„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.
„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*
>7:200, 15:34, 16:98<
Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.*
>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<
17:1 Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir ‘Allâhû Teâlâ’!* Ki, geceleyin esaret aldı kulunu ‘Muhammed aleyhisselâm’ı’ Mescid-i Harâm; hürmetli, yasakların uygulandığı ibadethaneden (Kâbe) en uzak ibadethaneye (Mescid-i Aksâ)* ki, onun etrafını bereket kaynağı kıldık;* göstermemiz için ona ‘Muhammed aleyhisselâm’a’, âyetlerimizden ‘alâmetlerimizden’! Şüphesiz ki O… O’dur ki, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; her hâliyle gören!
>6:98, 7:52, 7:185, 10:101, 11:1, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<
>17:60<
>2:127, 3:96, 3:97<
17:2 Ve verdik Mûsâ’ya kitap (Tevrât). Ve kıldık onu, İsrâîloğullarına yönlendirilmeye ‘vesile’ ki, edinmeyin ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ ki, Bana ilişiksizdirler; himayeci.
17:3 ‘Ey’ Nûh ile beraber ‘gemilerde’ taşıdığımız kimselerin soyu! (Ey İsrâîloğulları!) Muhakkak ki o, çok şükreden bir kul oldu!
Hz. Nûh aleyhisselâm soyundan gelen tek nesil İsrailoğulları: ıkra.com
17:4 Ve irademizle İsrâîloğullarına, kitapta ‘bildirdik ki’: „ Mutlaka bozgun çıkaracaksınız yeryüzünde, iki defa! Ve mutlak galip geleceksiniz, büyük bir üstünlükle! “.*
>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<
İsrailoğullarının, muhtemelen 2163 senesinde sonları: ıkra.com
17:5 Artık geldiği zaman vaadi, onlardan birincisinin ‘çıkaracağınız bozgunun’, çıkardık karşınıza kullarımızı ki, baskı altına almaya ehil, şiddetli. Öyle ki, aradılar yurtların aralarına ‘kadar’ girip. Ve oldu, vadedilenin uygulanması.
17:6 Sonra döndürdük sizleri, tekrar ‘işgalcilerin’ aleyhlerine. Ve imdada yetiştik sizlere, mallarla ve oğullarla. Ve kıldık sizleri ekseriyetle cengâver kesit.
17:7 Eğer iyi davranırsanız, kendi benliğiniz için iyi olur. Ve eğer kötü olursanız, ancak onadır ‘o da, kendi benliğinizedir’. Artık geldiği zaman vaadi, sonraki ‘çıkaracağınız bozgunun’ yüzünüzü karartsınlar ki, ‘insanların yüzüne bakamaz olun’! Ve girsinler Mâbed’e (Mescid-i Aksâ) ki, girdikleri gibi evvelki defasında. Ve perişan ‘etmeleri’ için, üstünlük sağladıkları şeyleri kırıp geçirerek.*
>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<
17:8 ‘Önceki hayatınızdan vazgeçerseniz’, olur ki, Rabbiniz, sizleri bahşedip, bağışlar, merhametle esirger! Ve eğer ‘eskiye’ dönerseniz, Biz de ‘cezalandırmaya’ döneriz! Ve var ettik cehennemi, nankörlere mahzen.
17:9 Muhakkak ki, bu Kur’ân, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirir ki, o… O, daha sağlamdır!* Ve müjdeliyor samimiyetle inanan kimseleri, gayretleri erdemlileri ki, olduğunu onlara, ‘âhirette’ büyük mükâfat!
>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<
17:10 Ve muhakkak o kimseler ki, inanmazlar âhirete;* hazırladık onlara, ‘cehennemde’ elem azap!
>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:97, 17:10, 26:201, 26:202, 26:203<
17:11 Davet ‘dua’ eder ‘inkârcı’ insan, şerre, daveti ‘duası’ hayırmışçasına. Ve olmuştur insan ‘neticesini düşünmeyen’, aceleci.
17:12 Ve kıldık geceyi ve gündüzü iki âyet ‘alâmet’. Ancak, sildik gecenin âyetini ‘alâmetini’ ve kıldık gündüzün âyetini ‘alâmetini’ görünür ki, gaye edinmeniz içindir bir lütuf, Rabbinizden. Ve bilmeniz için, senelerin adedini ve hesabını. Ve her bir şeyi ayrı ayrı açıkladık, ayrıntılarıyla.*
>6:98, 7:52, 7:185, 10:101, 11:1, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<
17:13 Ve her bir insanın talih kuşunu ‘gayretlerinin neticesini’, bağladık boynuna. Ve çıkarırız ona, kıyâmet günü bir kitap ki, koyulur ona ‘önüne’, yayılmış ‘olarak’.*
>7:131, 17:13, 25:23, 27:47, 36:18, 36:19, 52:3<
17:14 Oku! ‘Âhirette, dünyadaki gidişat’ kitabını ki, kâfidir benliğin bugün aleyhine hesaplayan, saptayan ‘olarak’!*
>6:61, 13:11, 17:13, 17:71, 18:49, 21:28, 43:80, 50:17, 50:18, 69:19, 69:25, 82:10, 82:11, 82:12, 84:7, 84:8, 86:4<
17:15 Kim, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönelmişse, o hâlde ancak benliği için yönelmiştir. Ve kim saptıysa, o hâlde ancak ‘sorumluluğu kendi’ üzerine sapmıştır.* Ve yüklenemez ‘bir günah’ yüklüsü, bir başkasının yükünü ‘günahını’.* Ve değiliz azap edici, ta ki, çıkarırız ‘bir’ elçi.
>2:256, 4:170, 6:104, 7:146, 10:108, 11:120, 17:107, 18:29, 39:41, 90:10<
>35:18<
17:16 Ve dilediğimiz zaman ‘halkının inkârları sebebiyle’ yok etmeyi bir şehri, emrettik kodamanlarına da, artık orada bozgun çıkardılar.* Nihayet söz gerçekleşti üzerlerine.* Böylelikle dumura uğratarak onu ‘kendini değiştirmeyen şehir halkını’, harap ettik.*
>6:123, 17:16, 34:34, 43:23<
>7:94, 7:95, 7:96<
>7:4, 7:97, 7:98, 9:70, 11:100, 11:117, 15:4, 17:16, 21:6, 21:95, 36:31<
17:17 Ve nicelerini yok ettik ‘uyarılan inkârcı’ uygarlıklardan, Nûh’un ardından.* Ve kâfidir Rabbin, kullarının suçlarından haberdar, üstün bilgi sahibidir; her hâliyle görendir!
>7:4, 7:97, 7:98, 9:70, 11:100, 11:117, 15:4, 17:16, 21:6, 21:95, 36:31<
17:18 Kimin muradı, olduysa çar çabuk ‘dünya kazancı’, acele ettik ona orada, dilediğimiz şeyi, murad ettiğimiz kişiye.* Sonra var ettik ona, ‘âhiret mükâfatına değer vermeyip şeytana uyduğu sebebiyle’* cehennemi ki, maruz bırakılır ona, hor görülmüş, ‘Allâhû Teâlâ’nın merhametinden’ kovulmuş ‘olarak’.*
>2:200, 10:7, 10:8, 11:15, 11:16, 17:18, 17:19, 17:20, 42:20<
>7:16, 7:17, 7:18, 14:22, 34:20, 34:21, 72:6<
>2:167, 4:56, 6:30, 6:111, 7:53, 8:50, 10:52, 16:85, 39:71, 67:8, 69:25, 78:40, 89:23<
17:19 Ve kim âhireti murad etti ve çabası da ona, ‘âhiret mükâfatına lâyık’ çabaysa ve o, samimiyetle inandı, o hâlde işte onların, çabaları şükre değer olmuştur.*
>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<
17:20 Her birine veririz şunlara ve bunlara ‘dünya kazancı veya âhiret mükâfatı’. Ki, Rabbinin vergisidir ‘lütfudur’. Ve Rabbinin vergisi, engel olunmazdır.
17:21 Bak nasıl, liyakatli kıldık onların ‘insanların’, bazılarını bazılarının üzerine.* Ve elbette âhiret, daha büyüktür mertebelerce ve daha büyüktür lütufta.
>4:34, 6:165, 17:21, 17:70, 43:32<
17:22 ‘Ey insanoğlu!’, Kılma, Allâh ile beraber başka ilâh! Bu yüzden kalırsın hor görülmüş, ayıplanmış ‘olarak’!*
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
17:23 Ve olmasına ‘takdir etti’ Rabbin ki, ‘hizmetle, ibadetle’ kul olmayın, Allâh’tan başka ‘kutsallaştırılan zât’a, puta’!* Ve ebeveynlere iyi davranmayı!* Eğer ulaşırsalar yanında yaşlılığa, onlardan birisi veya her ikisi de, o zaman deme, onlara ki: „ Of! “ ‘bıktım’! Ve azarlama onları ve söyle onlara kıymetli söz!
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
>4:36, 6:151, 16:90, 17:23, 28:77, 55:60<
17:24 Ve ger onlara ‘kol’ kanadını ‘ naçizane, bahşet, merhametle esirge! Ve ‘duanda’ de ki: „ Rabbim… Bağışla, merhametle esirge onları! Nasıl ki, beni yetiştirdiler küçükken. “.
17:25 Rabbiniz bilir, içinizdeki şeyleri!* Eğer olursanız erdemlilerden, o hâlde şüphesiz ki O, tövbekâr olana, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır!
>2:255, 6:59, 10:61, 20:110, 67:14<
17:26 ‘Ey samimiyetle inanan!’, Ver akrabaya hakkını ‘bağış payını’ ve yoksullara ve (yolda mahsur kalana; çaresiz, imkânsız veya mekânsız kişi ve çocuklara mecazen) yol oğluna! Ve ‘mallarını’ savurganlıkla savurma!*
>2:219, 17:26, 17:27, 17:28, 17:29, 25:67, 30:38, 51:19, 70:24, 70:25<
17:27 Mutlaka savurganlar, olurlar (faydasız şeylere, haksızlığa ve bozgun çıkarmaya harcayarak), şeytanların kardeşleri (yandaşlar). Ve şeytan, Rabbine ‘karşı’ nankör oldu.
17:28 Ve şayet ‘imkânsızlıklar yüzünden, bağış payı veremez de’ vazgeçersen onlardan ‘muhtaçlardan’; ki amaçlarken bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme Rabbinden, öyleyse söyle onlara yumuşak söz!*
>2:263<
17:29 Ve kılma elini boynuna bağlamış (Arapça eli sıkılık)! Ve tümüyle de eli açık ‘savurgan’!* Yoksa kalırsın kınanmış, pişman!
>17:27, 25:67<
17:30 Şüphesiz ki Rabbin, ‘adaleti gereği’ rızkı yayar, uzatır ‘genişletir’ dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye ve ‘dilediğine de’ değersizleştirir!* Şüphesiz ki O, kullarından haberdar, üstün bilgi sahibi olandır; her hâliyle görendir!
>11:52, 13:12, 13:13, 13:26, 17:30, 24:43, 28:82, 71:11, 71:12<
17:31 Ve katletmeyin evlâtlarınızı yokluk korkusuyla! Ki, yalnızca Biz rızıklandırırız onları ve sizleri de! Muhakkak ki, ‘kasıtlı’ katledilmeleri büyük suçtur.*
>6:137, 6:151, 17:31, 81:8, 81:9<
17:32 Ve yaklaşmayın zinaya!* Muhakkak ki o, müstehcenlik olur; ve kötü bir yoldur!
>4:15, 4:16, 4:17, 16:90, 24:2, 24:3, 24:4, 24:5, 29:45<
17:33 Ve katletmeyin ‘hiçbir’ cana ‘kıyıp’ ki onu, Allâh haram ‘caiz olmaz’ kıldı; haklı olmak müstesna!* Ve kim, katledilirse mazlum ‘haksız yere’, artık kıldık veliahdını salahiyetli! Ne var ki, israf ‘aşırılık’ etmesin katletmekte (misilleme diye de dayatmasın)!* Mutlaka o, ‘maktul, zaten’ yardım görmüş olandır (yardıma lâyık görülmüştür).
>6:151, 17:31, 17:33<
>2:178, 2:179, 4:92, 5:32, 5:45, 17:33, 25:68<
17:34 Ve yaklaşmayın yetimin malına, onunla ki o, iyi ‘niyetle’ olmaksızın ki, erişkinliğine ulaşıncaya kadar! Ve vefa edin taahhüde! Muhakkak ki, taahhüt mesuliyettir.
17:35 Artık vefa edin ölçeğe, ölçtüğünüz zaman teraziyle, hakkaniyetli doğrultuda! İşte bu ‘daha’ hayırlıdır ve neticede ‘daha’ iyidir.
17:36 Ve ardına düşme ‘dedikodunun’ ki, hakkında bir bilgin olmayan şeyin! Mutlaka duyma ve görme duyuları ve gönül ‘idrak kuvveleri’, her biri işte onların, ondan mesuldür.
17:37 Ve yürüme yeryüzünde kasılarak! Doğrusu ki sen, ‘çalımlı baskınla’ yeryüzünü asla delemezsin! Ve asla ulaşamazsın dağlara boyca!*
>11:10, 17:37, 31:18, 31:19, 39:49<
17:38 Tümden işte bunlar, kötülüğüdür onun ‘yapanın’. Rabbinin katında nahoştur.
17:39 ‘Yâ Muhammed!’, İşte bunlar, vahyettiği şeylerdir Rabbinin, sana idrak ‘verenden’! ‘Ey insanoğlu!’, Ve kılma, Allâh ile beraber başka ilâh! Bu yüzden atılırsın cehenneme, kınanmış ‘Allâhû Teâlâ’nın merhametinden’ kovulmuş ‘olarak’!*
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
17:40 Ayırdı mı ki Rabbiniz sizlere, oğulları ve edindi meleklerden kız evlâtlar? Muhakkak ki sizler, elbette büyük söz söylüyorsunuz!*
>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<
17:41 Ve andolsun ki, sıraladık bu Kur’ân’da, insanlara ‘tüm misalleri’ ki, hatırda tutarlar. Ve artırmadı ‘bu açıklamalar’ onlara, nefretten başka bir şeyi.*
>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<
17:42 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer olsaydı O’nunla beraber ‘başka’ ilâhlar, söyledikleri gibi, o zaman mutlaka ‘onların da’ amaçları, Arş’ın (cennet ve cehennemi de içinde barındıran, zamansız, mekânsız, evren) sahibinin yolu ‘rızasına erişmek olurdu’! “.*
>10:18, 17:42, 21:22, 23:91<
17:43 Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir O!* Ve yücedir, söyledikleri şeylerden! Ulvidir; sınırsız büyüktür!
>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<
17:44 Noksanlık, kusur, acizlikten öte sayarlar Zât’ını, yedi gökler ve yeryüzü ve onlardaki kimseler.* Ve ‘hiçbir’ şey ise olmaz ki, noksanlık, kusur, acizlikten öte saymasın, yüceltip överek O’nu! Ve lâkin derinden kavrayamazsınız tesbihlerini.* Şüphesiz ki O, hemen cezalandırmayan, ılımlı davranıyor olandır; fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır!
>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<
>2:255, 3:83, 6:59, 13:15, 16:49, 17:44, 22:18, 67:14<
(Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)
Dünya dışı başka varlıkların yaşadığı: ıkra.com
17:45 ‘Yâ Muhammed!’, Ve okuduğun zaman Kur’ân, kıldık seninle aralarına o kimselerin ki, inanmazlar âhirete;* gizli bir örtü!
>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:97, 17:10, 26:201, 26:202, 26:203<
17:46 Ve kıldık kalplerinin üzerine kılıflar ki, anlamalarına ‘karşı’ onu (Kur’ân-ı Kerîm). Ve kulaklarında sağırlık vardır (anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).* ‘Yâ Muhammed!’, Ve yâd ettiğin zaman Rabbini, Kur’ân’da ki, ‘O’nun tekliğini, arkalarını döner ‘giderler’ nefretle.
>3:108, 6:104, 7:101, 40:35, 64:11<
17:47 ‘Yâ Muhammed!’, En iyi bileniz, seni dinlerlerken ki, onu ‘ne’ sebeple dinlediklerini! Ve fısıldaşırlarken diyorlardı ki, zalimler: „ Peşine düştüğünüz ise, illâki büyülenmiş ‘bir’ adam! “.*
>2:77, 9:78, 11:103, 17:47, 21:3, 43:80, 58:7, 58:8<
17:48 ‘Yâ Muhammed!’, Bak nasıl da, vurguladılar sana emsalleri! Ne var ki, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için’ saptılar da, artık mecal edemezler ‘varmaya, Allâh’ın razı olduğu’ yola.
17:49 Ve derler ki: „ Olduğumuz zaman mı, kemik yığını ve ufalanmış toz; mutlaka elbette, diriltileceğiz, oluşumu yapılandırılarak var edilmeyle, yeniden ‘ha’!? “.*
>36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<
17:50 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Olunsa da, taş veya demir! “.
17:51 „ Veya, oluşumu yapılandırılarak var edilen ki, büyür göğsünüzde ‘gönlünüzde, hayal ettiğiniz abartılı bir yaratık gibi’ şeylerden! “. Bunun üzerine diyecekler ki: „ Kimmiş, bizi iade edip ‘hayata geri döndürecek’? “. De ki: „ O!… ‘Nasıl ki’ evvelki defasında sizleri, örneksiz, sanat inceliğinde üstün yarattı! “. ‘Yâ Muhammed!’, Bunun üzerine ‘alaycı tavırla’ sana başlarını sallayarak ve diyorlar ki: „ Ne zamanmış o ‘hayata geri döndürülme’? “. De ki: „ Olur ki, olması yakındır! “.*
>6:31, 6:47, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 21:9, 22:7, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:27<
17:52 O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette, Allâhû Teâlâ’, sizleri davet eder de, hemen icabet edersiniz yücelterek, överek O’nu!* Ve zannedersiniz ki, kaldınız ‘dünyada’ ise, ancak biraz!*
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
>7:57, 10:45, 17:52, 23:112, 23:113, 23:114, 23:115, 30:55, 30:56, 46:35, 79:46<
Kur’ân’da, evrim teorisi: ıkra.com
17:53 ‘Yâ Muhammed!’, Ve de kullarıma ki, söylesinler ‘konuşunca’ onunla ki o, iyi ‘niyetle, yoksa’ mutlaka şeytan kışkırtır, ‘bozar’ aralarını! Muhakkak ki şeytan, insana apaçık düşman oldu.*
>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<
17:54 Rabbiniz bilir, ‘reva gördüğünü’ sizlere!* Eğer dilerse, bahşedip, bağışlar, merhametle esirger sizleri veya eğer dilerse azap eder sizlere! ‘Yâ Muhammed!’, Ve göndermedik seni, üzerlerine himayeci!*
>17:54, 28:85<
>6:66, 6:104, 6:107, 7:2, 10:108, 11:120, 20:100, 20:124, 39:41, 90:10<
17:55 Ve Rabbin bilir, göklerdeki kimseleri ve yeryüzündeki!* Ve andolsun ki, liyakatli kıldık bazı bildiricileri (peygamber) bazılarının üzerine. Ve verdik Dâvûd’a, hükümler içeren, parça parça sayfalar.
>2:255, 3:83, 6:59, 13:15, 16:49, 17:44, 22:18, 67:14<
Dünya dışı başka varlıkların yaşadığı: ıkra.com
17:56 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Davet ‘dua’ edin, zannettiğiniz ‘kutsallaştırılan her türlü zât’a, puta’ ki, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ilişiksizdirler! “.* Ne var ki, ehil değillerdir gidermeye ‘bir’ mağduriyeti sizlerden ve ne de değiştirmeye!
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
17:57 İşte onlar, o kimseler ki, davet ‘dua’ ettikleri ‘kutsallaştırılan her türlü zât, put’, gaye edinirler bir yakınlık vesilesine, Rablerine ki, onların hangisi ‘ibadette öncelikliyse’.* Ve umarlar bahşedilip, bağışlanmaya, merhametle esirgenmeye ve korkarlar azabından. Şüphesiz ki Rabbinin, azabı, engel olunmaz olandır!
>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<
17:58 Ve ‘hiç’ bir şehir ise olmaz ki, Biz, onun yok edicisi ‘olmayalım’,* kıyâmet gününden önce veya onun ‘halkını’ şiddetli azapla azaplandırıcıları.* İşte bu, kitapta ‘Levh-i Mahfûz’da’ (Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)* satır satır yazılıdır!
>7:94, 12:109, 14:4, 15:4, 17:58, 26:208<
>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<
>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<
17:59 Ve mâni olan şey, âyetleri ‘alâmetleri’ göndermemize, ancak ki, evvelkilerin onu ‘alâmetleri’ yalanlamalarıdır.* Ve verdik Semûd’a, (Sâlih aleyhisselâm’ın halkı) dişi deve ‘alâmeti ki, gözle’ görülür. Ne var ki, zulmettiler ona.* Ve göndermeyiz ki âyetleri ‘alâmetleri’, korkutmak ‘amaçlı’ olmaksızın.
>6:37, 7:146, 29:50, 29:51<
>7:73, 7:77<
17:60 ‘Yâ Muhammed!’, Ve demiştik ki sana, şüphesiz ki Rabbin, ‘ilmen’ kuşattı insanları!* Ve kılmadık o gösterdiğimiz rüyayı sana, insanlara sınanma ‘vesilesi’ haricinde!* Ve ‘zakkum’ ağacını ki, lânetlenmiştir Kur’ân’da!* Ve korkutuyoruz onları; fakat ‘bu açıklamalar’ onlara, artırmadı büyük azgınlıktan başka bir şey.
>17:60, 18:49, 65:12, 72:28<
>8:28, 9:126, 21:35, 29:2<
>37:62, 37:63, 37:64, 44:43, 44:44, 56:52<
17:61 Ve dediğimiz zaman meleklere ki: „ ‘Saygı ile’ yere kapanın, Âdem’e! “. Hemen ‘her biri, saygı ile’ yere kapandılar ki, İblis hariç; ‘o’ dedi ki: „ ‘Saygı ile’ yere mi kapanayım? O kimseye ki, oluşumunu yapılandırarak var ettin, kilden! “.
17:62 Dedi ki: „ Bakar mısın şuna; ki o, üzerime onurlu kıldığına? Mutlaka eğer beni ertelersen kıyâmet gününe dek, elbette gemleyeceğim onun soyunu ki, birazı dışında! “.
17:63 ‘Allâhû Teâlâ’: „ Git! “ dedi; „ Öyleyse kim, sana uyarsa onlardan ‘insanlardan’, artık mutlaka cehennemdir cezanız ki, noksansız ‘bir’ ceza! “.
17:64 „ Ve ayart onlardan ‘insanlardan’, kime mecal edebilirsen, sesinle ’vesvesenle’! Ve yaygarayla üzerlerine ‘aban’, atlılarınla ve yayalarınla. Ve ortak ol onlara, mallarda ve evlâtlarda. Ve ‘yalan yere’ vadet onlara! “. Ve vadettiği şeyler onlara, şeytanın, aldanıştan başka değildir.*
>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<
17:65 ‘Allâhû Teâlâ’: „ Doğrusu kullarım üzerinde sana ‘hiç’ bir salahiyet yoktur! “.* Ve kâfidir Rabbin, her hususta tanık, idareyi üstlenen, itimat edilendir!
>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<
17:66 Rabbiniz, ki Zât’ı, sevk ettirendir sizlere gemileri denizde! Ki, gaye edinmeniz içindir lütfundan. Şüphesiz ki O, sizlerden inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşediyor olandır!
>19:45, 21:42, 21:43, 39:38, 67:20, 67:28<
17:67 Ve dokunduğu zaman sizlere bir darlık, denizde, ayrılırlar davet ‘dua’ ettiğiniz kimseler!* Yalnızca O ‘Allâhû Teâlâ’, müstesna. Fakat kurtardığımızda sizleri karaya ‘çıkarıp’, vazgeçersiniz! Ve insan çok nankördür!*
>2:166, 7:53, 10:28, 10:29, 18:52, 46:6<
>6:63, 6:64, 10:12, 10:22, 10:23, 16:54, 30:33, 31:32, 41:49, 41:50, 41:51<
17:68 Öyleyse emin misiniz ‘Allâhû Teâlâ’nın’, çökertmeyeceğinden sizleri, karanın yanında!?* Veya gönderir de üzerlerinize taşlar savuran hortum? Sonra da bulamazsınız sizleri, ‘müdafaa eden’ himayeci!
>7:4, 7:97, 7:98, 9:70, 11:100, 11:117, 15:4, 17:16, 21:6, 21:95, 36:31<
17:69 Emin misiniz ‘Allâhû Teâlâ’nın’, geri döndürmeyeceğinden sizleri oraya ‘denize’, başka ‘bir’ defa ‘daha’!? Böylece gönderir de üzerlerinize kasırgayla rüzgâr ki, hemen sizleri nankörlüğünüze ‘karşılık’ boğar. Sonra da bulamazsınız sizleri, aleyhimize ‘müdafaa eden, davanın’ peşine düşen!
17:70 Ve andolsun ki, onurlu kıldık Âdemoğullarını. Ve taşıdık onları karada ve denizde. Ve rızıklandırdık onları, temizinden. Ve liyakatli kıldık onları; kimi oluşumunu yapılandırarak var ettiklerimizden, birçoğunun üzerine lütufta.*
>4:34, 6:165, 17:21, 17:70, 43:32<
17:71 O gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’,* davet ederiz tüm insanları rehberleriyle. Artık kime verilirse ‘âhirette, dünyadaki gidişat’ kitabı sağından, hemen onlar, okurlar kitaplarını.* Ve ‘âhirette’ zulmedilmezler, hurma çekirdeğinin ince lifi ‘kadar bile’.
>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<
>6:61, 13:11, 17:13, 17:71, 18:49, 21:28, 43:80, 50:17, 50:18, 69:19, 69:25, 82:10, 82:11, 82:12, 84:7, 84:8, 86:4<
>7:8, 7:9, 23:102, 23:103, 99:7, 99:8, 101:6, 101:7, 101:8, 101:9<
17:72 Ve burada ‘dünyada, idrak etmeyip’ kör olan kimse, artık o, âhirette de kördür.* Ve yoldan daha da sapmıştır.
>2:171, 6:104, 7:179, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<
17:73 ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer ‘Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıranların isteklerine uysaydın’, mutlaka fitneye ‘sapmaya’ düşürürlerdi seni ondan ki, sana vahyettiğimizden* başkasıyla, iftira etmen için, Aleyhimize! Ve o zaman, elbette edinirlerdi seni dost.*
>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<
(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Sözlerle Kendisi tarafından da olsa, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)
>17:76<
17:74 ‘Yâ Muhammed!’, Ve olmasaydı sabitlemememiz seni, andolsun ki, neredeyse meyledecektin onlara az bir şey!*
>5:48, 5:49, 11:12, 11:112, 11:113, 17:74, 28:87<
17:75 ‘Yâ Muhammed!’, O zaman, elbette tattırırdık sana iki kat, hayatın zayıflığını ‘acizliğini’; ve iki kat da ölümün zayıflığını ‘acizliğini! Sonra bulamazsın kendine, aleyhimize ‘müdafaa eden’ yardımcı!
17:76 ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer neredeyse ‘ikna olmayınca da’, elbette tedirgin ediyorlardı ‘o’ yerden ki, oradan ‘Mekke’de’ çıkarmak için seni!* Ve o zaman da, ‘orada’ kalamazlar ardından biraz dışında.
>17:73<
17:77 ‘Yâ Muhammed! Uygulanan’ sünnet (İlâhî hüküm), ‘aynı’ oldu, kimi gönderdiysek senden önce de elçilerimizden. Ve bulamazsın sünnetimizde bir değiştirme.
17:78 ‘Yâ Muhammed!’, Uygula ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Güneşin aşağı sarkmasından (ikindi), gecenin kararmasına kadar (akşam)! Ve Kur’ân ‘oku’ şafakta da (sabah) mutlaka ki, Kur’ân, şafakta şahit olunandır!
>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<
17:79 ‘Yâ Muhammed!’, Ve gecenin bir kısmında da ‘ibadet et’; ve o zaman da ara ver onunla, sana ‘hibe edilen, Kur’ân-ı Kerîm ile’ ilâveten (yatsı ve isteğe bağlı gece namazı)!* Olur ki, yükseltir seni Rabbin, övülen bir konuma!
>17:79, 73:20<
17:80 ‘Yâ Muhammed!’, Ve de ki: „ Rabbim… Dâhil et beni, selâmet bir girdirişle ve çıkar beni, selâmet bir çıkarışla! Ve ‘nasip’ kıl bana katından, salahiyet ‘belirtisi’ yardımcı ‘olarak’! “.
17:81 ‘Yâ Muhammed!’, Ve de ki: „ Geldi hak ‘İlâhî esaslar’; ve sona erdi asılsız! “.* Mutlaka ki asılsız, sona ermiş olandır!
>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<
17:82 Ve indiriyoruz Kur’ân’dan ‘hakikat bilgisini’ ki o, ‘gönüllere’ şifadır!* Ve bahşedilme, bağışlanma, esirgenme ‘vesilesidir’ samimiyetle inananlara!* Ve artırmaz zalimlere hüsrandan başka ‘bir şey’.
>10:57, 17:82<
>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<
17:83 Ve imkânlandırdığımız zaman insanı, aldırış etmez ve kenara çekilir yanına ‘yan çizer’. Ve ona, bir şer dokunduğu zaman, umudu kesik olur.*
>12:87, 15:56, 17:83, 29:23, 30:36, 39:53, 41:49<
17:84 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Her birinin, şekline ‘yaratılış gereği, tıynetinin’ üzeredir gayreti! “.* Öyleyse Rabbiniz, en iyi bilendir; o kimseyi ki, daha doğru bir yola yönlenmiştir!
>2:138, 17:84, 30:30<
17:85 ‘Yâ Muhammed!’, Ve soruyorlar sana, ruhtan; de ki: „ Ruh, Rabbimin emrindendir ‘hükmündendir’! “. Ve verilmedi sizlere, ilimden ‘hakikat bilgisinde’, birazı dışında.
17:86 ‘Yâ Muhammed!’, Ve mutlaka eğer dileseydik, elbette giderirdik ‘âyetleri’ ki, vahyettik* onu sana!* Sonra bulamazsın kendine, onunla aleyhimize ‘müdafaa eden’ himayeci!
>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<
(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Sözlerle Kendisi tarafından da olsa, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)
>2:106, 3:44, 3:179, 4:163, 6:19, 6:145, 11:12, 11:49, 12:3, 12:102, 16:123, 17:39<
17:87 ‘Yâ Muhammed! Vahyedilenleri unutmaman’ illâki bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenmedir Rabbinden. Muhakkak ki O’nun liyakati, üzerinde büyük oldu!
17:88 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Elbette eğer toplansalar, ins (tüm insan türleri) ve cin (görünmeyen varlıklar), getirmek üzere benzerini bu Kur’ân’ın, getiremezler onun bir benzerini ve olsalar da onların bazıları, bazılarına arka çıkan! “.*
>2:23, 10:38, 11:13, 17:88, 52:34<
İnsan neslinin değişimleri: ıkra.com
17:89 Ve andolsun ki, sıraladık insanlara bu Kur’ân’da, tüm misalleri. Buna rağmen karşı çıktı insanların birçoğu, illâda nankörlükte.
17:90 ‘Yâ Muhammed!’, Ve dediler ki: „ Asla inanmayız sana, fışkırtmadıkça bizlere yerden bir pınar kaynağı! “.
17:91 „ Veya olsun senin bir bahçen, hurmalıktan ve üzümlükten, öyle ki, arasından nehirler fışkıran! “.
17:92 „ Veya göğü düşüresin zannettiğin ‘zanda bulunduğun’ gibi üzerimize ‘dolu’ parçaları!* Veya getirirsin Allâh’ı ve melekleri karşıya! “.
>2:266, 17:92, 18:40, 18:41, 18:42, 34:9<
17:93 „ Veya olsun senin, sana ait bir evin, mücevherden! Veya yükselirsin göğe; ve asla inanmayız senin ‘bu’ çıkışına da, ta ki, indiresin üzerimize okuyacağımız bir kitap! “.* ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir Rabbim…* Ben, görünen, ölümlü varlık (İnsan) elçi olmaktan başkası mıyım ki, ‘yapabileyim’!? “.
>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:49, 45:23, 74:52<
>2:210, 5:109, 6:57, 6:58, 10:11, 10:50, 10:51, 13:6, 14:42, 15:8, 16:1, 16:33, 16:61, 17:11, 18:58, 18:59, 25:25, 25:26, 35:45, 39:69, 47:18<
17:94 Ve mâni olan şey, insanların inanmalarına, onlara geldiği zaman ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilme, ancak demeleridir ki: „ Allâh, görünen, ölümlü varlık (İnsan) elçi mi gönderdi!? “.
17:95 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ ‘Bana vahyolunan şu ki’, eğer olsaydı yeryüzünde olanlar huzurla yürüyen melekler, elbette indirirdik üzerlerine gökten melek elçi! “.
17:96 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Kâfidir Allâh, şahittir; benim ve sizlerin arasında! “. Şüphesiz ki O, kullarından haberdar, üstün bilgi sahibi olandır; her hâliyle görendir!
17:97 Ve ‘rızasına uyan’ kimi yönlendirirse Allâh, artık o’dur, ‘razı olduğu yola’ yönlendirilmiş.* Ve ‘müstahik’ kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık bulamazsın onlara dostlar ki, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ilişiksiz.* Ve toplatırız onları ‘idrak etmek istemeyenleri’, kıyâmet günü yüzüstü, kör olarak ve dilsiz ve sağır.* Ki, varacakları yer cehennemdir.* Her defasında sönmeye yüz tutunca artırırız onlara alevli ateşi.
>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<
>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<
>2:171, 6:104, 7:179, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<
>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<
17:98 İşte bu, cezalarıdır ki, inkâr ettikleri sebebiyledir âyetlerimizi. Ve derler ki: „ Olduğumuz zaman mı, kemik yığını ve ufalanmış toz; mutlaka elbette, diriltileceğiz, oluşumu yapılandırılarak var edilmeyle, yeniden ‘ha’!? “.*
>36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<
17:99 Ve görmüyorlar mı ki, Allâh’ın, olduğunu… Ki Zât’ı, oluşumunu yapılandırarak var etti, gökleri ve yeri! Dilediğini, irade ettiği gibi icra etmeye ve yapmaya kudretlidir; ki, oluşumunu yapılandırarak var etmeye de, bir mislini daha onların! Ve belirledi onlara ‘bir’ vade ki, kuşku yoktur onda!* Buna rağmen dayattılar zalimler, ancak ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanarak.
>3:145, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49<
17:100 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer siz sahip olsaydınız, Rabbimin bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi hazinelerine, o zaman mutlaka ‘sıkıca’ tutardınız harcanma korkusuyla! “. Ve oldum olası insan ‘eli’ sıkıdır.
17:101 Ve andolsun ki, verdik Mûsâ’ya ayan beyan dokuz âyetler ‘alâmetler’.* Haydi ‘istersen’ sor İsrâîloğullarına! Ki geldiği zaman onlara, bunun üzerine dedi ki ona, Firavun: „ Doğrusu mutlaka zannediyorum ki, büyülenmişsin, yâ Musa! “.
>2:60, 4:154, 4:164, 7:107, 7:108, 7:117, 7:133, 7:160, 20:18, 20:19, 20:20, 20:21, 20:22, 20:77, 26:32, 26:33, 26:63, 27:10, 27:12, 28:31<
17:102 ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Andolsun biliyorsun ki, indirmedi şunları ‘alâmetleri’ ki, Rabbidir göklerin ve yerin* dışında ‘kimse’ ki, görünür ‘ibretlik olsun’! Ve doğrusu mutlaka zannediyorum ki, yıkıma uğramışsın ey Firavun! “.
>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<
17:103 Ne var ki murad etti ki, tedirgin etmeyi ‘o’ yerden onları. Derken ‘suda’ boğduk onu ve beraberindekileri de topluca.
17:104 Ve dedik ardından, İsrâîloğullarına ki: „ Yerleşin yeryüzünde! Artık geldiği zaman vaadi, sonraki ‘çıkaracağınız bozgunun’, getiririz sizleri dürerek! “.*
>5:64, 7:34, 7:167, 14:7, 16:61, 17:5, 17:6, 17:7, 17:8, 17:104<
İsrailoğullarının, muhtemelen 2163 senesinde sonları: ıkra.com
17:105 Ve hakkı ‘İlâhî esasları’ ki, Biz indirdik onu! Ve hak ile ‘gayeyle’ indi! ‘Yâ Muhammed!’, Ve göndermedik seni, müjdeleyici ve uyaran ‘olman’ dışında!*
>3:184, 5:70, 6:42, 14:4, 14:44, 16:36, 16:44, 17:77, 28:47<
17:106 ‘Yâ Muhammed!’, Ve Kur’ân… Ki, kesimlere böldük onu, ağır ağır okuman için onu insanlara; ve indirdik onu, azar azar ‘bir’ indirişle!*
>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<
17:107 (Secde âyeti!)* ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ ‘İster’ inanın ona (Kur’ân-ı Kerîm’e), veya inanmayın!* Mutlaka o kimseler ki, ondan önce ‘ilhamla’ ilim verilen,* okunduğu zaman onlara ‘âyetleri Allâh’ın, huzurunda’ düşerler çeneleri ‘üstüne’ yere kapanarak! “.
>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<
>2:256, 4:170, 6:104, 7:146, 10:108, 11:120, 17:107, 18:29, 39:41, 90:10<
>3:7, 4:162, 16:27, 17:107<
(Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)
17:108 Ve diyorlar ki: „ Noksanlık, kusur, acizlikten ötedir Rabbimiz!* Eğer ki, vadettiyse Rabbimiz, mutlaka uygulanmış olur! “.*
>6:98, 7:52, 7:185, 10:101, 11:1, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<
>17:108, 18:98, 19:61, 73:18<
17:109 Ve düşerler çeneleri ‘üstüne’ ağlayarak. Ve ‘Kur’ân-ı Kerîm’den okudukları’ ürpertilerini artırır.*
>17:107, 17:109, 20:3<
17:110 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Allâh ‘diye’ davet ‘dua’ edin veya sonsuz şefkatle merhamet eden ‘diye’ davet ‘dua’ edin! Hangisiyle davet ‘dua’ etseniz, ancak Zât’ının dır, ‘tüm’ güzel isimler! “. Ve haykırma ibadetinde ‘namazında’* ve onu ‘sesini’ kısma; ve gaye edin işte bunun arasında bir yol!
>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<
17:111 Ve de ki: „ Yüceltilme, övgü, Allâh’adır! Ki Zât’ı, evlât edinmez! Ve olmadı, Zât’ının bir ortağı saltanat, hükümranlıkta! Ve olmadı, Zât’ının bir dostu ki, acizlik ‘yüzünden’! “. Ve O’nu yücelt tekbirle! ‘Allâhû Ekber!’