyet ‘alâmet’. Ancak, sildik gecenin âyetini ‘alâmetini’ ve kıldık gündüzün âyetini ‘alâmetini’ görünür ki, gaye edinmeniz içindir Rabbinizden bir lütuf. Ve bilmeniz için, senelerin adedini ve hesabını. Ve her bir şeyi ayrı ayrı açıkladık, ayrıntılarıyla.*

>7:52, 7:185, 10:101, 12:105, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

17:13    Ve her bir insanın talih kuşunu ‘gayretlerinin neticesini’, bağladık boynuna. Ve çıkarırız ona, kıyâmet günü bir kitap ki, koyulur ona ‘önüne’ yayılmış ‘olarak’.*

>7:131, 17:13, 25:23, 27:47, 36:18, 36:19, 52:3<

 

17:14    Oku! ‘Âhirette, dünyadaki gidişat’ kitabını ki, kâfidir benliğin bugün aleyhine hesaplayan, saptayan ‘olarak’!*

>6:61, 13:11, 17:13, 17:71, 18:49, 21:28, 43:80, 50:17, 50:18, 69:19, 69:25, 82:10, 82:11, 82:12, 84:7, 84:8, 86:4<

 

17:15    Kim, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönelmişse, o hâlde ancak benliği için yönelmiştir. Ve kim saptıysa, o hâlde ancak ‘sorumluluğu kendi’ üzerine sapmıştır.* Ve yüklenemez ‘bir günah’ yüklüsü, bir başkasının yükünü ‘günahını’.* Ve değiliz azap edici, ta ki, çıkarırız bir elçi.

>6:104, 6:107, 10:108, 11:86<

>35:18<

 

17:16    Ve dilediğimiz zaman ‘halkının inkârları sebebiyle’ yok etmeyi bir şehri, emrettik kodamanlarına da, artık orada bozgun çıkardılar.* Nihayet söz gerçekleşti üzerlerine.* Böylelikle dumura uğratarak onu ‘kendini değiştirmeyen şehir halkını’, harap ettik.

>6:123, 17:16, 34:34, 43:23<

>7:94, 7:95, 7:96<

 

17:17    Nice ‘uyarılan inkârcı’ kuşakları yok ettik Nûh’un ardından.* Ve kâfidir Rabbin, kullarının suçlarından haberdar, üstün bilgi sahibidir; her hâliyle görendir!

>25:35, 25:36, 25:37, 25:38, 25:39<

 

17:18    Kim çar çabuğu ‘dünya kazancı’ istiyorsa, ona orada acele ettik dilediğimiz şeyi, dilediğimiz ‘müstahik’ kişiye.* Sonra var ettik ona ‘âhiret mükâfatına değer vermeyip şeytana uyduğu sebebiyle’* cehenneme ki, maruz bırakılır ona, hor görülmüş, ‘Allâhû Teâlâ’nın merhametinden’ kovulmuş ‘olarak’.*

>2:200, 10:7, 10:8, 11:15, 11:16, 17:18, 17:19, 17:20, 42:20<

>7:16, 7:17, 7:18, 14:22, 34:20, 34:21, 72:6<

>4:56, 6:30, 7:37, 8:50, 10:52, 10:70, 14:29, 16:85, 39:71, 67:8<

 

17:19    Ve kim âhireti istedi ve çabası da ona ‘âhiret mükâfatına lâyık’ çabaysa ve o, samimiyetle inanan ise, o hâlde, işte onların çabaları şükre değer olmuştur.*

 >3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

17:20    Her birine veririz şunlara ve bunlara ‘dünya kazancı veya âhiret mükâfatı’. Ki, Rabbinin vergisidir ‘lütfudur’. Ve Rabbinin vergisi, engel olunmazdır.

 

17:21    Bak nasıl, liyakatli kıldık onların ‘insanların’, bazılarını bazılarının üzerine.* Ve elbette âhiret, daha büyüktür mertebelerce ve daha büyüktür lütufta.

>4:34, 6:165, 17:21, 17:70, 43:32<

 

17:22    ‘Ey insanoğlu!’, Kılma, Allâh ile beraber başka ilâh! Bu yüzden kalırsın hor görülmüş, ayıplanmış ‘olarak’!*

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

17:23    Ve hükmetti Rabbin ki, ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk etmeyin, Allâh’tan başka ‘kutsallaştırılan zât’a, puta’!* Ve ebeveynlere iyi davranmayı!* Eğer ulaşırsalar yanında yaşlılığa, onlardan birisi veya her ikisi de, o zaman deme onlara: „ Of! “ ‘dahi’! Ve azarlama onları ve söyle onlara kıymetli söz!

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

>4:36, 6:151, 16:90, 17:23, 28:77, 55:60<

 

17:24    Ve ger onlara ‘kol’ kanadını ‘, alçak gönüllülükle bahşet, merhametle esirge! Ve ‘duanda’ de ki: „ Rabbim… Bağışla, merhametle esirge onları! Nasıl ki, beni yetiştirdiler küçükken. “.

 

17:25    Rabbiniz, en iyi bilendir benliğinizdeki şeyi! Eğer olursanız erdemlilerden, o hâlde Şüphesiz ki O, tövbekâr olana, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır!

 

17:26    ‘Ey samimiyetle inanan!’, Ver akrabaya hakkını ‘bağış payını’ ve yoksullara ve (:yolda mahsur kalana; çaresiz, imkânsız veya mekânsız kişi ve çocuklara mecazen) yol oğluna! Ve ‘mallarını’ savurganlıkla savurma!*

>2:219, 17:26, 17:27, 17:28, 17:29, 25:67, 30:38, 51:19, 70:24, 70:25<

 

17:27    Mutlaka savurganlar, olurlar (:faydasız şeylere, haksızlığa ve bozgun çıkarmaya harcayarak), şeytanların kardeşleri (:yandaşlar). Ve şeytan, Rabbine ‘karşı’ nankör oldu.

 

17:28    Ve şayet ‘imkânsızlıklar yüzünden, bağış payı veremez de’ vazgeçersen onlardan ‘muhtaçlardan’; Rabbinden bahşedilme amaçlarken, öyleyse söyle onlara yumuşak söz!*

>2:263<

 

17:29    Ve kılma elini boynuna bağlamış (:Arapça eli sıkılık)! Ve tümüyle de eli açık ‘savurgan’!* Yoksa kalırsın kınanmış, pişman!

>17:27, 25:67<

 

17:30    Şüphesiz ki Rabbin, ‘İlâhî adalet gereği’ rızkı yayar, uzatır ‘genişletir’ dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye ve ‘dilediğine de’ değersizleştirir!* Şüphesiz ki O, kullarından haberdar, üstün bilgi sahibi olandır; her hâliyle görendir!

>11:52, 13:12, 13:13, 13:26, 17:30, 24:43, 28:82, 71:11, 71:12<

 

17:31    Ve katletmeyin evlâtlarınızı yokluk korkusuyla! Ki, Biz… Ve yalnızca Biz, rızıklandıranız onları da, sizleri de! Muhakkak ki, ‘kasıtlı’ katledilmeleri büyük suçtur.*

 >6:137, 6:151, 17:31, 81:8, 81:9<

 

17:32    Ve yaklaşmayın zinaya ‘evlilik dışı ilişkiye’!* Muhakkak ki o, hayâsızlık olur ve kötü bir yoldur!

>4:15, 4:16, 4:17, 16:90, 24:2, 24:3, 24:4, 24:5, 29:45<

 

17:33    Ve katletmeyin ‘hiçbir’ cana ‘kıyıp’ ki onu, Allâh haram ‘caiz olmaz’ kıldı; haklı olmanız müstesna!* Ve kim, katledilirse mazlum ‘haksız yere’, artık kıldık veliahdını salahiyetli! Ne var ki, israf ‘aşırılık’ etmesin katletmekte (:misilleme diye de dayatmasın)!* Mutlaka o, ‘maktul, zaten’ yardım görmüş olandır (:yardıma lâyık görülmüştür).

>6:151, 17:31, 17:33<

>2:178, 2:179, 4:92, 5:32, 5:45, 17:33, 25:68<

 

17:34    Ve yaklaşmayın yetimin malına, ona iyi ‘maksat’ olmaksızın ki o, erişkinliğine ulaşıncaya kadar! Ve vefa edin taahhüde! Muhakkak ki, taahhüt mesuliyettir.

 

17:35    Artık vefa edin ölçeğe, ölçtüğünüz zaman teraziyle, hakkaniyetli doğrultuda! İşte bu ‘daha’ hayırlıdır ve neticede ‘daha’ iyidir.

 

17:36    Ve ardına düşme ‘dedikodunun’ ki, hakkında bir bilgin olmayan şeyde! Mutlaka işitme ve görme duyuları ve gönül ‘idrak kuvveleri’, her biri işte onların, ondan mesuldür.

 

17:37    Ve yürüme yeryüzünde kasılarak! Doğrusu ki sen, ‘çalımlı baskınla’ yeryüzünü asla delemezsin! Ve asla ulaşamazsın dağlara boyca!*

>11:10, 17:37, 31:18, 31:19, 39:49<

 

17:38    Tümden işte bunlar, kötülüğüdür onun ‘yapanın’. Rabbinin katında nahoştur.

 

17:39    ‘Yâ Muhammed!’, İşte bunlar, vahyettiği şeylerdir Rabbinin, sana idrak ‘verenden’! ‘Ey insanoğlu!’, Ve kılma, Allâh ile beraber başka ilâh! Bu yüzden atılırsın cehenneme, kınanmış ‘Allâhû Teâlâ’nın merhametinden’ kovulmuş ‘olarak’!*

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

17:40    Sizlere Rabbiniz, oğulları mı seçti ve edindi meleklerden kız evlâtlar? Muhakkak ki sizler, elbette büyük söz söylüyorsunuz!*

 >2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

17:41    Ve andolsun ki, sıraladık insanlara bu Kur’ân’da, ‘tüm misalleri’ ki, hatırda tutarlar. Ve artırmadı ‘bu açıklamalar’ onlara, nefretten başka bir şeyi.

 

17:42    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ki, eğer olsaydı O’nunla beraber ‘başka’ ilâhlar, söyledikleri gibi, o zaman mutlaka ‘onların da’ amaçları, Arş’ın (:cennet ve cehennemi de içinde barındıran, zamansız, mekânsız, evren) sahibinin yolu ‘rızasına erişmek olurdu’! “.*

>10:18, 17:42, 21:22, 23:91<

 

17:43    Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir O! Ve yücedir söyledikleri şeylerden! Ulvidir; sınırsız büyüktür!

 

17:44    Noksanlık, kusur, acizlikten öte sayarlar Zât’ını, yedi gökler ve yeryüzü ve onlardaki kimseler. Ve ‘hiç’ bir şey ise olmaz ki, noksanlık, kusur, acizlikten öte saymasın, yüceltip överek O’nu! Ve lâkin derinden kavrayamazsınız tesbihlerini.* Şüphesiz ki O, hemen cezalandırmayan, ılımlı davranıyor olandır; fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır!

>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<

 

(:Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)

 

17:45    ‘Yâ Muhammed!’, Ve okuduğun zaman Kur’ân, kıldık senin aran ve âhirete inanmayan kimselerin aralarına gizli bir örtü!*

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<

 

17:46    Ve kıldık kalplerinin üzerine kılıflar ki, anlamalarına ‘karşı’ onu ‘Kur’ân-ı Kerîm’i’. Ve kulaklarında sağırlık vardır (:anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).* ‘Yâ Muhammed!’, Ve yâd ettiğin zaman Rabbini, Kur’ân’da ki, ‘O’nun tekliğini, arkalarını döner ‘giderler’ nefretle.

>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<

 

17:47    ‘Yâ Muhammed!’, En iyi bileniz, seni dinlerlerken ki, onu ‘ne’ sebeple dinlediklerini! Ve fısıldaşırlarken dediklerinde, zalimler: „ Peşine düştüğünüz ise, illâki büyülenmiş ‘bir’ adam! “.*

>25:7, 25:8, 25:9, 51:52, 51:53<

 

17:48    ‘Yâ Muhammed!’, Bak nasıl da, vurguladılar sana emsalleri! Ne var ki, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için’ saptılar da, artık mecal edemezler ‘varmaya, Allâh’ın razı olduğu’ yola.

 

17:49    Ve derler ki: „ Olduğumuz zaman mı, kemik yığını ve ufalanmış toz, mutlaka elbette, diriltileceğiz, yeniden yaratılışla ‘ha’!? “.*

>36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

17:50    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Olunsa da, taş veya demir! “.

 

17:51    „ Veya büyümüş yaratılış ki, göğsünüzde ‘gönlünüzde, hayal ettiğiniz abartılı bir yaratık gibi’ şeylerden! “. Bunun üzerine diyecekler ki: „ Kimmiş, bizi iade edip ‘hayata geri döndürecek’? “. De ki: „ O!… ‘Nasıl ki’ ilk defa, sizleri örneksiz, sanat inceliğinde üstün yarattı! “. ‘Yâ Muhammed!’, Bunun üzerine ‘alaycı tavırla’ sana başlarını sallayarak ve diyecekler ki: „ Ne zamanmış o ‘hayata geri döndürülme’? “. De ki: „ Ola ki, olması yakındır! “.*

>6:31, 6:47, 6:134, 7:187, 10:53, 10:54, 15:85, 20:15, 21:9, 22:7, 22:55, 29:53, 40:59, 67:25, 67:27<

 

Fosil dinozorlar: ıkra.com

 

17:52    O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette, Allâhû Teâlâ’, sizleri davet eder de, hemen icabet edersiniz yücelterek, överek O’nu!* Ve zannedersiniz ki, kaldınız ‘kabirde’ ise, ancak biraz!*

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

>7:57, 10:45, 17:52, 23:112, 23:113, 23:114, 23:115, 30:55, 30:56, 46:35, 79:46<

 

Kur’ân’da, evrim teorisi: ıkra.com

 

17:53    ‘Yâ Muhammed!’, Ve söyle kullarıma ki, konuşunca onu, en iyisiyle ‘konuşsunlar, yoksa’ mutlaka şeytan, kışkırtır ‘bozar’ aralarını! Muhakkak ki şeytan, insana apaçık düşman oldu.*

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

17:54    Rabbiniz bilir, ‘reva gördüğünü’ sizlere!* Eğer dilerse, bahşedip, bağışlar, merhametle esirger sizleri veya eğer dilerse azap eder sizlere! ‘Yâ Muhammed!’, Ve göndermedik seni üzerlerine himayeci!*

>17:54, 28:85<

>6:104, 6:107, 10:108, 11:86<

 

17:55    Ve Rabbin bilir, ‘var olan’ kişileri göklerde ve yerde!* Ve andolsun ki, liyakatli kıldık bazı bildiricileri (:peygamber) bazılarının üzerine. Ve verdik Dâvûd’a parça parça sayfaları.

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

Dünya dışı başka varlıkların yaşadığı: ıkra.com

 

17:56    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Davet ‘dua’ edin, zannettiğiniz ‘kutsallaştırılan her türlü zât’a, puta’; ki, O’na ilişiksiz! “.* Ne var ki, ehil değillerdir gidermeye ‘bir’ mağduriyet sizlerden ve ne de değiştirmeye!

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

 

17:57    İşte onlar, o kimseler ki, davet ‘dua’ ettikleri ‘kutsallaştırılan her türlü zât, put’, gaye edinirler bir yakınlık vesilesine, Rablerine ki, onların hangisi ‘ibadette öncelikliyse’.* Ve umarlar bahşedilip, bağışlanmaya, merhametle esirgenmeye ve korkarlar azabından. Şüphesiz ki, Rabbinin azabı, engel olunmaz olandır!

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

 

17:58    Ve ‘hiç’ bir şehir ise kalmaz ki, Biz ‘olmayalım’, onun yok edicisi, kıyâmet gününden önce veya onun ‘halkını’ şiddetli azapla azaplandırıcısı olan.* İşte bu, kitapta ‘Levh-i Mahfûz’da’ (:Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası) satır satır yazılıdır!*

>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

Kıyâmetin başlaması: ıkra.com

 

17:59    Ve mâni olan şey, âyetleri ‘alâmetleri’ göndermemize, ancak ki, evvelkilerin onu ‘alâmetleri’ yalanlamalarıdır.* Ve verdik Semûd’a, (:Sâlih aleyhisselâm’ın halkı) dişi deve ‘alâmeti ki, gözle’ görülür. Ne var ki, zulmettiler ona.* Ve göndermeyiz ki âyetleri ‘alâmetleri’, korkutmak ‘amaçlı’ olmaksızın.

>6:37, 7:146, 29:50, 29:51<

>7:73, 7:77<

 

17:60    ‘Yâ Muhammed!’, Ve demiştik ki, sana, Şüphesiz ki Rabbin, ‘ilmen’ kuşattı insanları!* Ve kılmadık ki, o gösterdiğimiz rüyayı sana, insanlara sınanma ‘vesilesi’ haricinde! Ve ‘zakkum’ ağacını ki, lânetlenmiştir Kur’ân’da!* Ve korkutuyoruz onları; fakat ‘bu açıklamalar’ onlara, artırmadı büyük azgınlıktan başka bir şey.

>17:60, 18:49, 65:12, 72:28<

>37:62, 37:63, 37:64, 44:43, 44:44, 56:52<

 

17:61    Ve dediğimiz zaman meleklere ki: „ ‘Saygı ile’ yere kapanın, Âdem’e! “. Hemen ‘her biri, saygı ile’ yere kapandılar ki, İblis hariç; dedi ki: „ ‘Saygı ile’ yere mi kapanayım? Topraktan yarattığın kimseye! “.

 

17:62    Dedi ki: „ Bakar mısın şuna; ki, o, üzerime onurlu kıldığına? Mutlaka eğer beni ertelersen kıyâmet gününe, elbette gemleyeceğim onun soyunu ki, birazı dışında! “.

 

17:63    ‘Allâhû Teâlâ’: „ Git! “ dedi; „ Öyleyse kim, sana uyarsa onlardan ‘insanlardan’, artık mutlaka cehennemdir cezanız ki, noksansız ‘bir’ ceza! “.

 

17:64    „ Ve ayart onlardan ‘insanlardan’, kime mecal edebilirsen, sesinle ’vesvesenle’! Ve yaygarayla üzerlerine ‘aban’, atlılarınla ve yayalarınla. Ve ortak ol onlara, mallarda ve evlâtlarda. Ve ‘yalan yere’ vadet onlara! “. Ve vadettiği şeyler onlara, şeytanın, aldanıştan başka değildir.*

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

17:65    ‘Allâhû Teâlâ’: „ Doğrusu, kullarım üzerinde senin ‘hiç’ bir kudretin yoktur! “.* Ve kâfidir Rabbin, her hususta tanık, idareyi üstlenen, itimat edilendir!

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

17:66    Rabbiniz, ki Zât’ı, sevk ettirendir sizlere gemileri denizde! Ki, gaye edinmeniz içindir lütfundan. Şüphesiz ki O, sizlerden inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşediyor olandır!

 

17:67    Ve dokunduğu zaman sizlere bir darlık, denizde, ayrılırlar davet ‘dua’ ettiğiniz kimseler!* Yalnızca O, müstesna. Fakat kurtardığımızda sizleri karaya ‘çıkarıp’, vazgeçersiniz! Ve insan çok nankördür!*

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

>6:63, 6:64, 10:12, 10:22, 10:23, 16:54, 30:33, 31:32, 41:49, 41:50, 41:51<

 

17:68    Öyleyse emin misiniz ‘Allâhû Teâlâ’nın’, çökertmeyeceğinden sizleri, karanın yanında!?* Veya gönderir de üzerlerinize taşlar savuran hortum? Sonra da bulamazsınız sizleri, ‘müdafaa eden’ himayeci.

>7:78, 7:91, 11:67, 11:94, 29:37<

 

17:69    Emin misiniz ‘Allâhû Teâlâ’nın’, geri döndürmeyeceğinden sizleri oraya ‘denize’, başka ‘bir’ defa ‘daha’!? Böylece gönderir de üzerlerinize kasırgayla bir rüzgâr, hemen sizleri nankörlüğünüze ‘karşılık’ boğar. Sonra da bulamazsınız sizleri, ‘müdafaa eden birini ki’ aleyhimize, ‘davanın’ peşine düşen.

 

17:70    Ve andolsun ki, onurlu kıldık Âdemoğullarını. Ve taşıdık onları karada ve denizde. Ve rızıklandırdık onları temizinden. Ve liyakatli kıldık onları, yarattıklarımızdan birçoğunun üzerine lütufta.*

>4:34, 6:165, 17:21, 17:70, 43:32<

 

17:71    O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* davet ederiz tüm insanları rehberleriyle. Artık kime verilirse ‘âhirette, dünyadaki gidişat’ kitabı sağından, hemen onlar, okurlar kitaplarını.* Ve zulmedilmezler hurma çekirdeğinin ince lifi kadar ‘bile’.

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

>6:61, 13:11, 17:13, 17:71, 18:49, 21:28, 43:80, 50:17, 50:18, 69:19, 69:25, 82:10, 82:11, 82:12, 84:7, 84:8, 86:4<

 

17:72    Ve burada ‘dünyada, idrak etmeyip’ kör olan kimse, artık o, âhirette de kördür.* Ve yoldan daha da sapmıştır.

>2:171, 7:179, 6:104, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

 

17:73    ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer ‘Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıranların isteklerine uysaydın’, mutlaka fitneye ‘sapmaya’ düşürürlerdi seni ki, ondan, sana vahyettiğimizden başkasıyla, iftira etmen için, Aleyhimize! Ve o zaman elbette seni dost edinirlerdi.*

>17:76<

 

17:74    ‘Yâ Muhammed!’, Ve olmasaydı sabitlemememiz seni, andolsun ki, neredeyse meyledecektin onlara az bir şey!*

>5:48, 5:49, 11:12, 11:112, 11:113, 17:74, 28:87<

 

17:75    ‘Yâ Muhammed!’, O zaman, elbette tattırırdık sana iki kat, hayatın zayıflığını ‘acizliğini’; ve iki kat da ölümün zayıflığını ‘acizliğini! Sonra bulamazsın kendine, Bize karşı yardımcı!

 

17:76    ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer neredeyse ‘ikna olmayınca da’, elbette tedirgin ediyorlardı ‘o’ yerden ki, oradan ‘Mekke’de’ çıkarmak için seni!* Ve o zaman da, ‘orada’ kalamazlar ardından biraz dışında.

>17:73<

 

17:77    ‘Yâ Muhammed! Uygulanan’ sünnet (:İlâhî hüküm), ‘aynı’ oldu, kimi gönderdiysek senden önce de elçilerimizden. Ve bulamazsın sünnetimizde bir değiştirme.

 

17:78    ‘Yâ Muhammed!’, Uygula ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Güneşin aşağı sarkmasından (:ikindi), gecenin kararmasına kadar (:akşam)! Ve Kur’ân ‘oku’ şafakta da (:sabah) mutlaka ki, Kur’ân, şafakta şahit olunandır!

>2:43, 2:238, 4:103, 21:73, 22:78<

 

17:79    ‘Yâ Muhammed!’, Ve gecenin bir kısmında da ‘ibadet et’; ve o zaman da ara ver onunla, sana ‘hibe edilen, Kur’ân-ı Kerîm ile’ ilâveten!* Ola ki, yükseltir seni Rabbin, övülen bir konuma.

>17:79, 73:20<

 

17:80    ‘Yâ Muhammed!’, Ve de ki: „ Rabbim… Dâhil et beni, selamet bir girdirişle ve çıkar beni, selamet bir çıkarışla! Ve ‘nasip’ kıl, katından yardımcı güç! “.

 

17:81    ‘Yâ Muhammed!’, Ve de ki: „ Geldi gerçek ‘Kur’ân-ı Kerîm’; ve sona erdi asılsızlık! “.* Mutlaka ki asılsızlık, sona ermiş olandır!

>6:66, 7:2, 10:94, 11:120, 20:99, 39:41<

 

17:82    Ve indiriyoruz Kur’ân’dan ‘hakikat bilgisini’ ki, o, ‘gönüllere’ şifadır!* Ve bahşedilme, bağışlanma, esirgenme ‘vesilesidir’ samimiyetle inananlara!* Ve artırmaz zalimlere hüsrandan başka ‘bir şey’.

>10:57, 17:82<

>2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:106, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

17:83    Ve imkânlandırdığımız zaman insanı, aldırış etmez ve kenara çekilir yanına ‘yan çizer’. Ve ona bir şer dokunduğu zaman, umudu kesik olur.*

>12:87, 15:56, 17:83, 29:23, 30:36, 39:53, 41:49<

 

17:84    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Her birinin, şekline ‘yaratılış gereği, tıynetinin’ üzeredir gayreti! “.* Öyleyse Rabbiniz, en iyi bilendir o kimseyi ki, daha doğru bir yola yönlenmiştir.

>2:138, 17:84, 30:30<

 

17:85    ‘Yâ Muhammed!’, Ve soruyorlar sana, ruhtan; de ki: „ Ruh, Rabbimin emrindendir ‘hükmündendir’! “. Ve verilmedi sizlere, ilimden ‘hakikat bilgisinde’, birazı dışında.

 

17:86    ‘Yâ Muhammed!’, Ve mutlaka eğer dileseydik, elbette giderirdik ‘âyetleri’ ki, vahyettik onu sana!* Sonra bulamazsın kendine, onunla aleyhimize ‘müdafaa eden’ himayeci!

>2:106, 3:44, 3:179, 4:163, 6:19, 6:145, 11:12, 11:49, 12:3, 12:102, 16:123, 17:39<

 

17:87    ‘Yâ Muhammed! Vahyedilenleri unutmaman’ illâki Rabbinden bahşedilme, bağışlanma, esirgenme ‘vesilesidir’. Muhakkak ki liyakati, üzerindeki büyük oldu!

 

17:88    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Elbette eğer toplansalar, ins (:tüm insan türleri) ve cin (:görünmeyen varlıklar), getirmek üzere benzerini bu Kur’ân’ın, getiremezler onun bir benzerini ve olsalar da onların bazıları, bazılarına arka çıkan! “.*

>2:23, 10:38, 11:13, 17:88, 52:34<

 

İnsan neslinin değişimleri: ıkra.com

 

17:89    Ve andolsun ki, sıraladık insanlara bu Kur’ân’da, tüm misalleri. Buna rağmen direndi insanların birçoğu, illâda nankörlükte.

 

17:90    ‘Yâ Muhammed!’, Ve dediler ki: „ Asla inanmayız sana, ta ki, fışkırtırsın bizlere            yerden bir pınar! “.

 

17:91    „ Veya olsun senin, sana ait bir bahçen, hurmalıktan ve üzümlerden, öyle ki, arasından ırmaklar fışkırtan! “.

 

17:92    „ Veya göğü düşüresin zannettiğin ‘zanda bulunduğun’ gibi üzerimize ‘dolu’ parçaları!* Veya getirirsin Allâh’ı ve melekleri karşıya! “.

>2:266, 17:92, 18:40, 18:41, 18:42, 34:9<

 

17:93    „ Veya olsun senin, sana ait bir evin, mücevherden! Veya yükselirsin göğe; ve asla inanmayız senin ‘bu’ çıkışına da, ta ki, indiresin üzerimize okuyacağımız bir kitap! “.* ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir Rabbim… Ben, görünen, ölümlü varlık (:İnsan) elçi olmaktan başkası mıyım ki, ‘yapabileyim’!? “.

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<

 

17:94    Ve mâni olan şey, insanların inanmalarına, onlara geldiği zaman ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilme, ancak demeleridir ki: „ Allâh, görünen, ölümlü varlık (:İnsan) elçi mi gönderdi!? “.

 

17:95    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: ‘Bana vahyolunan su ki’: „ Olsaydı ki, yeryüzünde olanlar huzurla yürüyen melekler, elbette indirirdik üzerlerine gökten melek elçi! “.

 

17:96    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Kâfidir Allâh, şahittir; benim ve sizlerin arasında! “. Şüphesiz ki O, kullarından haberdar, üstün bilgi sahibi olandır; her hâliyle görendir!

 

17:97    Ve ‘rızasına uyan’ kimi yönlendirirse Allâh, artık o’dur, ‘razı olduğu yola’ yönlendirilmişlerden.* Ve ‘müstahik’ kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık bulamazsın onlara dostlar, O’na karşı.* Ve toplatırız onları ‘idrak etmek istemeyenleri’, kıyâmet günü yüzüstü, kör ve dilsiz ve sağır ‘olarak’.* Onların varacakları yer cehennemdir.* Her defasında sönmeye yüz tutunca artırırız onlara alevli ateşi.

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

>2:171, 7:179, 6:104, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

17:98    İşte bu, cezalarıdır ki, inkâr ettikleri sebebiyledir âyetlerimizi ‘hakikat bilgisini’. Ve derler ki: „ Olduğumuz zaman mı, kemik yığını ve ufalanmış toz, mutlaka elbette, diriltileceğiz, yeniden yaratılışla ‘ha’!? “.*

>36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

17:99    Ve görmüyorlar mı ki, Allâh’ın, olduğunu… Ki Zât’ı, yarattı gökleri ve yeri! Üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra etmeye ve yapmaya kudretlidir; ve onların bir mislini daha yaratmaya da! Ve kıldı onlara ‘bir’ vade ki, kuşku yoktur onda!* Buna rağmen direndiler zulmedenler, ancak ‘hakikati’ örtmeye şartlanarak.

>3:145, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49<

 

17:100  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer siz sahip olsaydınız, Rabbimin bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi hazinelerine, o zaman mutlaka ‘sıkıca’ tutardınız harcanma korkusuyla! “. Ve oldum olası insan ‘eli’ sıkıdır.

 

17:101  Ve andolsun ki, verdik Mûsâ’ya ayan beyan dokuz âyetler ‘alâmetler’.* Haydi ‘istersen’ sor İsrâîl oğullarına! Ki geldiği zaman onlara, bunun üzerine dedi ki ona, Firavun: „ Doğrusu mutlaka zannediyorum ki, büyülenmişsin, yâ Musa! “.

>2:60, 4:154, 4:164, 7:117, 7:133, 7:160, 20:18, 20:19, 20:20, 20:21, 20:22, 20:77, 26:32, 26:33, 26:63, 27:10, 27:12, 28:31<

 

17:102  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Andolsun biliyordun ki, indirmedi şunları ‘alâmetleri’, göklerin ve yerin Rabbi dışında ‘kimse’ ki, görünür ‘ibretlik olsun’. Ve doğrusu mutlaka zannediyorum ki, yıkıma uğramışsın ey Firavun! “.

 

17:103  Ne var ki istedi ki, tedirgin etmeyi ‘o’ yerden onları. Derken ‘suda’ boğduk onu ve beraberindekileri de topluca.

 

17:104  Ve dedik ki, ardından, İsrâîl oğullarına: „ Yerleşin yeryüzünde! Artık geldiği zaman vaadi, sonraki ‘çıkaracağınız bozgunun’, getiririz sizleri dürerek! “.*

>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<

 

İsrâîl oğullarının, muhtemelen 2163 senesinde sonları: ıkra.com

 

17:105  Ve hakkı ‘İlâhî esasları’ ki, Biz indirdik onu! Ve hak ile ‘gayeyle’ indi!* ‘Yâ Muhammed!’, Ve göndermedik seni müjdeleyici ve ‘kıyâmetle’ uyaran ‘olman’ dışında!

>2:2, 17:9, 17:105, 18:2<

 

17:106  ‘Yâ Muhammed!’, Ve Kur’ân… Ki, kesimlere böldük onu, ağır ağır okuman için onu insanlara; ve indirdik onu, azar azar bir indirişle!*

>2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:106, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

17:107  (:Secde âyeti!) ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ İnanın ona ‘Kur’ân-ı Kerîm’e’, veya inanmayın,* mutlaka o kimseler ki, ondan ‘Kur’ân-ı Kerîm’den’ önce kendilerine ‘ilhamla’ ilim verilenler,* okunduğu zaman onlara ‘Kur’ân-ı Kerîm, Allâh’ın huzurunda’ düşerler çeneleri ‘üstüne’ yere kapanarak! “.*

>2:256, 3:179, 4:170, 7:146, 17:107, 18:29, 72:2, 90:10<

>3:7, 4:162, 16:27, 17:107<

>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<

 

(:Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)

 

17:108  Ve derler ki: „ Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir Rabbimiz! Eğer ki, vadettiyse Rabbimiz, mutlaka uygulanmış olur! “.*

>17:108, 18:98, 19:61, 73:18<

 

17:109  Ve düşerler çeneleri ‘üstüne’ ağlayarak. Ve ‘Kur’ân-ı Kerîm’den okudukları’ ürpertilerini artırır.*

>17:107<

 

17:110  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Allâh ‘diye’ davet ‘dua’ edin veya sonsuz şefkatle merhamet eden ‘diye’ davet ‘dua’ edin! Hangisiyle davet ‘dua’ etseniz, ancak Zât’ının dır, ‘tüm’ güzel isimler! “. Ve bağırma ibadetinde ‘namazında’* ve onu ‘sesini’ kısma; ve gaye edin işte bunun arasında bir yol!

>2:43, 2:238, 4:103, 21:73, 22:78<

 

17:111  Ve de ki: „ Yüceltilme, övgü, Allâh’adır! Ki Zât’ı, evlât edinmez! Ve olmadı, Zât’ının bir ortağı saltanat, hükümranlıkta! Ve olmadı, Zât’ının bir dostu ki, zaaftan ‘ötedir’! “. Ve O’nu yücelt tekbirle! ‘Allâhû Ekber!’