13. RA’D:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuş’ şeytanın ‘şerrinden’!*

>7:200, 15:34, 16:98<

Allâh’ın adıyla… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

13:1      Elif, Lâm, Mîm, Râ… Bunlar, kitabın ‘Levh-i Mahfûz’ (:Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası) âyetleridir!* ‘Yâ Muhammed!’, Ve ki, Rabbinden sana indirilen ‘Kur’ân-ı Kerîm’ gerçektir! Ve lâkin insanların birçoğu inanmazlar!*

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<

 

13:2      Allâh ki, Zât’ı yükseltti gökleri, onu, görebileceğiniz direkler olmaksızın! Sonra kuruldu Arş (:cennet ve cehennemi de içinde barındıran, zamansız, mekânsız, evren) üzerine. Ve riayet ettirdi ‘hesaplanıp ölçülebilir, kullanılabilir kıldı’ Güneşi ve Ay’ı.* Ki, hepsi akar adlandırılmış vadeyle. Emriyle ‘oluşan her şeyi’ düzenleyip idare edip yönetir! Ayrı ayrı açıklar âyetleri ‘alâmetleri’.* Ki, belki Rabbinize kavuşmaya kati inanırsınız!

>6:96, 55:5<

>7:52, 7:185, 10:101, 12:105, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

„Arş“ Su üzerinde olduğu kanıtlandı: ıkra.com

 

13:3      Ve O’dur ki, Zât’ı, uzattı ‘genişletti’ yeryüzünü! Ve var etti içinde sağlam ağırlıklar* ve ırmaklar! Ve her birinden mahsullerin orada, ‘dişili-erkekli’ çift kıldı. Örtülür gece, gündüze bürünüp. Muhakkak ki, işte bunda elbette âyetler ‘alâmetler vardır’, inceden inceye düşünen bir toplum için!*

>16:15, 21:31, 31:10, 77:27, 99:2<

>7:52, 7:185, 10:101, 12:105, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

13:4      Ve yeryüzünde birbirine komşu ‘ancak farklı’ kıtalar. Ve bahçeler, üzümlerden ve ekinler ve hurma ağaçları ki, budaklı ve budaksız. ‘Onca türe rağmen’ sulanır bir su ile. Ve lütufkâr kılarız onların bazılarını bazılarının üzerine, yenmesinde. Muhakkak ki, işte bunda elbette âyetler ‘alâmetler vardır’, akıl eden bir toplum için!*

>7:52, 7:185, 10:101, 12:105, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

13:5      ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer ‘bunca hârikanın bir yaratıcısı olmadığına inanmak’ acayipse, öyleyse onların ‘inkârcıların, asıl şu’ sözleri acayip: „ Olduğumuz zaman mı toprak, mutlaka elbette, yeniden yaratılışla ‘ha’!? “.* İşte onlar, o kimseler ki, inkâr ederler Rablerini. Ve işte onlar ki, halkalar boyunlarındadır onların. İşte onlar, ateş sahabeleridir; onlar, orada devamlı kalıcılardır.

>36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

13:6      Ve acele istiyorlar senden, ‘vadettiğin’ iyilikten önce kötülüğün ‘olmasını’. Ve gelip geçmişti kendilerinden önce de, ‘emsallerine ibretlik’ yaptırımlar. Ve Şüphesiz ki Rabbin, insanlar için elbette bağışlamanın sahibidir; ki, ‘günaha sebebiyet verecek işleri yapmakla, benliklerine’ zulmetmelerine rağmen. Ve Şüphesiz ki Rabbin, elbette cezalandırmada şiddetlidir!

 

13:7      Ve derler ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimseler: „ İndirilseydi ya ona ‘Muhammed aleyhisselâm’a’, Rabbinden bir âyet ‘alâmet’! “.* Sen ‘sadece kıyâmetle’ uyaransın!* Ve her toplumu yönlendiren ‘Allâhû Teâlâ’dır’!

>6:8, 7:203, 11:12, 23:71, 45:18<

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<

 

13:8      Allâh bilir, ‘gebelikte’ neyi taşırlar tüm dişiler! Ve rahimlerde ney çekilir ve neyi artırır! Ve her şey, katında miktar ‘ölçü’ iledir.*

>43:11, 54:49, 55:7<

 

Memelilerde ovulasyon: ıkra.com

 

13:9      ‘Allâhû Teâlâ’ bilir, algılanamayanı ve şahit olunanı ‘görüneni’! Sınırsız büyüktür; yüceliği, kudreti her şeyin ötesindedir!*

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

13:10    ‘Zât’ı için’ eşittir aranızdan, sözü saklayan kimse de, onu açıkça söyleyen kimse de; ve o kim ki, geceleyin ‘karanlıkta’ saklı, gündüzün ‘bildiği gibi’ yoluna devam eden.

 

13:11    Onadır izleyenler ‘melekler’ önünden ve arkasından ki, muhafızlardır ona, Allâh’ın emrinden ‘hükmünden, çıkmazlar’.* Muhakkak ki Allâh, bozmaz bir toplumdaki şeyi ki, nefslerinde olan şeyi ‘gidişatı’ bozmadıkça!* Ve dilediği zaman Allâh, bir topluma kötülük ‘ceza’, artık yoktur onun geriye dönüşü. Ve yoktur onlara; ki, O’na ilişiksiz; bir dost.

>13:5, 13:6, 13:7, 13:9, 13:10, 13:11, 21:28, 43:80, 50:17, 50:18, 82:9, 82:10, 82:11, 82:12, 86:4<

>8:53, 13:11<

 

Meleklerin, sevap ve günahları kaydediyor olmaları: ıkra.com

 

13:12    O’dur ki, Zât’ı, gösterir sizlere şimşeği, korku ve hasretle. Ve inşa eder ağırlıklı bulutları!*

>11:52, 13:12, 13:13, 13:26, 17:30, 24:43, 28:82, 71:11, 71:12<

 

13:13    Ve noksanlık, kusur, acizlikten öte sayarlar gök gürültüsü, yücelterek, överek O’nu! Ve melekler de, korkusundan O’nun. Ve gönderir yıldırımları, böylelikle isabet ettirir onlarla ‘lütfunu’ dilediği kişiye.* Ve onlar, mücâdele ediyorlar Allâh hakkında. Ve O’dur, ‘cezası, yıldırımlardan’ daha şiddetli, karşı koyulması mümkün olmayan!

>11:52, 13:12, 13:13, 13:26, 17:30, 24:43, 28:82, 71:11, 71:12<

 

Şimşeklerin yaşamın sürekliliğindeki rolü: ıkra.com

 

13:14    Zât’ına dır, hakkıyla ‘titizlikle, gereğince’ davet ‘dua’! Ve o kimseler ki, davet ‘dua’ ederler ‘kutsallaştırılan her türlü zât’a, puta’; ki, O’na ilişiksiz.* İcabet edilmez onlara ‘ortak yakıştıranlara, hiç’ bir şeyle. Ki, ağzına ulaşması için suya doğru avuçlarını uzatan ‘birinden’ başkasına benzemiyorlar; ve o ‘su’ ona ulaşacak değildir. Ve değildir ‘hakikati’ örtmeye şartlanmışların daveti ‘duası, geri dönülmez bir’ sapkınlıktan başka ‘bir şey’.

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

 

13:15    (:Secde âyeti!)* Ve Allâh’a ‘huzurunda’ yere kapanırlar, kim ‘varsa’ göklerde ve yerde, gönüllü ve zoraki; ve onların (:Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıranlar ve kutsallaştırdıkları putlar) gölgeleri de, erkenden ve gün sonu!

>2:258, 3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<

 

(:Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla da istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)

 

13:16    ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Kimdir Rabbi göklerin ve yerin!?.. “. De ki: „ Allâh!.. “. De ki: „ Buna rağmen mi edindiniz ki; O’na ilişiksiz; ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ dostlar; ki, ehil olmayan kendilerine ‘bile’ faydaya ve ne de zarara!? “. De ki: „ Hiç eşit olur mu kör ve gören? Veya hiç eşit olur mu karanlıklar ve aydınlık? “.* Yoksa kıldılar da Allâh’a, O’nun yaratması gibi yaratan ortaklar da, artık ‘bu’ yaratma onlara ‘göre, ayırt edilemeyecek kadar mı’ benzer?* De ki: „ Allâh, yaratandır; her şeyi! “. Ve O’dur, tek; yegâne kahredici!*

>2:171, 7:179, 6:104, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

>40:16<

 

13:17    ‘Allâhû Teâlâ’ indirdi gökten su; ki, böylelikle akar vadilere takdir ‘miktarınca’. Böylelikle yüklenip götürdü sel ‘olup’ kabaran köpüğü. Ve ateş üzerindeki takı veya menfaat ‘eşyası yapmak’ amacıyla körükledikleri şeylerin köpüğü de onun benzeridir. İşte bunun gibi vurgular Allâh, gerçek ve asılsızı! Ama ne var ki, köpük çözülür, dağılır hemen gider ve böylelikle insanlara fayda sağlayan şey, artık yeryüzünde kalır. İşte bunun gibi vurgular Allâh, emsallerle!

 

13:18    Rablerine icabet edenleredir en güzeli. Ve o kimseler ki, ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’ icabet etmezler Zât’ına. Ki, eğer olsaydı onların, yeryüzündeki şeyler topluca ve bir misli daha onunla beraber, feda ederlerdi onları, ‘kurtulmak için kıyâmet gününün azabından’. İşte onlar ki, onlaradır, ‘âhirette’ hesabın en kötüsü. Ve onların varacakları yer cehennemdir.* Ve ne kötü ‘bir’ döşek!

>4:120, 17:64, 34:20, 34:21, 36:60, 36:61, 36:62, 36:63<

 

13:19    ‘Yâ Muhammed!’, Öyleyse Rabbinden sana indirilenin ‘Kur’ân-ı Kerîm’in’ gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan ‘idrak edemeyen’ kimse gibi midir?* ‘Bunu’, ancak aklı ve gönlü işleyen, derin kavrayış sahipleri hatırda tutar.

>2:171, 7:179, 6:104, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 25:44, 35:28<

 

13:20    O kimseler ki, Allâh’ın ‘adıyla verilen’ taahhüde vefa ederler. Ve kesin sözlerini bozmazlar.

 

13:21    Ve o kimseler ki, eriştirirler Allâh’ın onunla erişmesini emrettiği şeyi (:iyiliği, sevap kazanmayı). Ve ürperirler Rablerinden ve korkarlar kötü hesaptan.

 

13:22    Ve o kimseler ki, sabırla gaye edindiler Rablerinin yüzünü ‘rızasını’ ve uygularlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve bağış yaparlar onları rızıklandırdığımız şeylerden ‘izin verilenlerinden’ sırlarda ve aşikâr! Ve savarlar iyilik ile kötülüğü. İşte onlar ki, onlaradır, ‘âhirette, esenlik’ yurdunun âkıbeti.*

>2:43, 2:238, 4:103, 21:73, 22:78<

>6:135, 13:22, 13:24, 13:42<

 

13:23    Adn cennetleri ki, dâhil edilirler ona. Ve kim de erdemliyse, atalarından ve eşlerinden ve soylarından. Ve melekler yanlarına girerler, kapıların her birinden.

 

13:24    ‘Ve derler ki’: „ Selâmun aleykum! ‘Esenlik üzerinize!’ sabrettiğiniz sebebiyle! “. ‘Esenlik’ yurdunun âkıbeti ne güzel!*

>6:135, 13:22, 13:24, 13:42<

 

13:25    O kimseler ki, ‘hak yoldan ayrılmışlar’, bozarlar Allâh’ın ‘adıyla verilen’ taahhüdü, kesin sözlerinin ardından. Ve keserler Allâh’ın onunla erişmesini emrettiği şeyi (:iyiliği, sevap kazanmayı). Ve bozgun çıkarırlar yeryüzünde. İşte onlar ki, onlaradır lânet. Ve onlaradır yurdun kötüsü ‘cehennem’.

 

13:26    Allâh, ‘adaleti gereği’ rızkı yayar, uzatır ‘genişletir’ dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye ve ‘dilediğine de’ değersizleştirir*. Ve ‘hak yoldan ayrılmışlar’, ferahlanırlar dünya hayatı ile. Ve dünya hayatı değildir ki, âhiret hayatı ‘yanında, geçici’ bir menfaatten başka ‘bir şey’.*

>11:52, 13:12, 13:13, 13:26, 17:30, 24:43, 28:82, 71:11, 71:12<

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

13:27    Ve derler ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimseler: „ İndirilseydi ya ona ‘Muhammed aleyhisselâm’a’, Rabbinden bir âyet ‘alâmet’! “.* ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Muhakkak ki Allâh, dilediği ‘müstahik’ kişiyi sapkınlıkta bırakır* ve ‘rızasına uyan’ Zât’ına yönelen kişiyi de yönlendirir! “.*

>6:8, 7:203, 11:12, 23:71, 45:18<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 39:41, 57:20, 64:11<

 

13:28    O kimseler ki, samimiyetle inananlardır ve tatmindir kalpleri, Allâh’ı yâd etmekle. Değil mi ki, kalpler ‘ancak’ Allâh’ı yâd etmekle tatmindir!*

>89:27, 89:28, 89:29, 89:30<

 

13:29    Samimiyetle inanan kimseler ve erdemli gayretler edenler ki, mutluluk onlaradır ve güzel barınak ta!

 

13:30    ‘Yâ Muhammed!’, İşte böylelikle gönderdik seni bir ümmetin içine ki, ondan önce de gelip geçmiş olan ümmetlerde olduğu gibi; ki, o, sana vahyettiğimizi okuman için onlara!* Ve onlar, inkâr ediyorlar sonsuz şefkatle merhamet edeni. De ki: „ O’dur, Rabbim! İlâh olamaz O’ndan başka! Ki, Zât’ına itimat ettim! Ve Zât’ına dır, makbul tövbem! “.*

>3:184, 5:70, 6:42, 10:47, 10:74, 12:109, 13:30, 13:38, 14:4, 15:10, 16:36, 16:43, 16:44, 16:63, 17:77, 28:47<

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

13:31    Ve ki, eğer olsaydı Kur’ân, onunla dağların yürütüldüğü* veya onunla yerin yarıldığı* veya onunla ölülerin konuşturulduğu ‘bir kitap’;* aksine, ‘İlâhî esaslar günü’ tamamen emir ‘hüküm’ Allâh’ındır!* (:İnkârcıların beklentilerinin aslında Kur’ân-ı Kerîm’de birçok kez bildirildiği, ancak gerçekliğine delil arayana, içeriğinde ve bu âyette beklentilerine karşılık bulabileceği!) Hâlâ umudu kesiyor değiller mi samimiyetle inanan kimseler ‘inanmayacaklarından’?* Eğer dileseydi Allâh, ‘insanı tercihsiz kılmayı’, elbette yönlendirirdi insanları topluca. Ve zail olmaz ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimselere, isabet etmesi ürettikleri şeylerin ‘yol açtığı sebeplerden’ şiddetli gürültülerle çarpan felâket veya inmesi yurtlarının yakınına ki, gelinceye kadar Allâh’ın vaadi. Muhakkak ki Allâh, miada ihtilâf etmez!

>18:47, 52:10, 81:3<

>19:90, 56:5, 69:14, 99:2<

>2:73, 15:2, 25:27, 32:12, 40:11, 99:3<

>1:4, 6:57, 82:19<

>6:111<

 

13:32    ‘Yâ Muhammed!’, Ve andolsun ki, alay edildi elçilerle senden önce de! Buna rağmen Ben, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimselere mühlet verdim. Sonra onları aldım ‘kıstırdım’. Artık ‘bakın’, nasıl oldu cezalandırmam!*

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 13:32, 14:42<

 

13:33    O hâlde kimdir? Ki, O’dur ki, her benliğin kazandığı şeylerin başındaki kollayan, gözeten! Ve kıldılar Allâh’a ortaklar. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ İsimlendirin onları ‘ki, icabet edilecek misiniz’!?* Yoksa bildiriyor musunuz O’na ki, bilemeyeceği şeyleri yeryüzünde!? Veya yapmacık sözden ‘maksat ne’? “.* Aksine, süslendi ‘cazip gösterildi’ kurdukları düzenleri o kimselere ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlandılar ve alıkonuldular ‘düzgün’ yoldan. Ve ‘müstahik’ kimi sapkınlıkta bırakırsa Allâh, artık yoktur ona bir yönlendirici.*

>3:151, 4:117, 6:100, 6:137, 7:33, 9:30, 10:18, 39:3, 42:21<

>10:18, 17:42, 21:22, 23:91<

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

13:34    Onlaradır dünya hayatında azap ve elbette âhiret azabı daha da meşakkatlidir. Ve yoktur onlara Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ kılıf.

 

13:35    Emsali cennetin, ‘günahlardan’ korunanlara vadedilen: Akar tabanından ırmaklar ve meyvesi daimîdir ve gölgesi de. Bunlar, âkıbetidir ‘günahlardan’ korunanların. Ve âkıbeti ‘hakikati’ örtmeye şartlanmışların ateştir.

 

13:36    ‘Yâ Muhammed!’, Ve o kimseler ki, kendilerine kitap ‘hakikat bilgisi’ verdiklerimiz ‘Yahudiler ve Hristiyanlardan bazıları’, iftihar ederler sana indirilenler sebebiyle! Topluluklardan ‘hakikati’ örten bazılarına da, de ki: „ Emrolundum ki, ‘hizmetle, ibadetle, yalnızca’ Allâh’a kulluk etmemle;* ve ortak yakıştırmamamla O’na! Ki, ’yalnızca’ Zât’ına davet ‘dua’ ederim ve O’nadır dönüşüm! “.

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

13:37    İşte böyle, Biz indirdik onu ‘Kur’ân-ı Kerîm’i’, Arapça, bir hüküm ‘olarak’!* ‘Yâ Muhammed!’, Ve elbette eğer uyarsan emellerine onların, ardından, sana gelen ‘hakikat bilgisi’ ilminin, yoktur sana Allâh’tan ‘gelecek azaba karşı’ bir dost ve ne de kılıf!*

>2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:106, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

>2:6, 2:118, 4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:96, 10:97, 12:103, 26:4, 26:201, 28:56, 30:58, 34:31, 39:3, 39:49, 45:23, 74:52<

 

13:38    ‘Yâ Muhammed!’, Ve andolsun ki, gönderdik ‘nice’ elçileri senden önce de!* Ve kıldık onlara da eşler ve soylar. Ve olmaz bir elçinin bir âyet getirmesi, Allâh’ın izni olmaksızın! Her vade için ‘var’ bir kitap ‘yazgı, kader’.*

>3:184, 5:70, 6:42, 10:47, 10:74, 12:109, 13:30, 13:38, 14:4, 15:10, 16:36, 16:43, 16:44, 16:63, 17:77, 28:47<

>3:145, 6:2, 7:34, 11:104, 13:38, 15:4, 15:5, 17:13, 18:49<

 

13:39    İmha eder Allâh, dilediği şeyi ve ‘dilediğini de, sağlam’ bağlar.* Ve katındadır ana kitap ‘Levh-i Mahfûz’ (:Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!*

>2:106, 13:39, 16:101, 42:24<

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

13:40    ‘Yâ Muhammed!’, Ve eğer ki, gösterseydik sana, onlara vadettiğimiz ‘azabın’ bazılarını ‘onları yok ederek’ veya ‘bundan önce’ vefat ettirsek seni, nihayet sadece üzerine ‘düşen’ tebliğ etmektir! Ve hesaplamak, saptamak, Bizim üzerimizedir!

 

13:41    Görmüyorlar mı ki, nasıl gelip yeryüzüne, eksiltiyoruz onu etrafından?* Ve Allâh, ‘bunu, koyduğu doğa kurallarıyla’ hükmeder! O’nun hükmünü izleyen de yoktur! Ve O’dur, tez, noksansız hesaplayan, saptayan!

>13:41, 21:44<

 

Dünyanın etrafından eksiltildiği: ıkra.com

 

13:42    Ve düzen kurmuşlardı kendilerinden önceki kimseler de. Ne var ki, düzenler tamamen Allâh’ın ‘hâkimiyetindedir’ (:yaptıklarının devamına müsaadesiyle, aleyhlerine oluşturur)! Her benliğin kazandığı şeyi ‘sevapların ve günahların’ hepsini bilir. Ve yakında ‘âhirette’ bilecekler ‘hakikati’ örtmeye şartlanmışlar, kimindir ‘esenlik’ yurdunun âkıbeti!*

>6:135, 13:22, 13:24, 13:42<

 

13:43    Ve derler ki, ‘hakikati’ örtmeye şartlanmış kimseler: „ Sen, gönderilmiş ‘elçi’ değilsin! “. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Kâfidir Allâh, şahittir; benim ve sizlerin arasında! Ve kim ki, kitabın ‘hakikat bilgisinin’ ilmi yanında ‘olanlar da’! “.