24. NÛR:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın ‘şerrinden’ ki, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuştur’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

24:1     ‘Bu bir’ sûredir ki, Biz indirdik onu ve zorunlu kıldık onun ‘hükümlerini’! Ve indirdiğimiz ondaki ayan beyan âyetleri ‘hakikat bilgisini’, belki hatırda tutarlar!*

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

24:2     Zina yapan kadın ve zina yapan erkeği (evli bekar) öyle ki, kırbaçlayın her birini onlardan yüz (deriye tesir eden) celde ‘ile’! Ve almasın sizleri, onlara ‘karşı’ merhamet ki, dînini ‘İlâhî esaslarını’ Allâh’ın, ‘uygulamaktan’! Eğer ‘samimiyetle’ inanıyorsanız Allâh’a ve âhir ‘son’ güne. Ve şahit olsunlar azaplarına, inançlılardan ‘bir’ tayfa!

 

24:3     Zina yapan erkek, nikâhlayamaz zina yapan kadın haricinde! Veya ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıran kadından! Ve zina yapan kadın, nikâhlayamaz zina yapan erkek haricinde! Veya ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıran erkekten! Ve haram ‘caiz olmaz’ bu ‘samimiyetle’ inananlara!*

 

>4:15, 4:16, 4:17, 16:90, 24:2, 24:3, 24:4, 24:5, 29:45<

 

24:4     Ve o kimseler ki, ‘zina suçu’ atanlar korunan (bakire veya iffetli) kadınlara, sonra da getiremezler dört şahitler. Öyle ki, kırbaçlayın onları 80 (deriye tesir eden) celde ‘ile’! Ve kabul etmeyin onların şahitliklerini ebedîyen! Ve işte onlar… Onlar, fesatlardır.*

 

>17:36, 33:58, 49:6, 49:12<

 

24:5     Müstesnadır tövbe eden kimseler, işte bunun ardından ve ‘gidişatı’ düzelttiler. O hâlde şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

24:6     Ve o kimseler ki, ‘zina suçu’ atanlar eşlerine; ve olmadı onların şahitleri, kendilerinden başka. Ki o hâlde şahitliği, onlardan ‘her’ birinin, dört şahitlikler ‘adına, yemin etmesidir’ Allâh’a ki, doğrusu o, mutlaka samimilerdendir!

 

24:7     Ve ‘yeminin’ beşincisi, olmasıdır lâneti Allâh’ın, kendi üzerine ki, eğer olduysa yalancılardan!

 

24:8     Ve savar ondan ‘kadından’ azabı ki, şahitlik etmesi dört şahitlikler ‘adına, yemin etmesiyle’ Allâh’a ki, doğrusu o ‘koca’, mutlaka yalancılardandır!

 

24:9     Ve ‘yeminin’ beşincisi, olmasıdır gazabının Allâh’ın, kendi üzerine ki, eğer olduysa ‘kocası’, samimilerden!

 

24:10   Ve ‘birde’ olmasaydı liyakati Allâh’ın, üzerlerinize ve bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi!? Ve ‘bilin’ Allâh’ın, itaate dönenin tövbesini kabul eyleyen, cezadan vazgeçen; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmeden; olduğunu!

 

24:11   Muhakkak o kimseler ki, geldiler iftirayla, sizlerden bir ekip. Sanmayın onu ki, şerdir sizlere; yok o, en hayırlısıdır sizlere! Onlardan her bir kişinin günahtan kazandığı şey ‘vardır’. Ve o ki, döndürene onlardan, onun büyüğünü… Onadır, büyük azap!

 

24:12   Oysa ki, işittiğiniz zaman onu, zan etselerdi inançlı erkekler ve inançlı kadınlar* benliklerinde en hayırlısını ve deselerdi ki: „ Bu apaçık iftira! “.

 

>17:36, 33:58, 49:6, 49:12<

 

24:13   Oysa ki, gelmelilerdi ya ona dört şahitlerle. Ne var ki, getiremedikleri zaman şahitler ki, bu yüzden işte onlar katında Allâh’ın, yalancılardır!*

 

>4:15, 24:13<

 

24:14   Ve olmasaydı liyakati Allâh’ın, üzerlerinize ve bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi, dünyada ve âhirette de; ki, mutlaka dokunurdu sizlere, ondan ‘bu konuda’ içine daldığınız şeyde büyük azap!

 

24:15   Kabul etmiştiniz dillerinizle ve söylüyordunuz ağızlarınızla ki, hakkında bilginiz olmayan bir şeyi!* Ve sanıyorsunuz ki, kolay ‘önemsiz’! Ve o, katında Allâh’ın, ‘önemi’ büyüktür!

 

>17:36, 33:58, 49:6, 49:12<

 

24:16   Ve oysa ki, işittiğiniz zaman onu deseydiniz ki: „ Olmaz bizim konuşmamız bunu ki, noksanlık, kusur, âcizlikten ötesin! Bu büyük bühtandır! “.

 

24:17   Nasihat eder sizlere Allâh ki, iade olunmayın ‘dönmeyin’ benzerine onun, ebedîyen! Eğer ‘samimiyetle’ inananlarsanız!

 

24:18   Beyan eder Allâh, sizlere âyetleri ‘hakikat bilgisini’! Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

24:19   Muhakkak o kimseler ki, severler yaygınlaşmasını müstehcenliğin (kolay kazanca, kötü arzuların esiri olmaya ve günaha teşvik eder),* o kimselerin içinde ki, ‘samimiyetle’ inananlardır; ki, onlaradır, elem azap dünyada ve âhirette de. Ve Allâh bilir ve sizler bilmezsiniz ‘sırları ve açıklanan şeyleri’!*

 

>16:90, 24:21, 29:45<

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

24:20   Ve ‘birde’ olmasaydı liyakati Allâh’ın, üzerlerinize ve bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi!? Ve ‘bilin’ Allâh’ın, insaf eden; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden; olduğunu!

 

24:21   Ey ‘samimiyetle’ inanan kimseler! Uymayın adımlarına şeytanın!* Ve kim uyarsa adımlarına şeytanın, öyle ki mutlaka o ‘şeytan’, emreder müstehcenliği ve aykırılığı (kolay kazanca, kötü arzuların esiri olmaya ve günaha teşvik eder).* Ve olmasaydı liyakati Allâh’ın, üzerlerinize ve bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesi, arınamazdı ‘cehaletten, günahlardan, hiç’ biriniz ebedîyen. Ve lâkin Allâh, arındırır dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi ‘cehaletten, günahlardan’.* Ve Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

>16:90, 24:21, 29:45<

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

24:22   Ve ‘yeminlerini’ takip etmesinler sizlerden liyakat sahipleri ve geniş ‘imkânı olanlar’, vermeleri ‘hususunda’ akrabalara ve meskensizlere ‘yoksullara’ ve Mekke’den Medine’ye’ hicret ‘göç’ edenlere yolunda Allâh’ın! Ve affetsinler ve hoş görsünler! Sevmez misiniz bağışlamasını Allâh’ın sizleri!? Ve Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

24:23   Muhakkak o kimseler ki, ‘zina suçu’ atanlar* korunan (bakire veya iffetli) kadınlara, ki ‘cinsi haysiyetsizlikten’ bihaber inançlı kadınlar; lânetlendiler dünyada ve âhirette de. Ve onlaradır, büyük azap!*

 

>17:36, 33:58, 49:6, 49:12<

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

24:24   ‘Kıyâmet’ günü şahitlik eder aleyhlerine, dilleri ve elleri ve ayakları, gayret ediyor oldukları şeyleri.*

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

24:25   İzin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) vefa eder onlara Allâh, dînlerini ‘dîni algılarını’,* hakkıyla ‘titizlikle, gereğince’. Ve bilecekler Allâh’ın… Ki O’nun, apaçık gerçek olduğunu!*

 

>15:99, 24:25, 24:55, 32:24, 56:95, 69:51, 74:47, 102:5<

 

24:26   Kötü ‘ahlâksız’ kadınlar, kötü ‘ahlâksız’ erkeklere ve kötü ‘ahlâksız’ erkekler, kötü ‘ahlâksız’ kadınlaradır.* Ve temiz ‘ahlâklı’ kadınlar, temiz ‘ahlâklı’ erkeklere ve temiz ‘ahlâklı’ erkekler, temiz ‘ahlâklı’ kadınlaradır. Ki, işte onlar, alâkasızlardır söyledikleri şeylerden (söylentilerinden). Onlaradır, ‘âhirette’ bağışlanma ve karşılıksız kıymetli rızık.

 

>4:15, 4:16, 4:17, 16:90, 24:2, 24:3, 24:4, 24:5, 29:45<

 

24:27   Ey ‘samimiyetle’ inanan kimseler! Girmeyin, evlerinizden başka evlere ta ki, ‘kendinizi’ fark ettirip* ve selâmlaşana kadar ‘ev’ ahalisine!* İşte bu en hayırlısıdır sizlere ki, belki hatırda tutarsınız!

 

>2:189, 24:27, 24:28, 24:29, 24:61, 33:53<

 

>4:86, 24:27, 24:29, 24:61<

 

24:28   Fakat eğer bulamadıysanız orada birilerini, hemen girmeyin ona (eve) ta ki, izin verilene kadar size! Ve eğer denirse size ki: „ ‘Müsait değiliz, geri’ dönün! “ hemen ‘geri’ dönün! Ki o, ‘günahlardan’ daha çok arındırıcıdır sizleri! Ve Allâh, gayret ettiğiniz şeyleri en iyi bilendir!

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

24:29   Değildir üzerlerinize vebal, girmenizde evlere ki, iskân edinilme ‘yerine’, içinde menfaatlendirilme ‘hizmeti veren’ sizlere!* Ve Allâh bilir, açıkladığınız şeyi ve ‘sır olarak’ gizlediğiniz şeyi!*

 

>2:189, 24:27, 24:28, 24:29, 24:61, 33:53<

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14< , 16:19, 24:27

 

24:30   ‘Yâ Muhammed!’, Söyle ki ‘erkek, samimiyetle’ inananlara, bakışlarını ‘cinsi haysiyete’ yumsunlar ve korusunlar ‘bacak’ arasını ‘teşhirden’! İşte bu, ‘günahlardan’ daha çok arındırıcıdır sizleri! Şüphesiz ki Allâh, haberdar, üstün bilgi sahibidir işledikleri şeylerden!

 

24:31   Yâ Muhammed!’, Söyle ki ‘kadın, samimiyetle’ inananlara, bakışlarını ‘cinsi haysiyete’ yumsunlar ve korusunlar ‘bacak’ arasını ‘teşhirden’! Ve teşhir etmesinler ziynetlerini (cazip yerlerini) ki, müstesnadır görünen şey! Ve vurguyla ‘tuttursunlar’, başörtülerini yakalarının üzerine! Ve teşhir etmesinler ziynetlerini (cazip yerlerini)! Ki müstesnadır, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kendi hanımları veya sahip çıkıp elleri altındaki beslemeler veya erkek hizmetlilerden ki, kadına ihtiyaç duymayan. Veya çocuklar ki, onlardan, farkında olmayanlar, avret ‘halinden’ kadının. Ve vurmasınlar ayaklarını ‘yürürken yere’ ki, bilinsin gizledikleri ziynetleri (memelerini fark ettirmek amaçlı)! Ve tövbe edin Allâh’a, topluca, ey ‘samimiyetle’ inananlar ki, belki felâha erersiniz!

 

24:32   Ve nikâhlayın, bekâr ‘ve dul’ erkeklerinizden; ve erdemli kullarınızdan (köle),ve bekâr cariyelerinizi!* Ve eğer fakirseler, gani eder onları, Allâh, liyakatinden. Ve Allâh, ilmi, kudreti, lütufları geniş, her şeyi kapsayandır; en iyi bilendir!

 

>2:221, 4:3, 4:23, 4:24, 4:25, 5:5, 17:32, 24:2, 24:3, 24:4, 24:26, 24:32, 24:33, 58:3, 60:10<

 

24:33   Ve edepli olsunlar, nikâhlanmaya ‘imkân’ bulamayan kimseler! Ta ki, gani eder onları, Allâh, liyakatinden. Ve o kimseler ki, gaye edinirler yazılı şeye ‘özgürlük sözleşmesine’, sahip çıkıp eliniz altındaki beslemelerden, öyleyse yazılı ‘sözleşme’ yapın onlarla; ki, eğer bildinizse onlarda ‘yetkinlik ve kendilerine’ hayır! Ve verin onlara maldan ki, Allâh’ın size verdiği! Ve zorlamayın genç kızlarınızı fuhşa; ki, muradları ‘namuslarını’ korumaktır! Ki, geçici menfaatini amaçlayarak dünya hayatının.* Ve kim zorlarsa, artık ‘bilsin ki’, şüphesiz ki Allâh, onlara, zorlanmalarının ardından, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>2:221, 4:3, 4:23, 4:24, 4:25, 5:5, 17:32, 24:2, 24:3, 24:4, 24:26, 24:32, 24:33, 58:3, 60:10<

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 57:20<

 

24:34   Ve andolsun ki, Biz indirdik sizlere, açıklanan âyetleri!* Ve emsaller ki, sizlerden önceki geçmiş kimselerin ‘başlarına gelenin’. Ve nasihattir ‘günahlardan’ korunanlara!

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

24:35   Allâh, aydınlığıdır göklerin ve yerin!* Misali O’nun aydınlığının, kandil gibidir ki, niş içinde. Kandil, billur içindedir; billur, sanki parlayan inci renkli ‘bir’ gezegen gibidir. Bereketli ‘bir’ zeytin ağacından yakılır ne doğuda ve ne de batıda bulunan ki, neredeyse yağı, ışıtır ve değmese bile ona ateş. Aydınlık üstüne aydınlıktır. Yönlendirir Allâh, aydınlığına, dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi. Ve vurgular Allâh, emsallerle insanlara. Ve Allâh, her şeyi en iyi bilendir!

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

24:36   ‘Bu aydınlık’, Allâh’ın izin verdiği evlerdedir yüceltilmesine; ve yâd edilir orada adı O’nun! Ki noksanlık, kusur, âcizlikten öte sayarlar ‘yalnızca’ Zât’ını orada, erkenden ve gün sonu!*

 

>2:214, 24:36, 24:37, 62:9<

 

24:37   ‘O’ adamlar ki, onları oyalamaz ticaret ve ne de alış-veriş, yâd etmekten Allâh’ı* ve uygulamayı ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti* ve verilmesini zekâtın! ‘Onlar’ korkarlar o günden ki, ‘sürekli’ gezeler onda, kalpler ve bakışlar (olan biteni anlamaya çalışır).*

 

>2:214, 24:36, 24:37, 62:9<

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

>14:42, 14:43, 15:14, 15:15, 21:97, 24:37, 52:44, 52:45, 52:46, 52:47, 54:7, 54:8, 99:1, 99:2, 99:3, 99:4<

 

Dünyanın sonunun muhtemelen bir Meteorit felaketiyle olacağı: – ÎKRA.COM

 

Dünya yaşamının nasıl sona ereceği, ardından yaşam savaşı verileceği: – ÎKRA.COM

 

24:38   ‘Bunlar’ ecrini daha iyiyle vermesi içindir Allâh’ın; gayretlerinin. Ve daha da artırır onlara, liyakatinden. Ve Allâh, rızıklandırır dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi hesapsızca!

 

24:39   Ve inkâr eden kimselerin gayretleri serap gibidir ıssız çölde ki, sanır onu su; susayan. Ta ki, geldiği zaman ona, bulamadı onu bir şey ‘olarak’ (Âhirette, boşa çıkan gayretleri gibi).* Ve Allâh’ı buldu yanında. Böylelikle ‘olanca’ vefa edildi ona, hesabı. Ve Allâh, tez, noksansız hesaplayan, saptayandır!

 

>2:264, 3:117, 14:18, 18:104, 18:105, 24:39, 25:23<

 

24:40   Veya ‘gayretleri’ karanlıklar gibidir derin denizde ki, bürür onu dalga üstüne dalgalar. Onun da üstünde, birbiri üstüne karanlık bulutlar. Çıkardığı zaman elini, neredeyse göremez onu.* Ve ‘müstahik’ kime kılmadıysa Allâh, bir aydınlık, artık yoktur ona, aydınlıktan ‘bir nasip’.*

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

>2:257, 6:122, 24:40<

 

Derin denizdeki karanlıklar ve dalga üstüne dalgalar: – ÎKRA.COM

 

24:41   Görmez misin ki, Allâh’ı noksanlık, kusur, âcizlikten öte sayıyorlar olduğunu ki, ‘yalnızca’ Zât’ını; göklerdeki kimseler* ve yeryüzündeki! Ve dizilen kuşlar ki, her biri bilmişlerdir ibadetini ve noksanlık, kusur, âcizlikten öte saymasını.* Ve Allâh, en iyi bilendir; ifa ettikleri şeyleri!

 

>2:255, 3:83, 6:59, 13:15, 16:49, 17:44, 22:18, 67:14<

 

Dünya dışı başka varlıkların yaşadığı: – ÎKRA.COM

 

>3:83, 13:15, 16:48, 16:49, 17:44, 17:107, 22:18, 32:15, 41:37, 53:62<

 

(Allâhû Teâlâ’nın yarattığı tüm ne varsa, Zât’ının koyduğu doğa yasalarına uyup, yaratılış amaçları gereği işlevlerine devam ederler; dolayısıyla, istekli veya isteksiz O’nun buyruğuna riayet etmiş ve kendi usullerince yüceliğini övüp, ibadet etmiş olurlar. Hür iradeyle Allâh’ın rızasını kazananlar ise, O’nun yüceliğini bilinçli bir şekilde över ve ibadet ederler.)

 

24:42   Ve Allâh’ındır, saltanat, hükümranlık, göklerde ve yerde! Ve Allâh’adır varış!

24:43   Görmez misin ki, Allâh olduğunu ki, sevk eder bulutları, sonra kaynaştırır arasını sonra da kılar onu, küme küme. Derken görürsün yağmur ki, çıkar zamanı geldiğinde. Ve indirir gökten, içinde dolu ‘olan’ dağlar ‘kadar bulutlardan’ ki, böylelikle isabet ettirir onu ‘afet olarak’ dilediği kişiye; ve savar dilediği kimseden. Neredeyse şimşeğin parıltısı, görme duyularını giderir (gözleri kamaştırır).

 

24:44   ‘Birbiri ardına’ çevirir Allâh, geceyi ve gündüzü. Muhakkak ki işte bu, elbette ibrettir, görenler ‘idrak edenler’ için!

 

24:45   Ve Allâh, oluşumu yapılandırılarak var etti her tür mahlûkatı; sudan. Artık onlardan kimileri yürür karnı üzerinde ve onlardan kimileri yürür iki ayak üzerinde ve onlardan kimileri de yürür dört ayak üzerinde. Oluşumunu yapılandırarak yaratır Allâh, dilediği şeyi. Şüphesiz ki Allâh, her şey üzerinde dilediğini, irade ettiği gibi icra eden ve yapmaya kudretlidir!

 

24:46   Ve andolsun ki, Biz indirdik, açıklanan âyetleri!* Ve Allâh, yönlendirir dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi ‘razı olduğu’ yol doğrultusuna.*

 

>2:2, 2:97, 7:52, 10:37, 10:38, 16:102, 17:9, 17:105, 17:106, 18:2, 25:32, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

24:47   Ve diyorlar ki: „ ‘Samimiyetle’ inandık Allâh’a ve elçisine ve itaat ettik!* “. Sonra döner ‘giderler’ onlardan bir kısmı, işte bunun ardından. Ve işte onlar, inançlı değiller.*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

>2:108, 3:23, 24:47, 24:48, 24:49, 24:50, 24:51, 24:52<

 

24:48   Davet edildikleri zaman Allâh’a ve elçisine ki,* aralarında hükmetmek için; onlardan bir kısmı ‘hakikat bilgisine’ aldırış etmemişlerdir.

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

24:49   Ve eğer olursa kendilerine hak, gelirler ona itaatkârca.

 

24:50   Kalplerinde ‘şüphe, inkâr’ hastalık mı var? Ya da vehim mi, yoksa korkuyorlar mı taraf tutmasından Allâh’ın, aleyhlerine ve elçisinin de. Yok işte onlar… Onlar, zalimlerdir.

 

>5:52, 9:98, 24:50, 48:6<

 

24:51   Ancak ki, oldu sözü ‘samimiyetle’ inananların, davet edildikleri zaman Allâh’a ve elçisine ki,* aralarında hükmetmek için; demeleri ki: „ İşittik ve itaat ettik!* “. Ve işte onlar… Onlar, felâha erenlerdir!

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

24:52   Ve kim, itaat ederse Allâh’a ve elçisine ve huşû duyar Allâh’a ve korunursa ‘karşı gelmekten’ O’na, o hâlde işte onlar… Onlar, kazananlardır!

 

24:53   Ve yemin ettiler Allâh’a, olanca yeminleriyle ‘ikiyüzlülük yapanlar’ ki, mutlaka eğer emretseydin onlara, elbette ‘yanında savaşa’ çıkacaklar. ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Yemin etmeyin! İtaat meşrudur. “. Şüphesiz ki Allâh, haberdar, üstün bilgi sahibidir gayret ettiğiniz şeylerden!

 

24:54   ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ İtaat edin Allâh’a ve elçiye! “!* Buna rağmen eğer ki, ‘geçmişe’ dönerlerse, artık sadece ona yüklenenler yalnızca ona aittir, size yüklenenler de size aittir! Ve eğer itaat ederseniz ona, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlenirsiniz! Ve değildir elçinin üzerine ‘düşen’ apaçık tebliğ etmekten başka.

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

24:55   Vadetti Allâh, o kimselere ki, sizlerden ‘samimiyetle’ inananlardır ve gayretleri erdemlidir; ki, mutlaka halef edecek onları yeryüzünde, halef ettiğimiz kimseler gibi onlardan önceki kimseleri.* Ve mutlaka imkânlandıracak onları dînlerine ki o, rızaya ermiş ‘İslâm dînini’ onlara.* Ve mutlaka değiştirecek onları, korkuların ardından emniyete; ki: „ ‘Hizmetle, ibadetle’, kul olurlar Bana! Ortak yakıştırmazlar bir şeyi! “. Ve kim ‘hakikat bilgisini’ inkâr ederse, işte bunun ardından, o hâlde işte onlar… Onlar, fesatlardır.

 

>7:128, 7:129, 7:137, 14:14, 21:105, 24:55<

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 5:3, 6:161, 10:105, 21:25<

 

24:56   Ve uygulayın ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve verin zekâtı! Ve itaat edin Allâh’a ve elçiye!* Ki, belki bahşedilip, bağışlanıp, merhametle esirgenirsiniz!

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

24:57   Olduğunu sanma o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ‘hükmün yerine getirilmesinde Allâhû Teâlâ’yı’ âciz bırakacaklar yeryüzünde. Ve varacakları yer ateştir.* Elbette ne kötü, varış!

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

24:58   Ey ‘samimiyetle’ inanan kimseler! ‘Odanıza girmeden önce’ izin istesinler sizden, o kimseler ki, sahip çıkıp eliniz altındaki beslemeleriniz ve sizlerden ‘olan’ o kimseler ki, henüz ergenliğe ulaşmamışlardır! Üç defa; sabah ibadeti ‘namazı’ öncesinden ve kıyafetlerinizi çıkardığınızda öğleyin ve yatsı ibadeti ‘namazı’ ardından! Ki, üç avret ‘halidir bunlar’ sizlere. Değildir üzerlerinize ve olmaz ‘onlarında’ üzerlerine vebal, ‘bunların’ ardından onlarla dolaşmanızda birbirinize! İşte böyle beyan eder Allâh, sizlere âyetleri ‘hakikat bilgisini’! Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

24:59   Ve ulaştıkları zaman sizlerden ‘olan’ çocuklar ergenliğe, o zaman da ‘yine odanıza girmeden önce’ izin istesinler, daha önceden de ‘olduğu gibi’! İşte böyle beyan eder Allâh, sizlere âyetlerini ‘hakikat bilgisini’! Ve Allâh, en iyi bilendir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

24:60   Ve yaşlı kadınlardan o kimseler ki, ummazlar bir nikâh; artık değildir üzerlerine vebal, çıkarmalarında kıyafetlerini ki, gösteriş yapmadan ziynetlerini (cazip yerlerini)! İffetli olmayı seçmeleri, en hayırlısıdır onlara! Ve Allâh, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet edendir; en iyi bilendir!

 

24:61   ‘Kıyafetleri konusunda’, olmaz üzerine körün, güçlük ve ne de topalın üzerine güçlük ve ne de hastanın üzerine güçlük!.. Ve olmaz benliklerinize karşı ‘günah’, yemek yemenizde ‘diğer evliliklerinizle olan’ evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde ve halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarını sahiplendiğiniz evlerde veya ‘sadık’ dostlarınızın evlerinde!* Değildir üzerlerinize vebal, yemek yemenizde topluca veya ayrı ayrı. Ne var ki, ‘topluca yemek için’ girdiğiniz zaman evlere, hemen selâmlaşın benlikleriniz huzuruna; dirlik, esenlik ‘dileyerek’ katından Allâh’ın ki, bereketli, temiz ‘kazanç dilekleriyle’!* İşte böyle beyan eder Allâh, sizlere âyetleri ‘hakikat bilgisini’! Ki, belki akıl yürütürsünüz!

 

>2:189, 24:27, 24:28, 24:29, 24:61, 33:53<

 

>4:86, 24:27, 24:29, 24:61<

 

24:62   ‘Yâ Muhammed!’, Ancak ‘samimiyetle’ inananlar o kimselerdir ki, Allah’a ve elçisine; onunla ‘elçiyle’ beraber oldukları zaman toplanıp bir iş üzerine, gitmeyenlerdir izin istemedikçe senden. Muhakkak o kimselerdir izin isteyenler senden ki, işte onlar, ‘samimiyetle’ inanan kimselerdir, Allah’a ve elçisine. Bu yüzden izin istedikleri zaman senden, bazı işleri için, artık izin ver o zaman onlardan dilediğin kimseye ve istiğfar et onlar için Allah’tan! Şüphesiz ki Allâh, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>15:49, 20:82, 28:16, 39:53<

 

24:63   ‘Ey samimiyetle inanan kimseler!’, Kılmayın davetini elçinin, aranızdaki çağırma gibi birbirinizi! Biliyordu Allâh, o kimseleri içinizden ki, sezdirmeden sıvışırlar.* O hâlde sakınsınlar muhalefet eden kimseler O’nun emrine ki, isabet etmesinden onlara, ‘bir’ sınanma ‘vesilesi’, veya isabet etmesi onlara, elem azap!*

 

>3:179, 8:37<

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

24:64   Değil mi ki, muhakkak ki Allâh’ındır, ne varsa göklerde ve yerde! Biliyordu Allâh, bulunduğunuz şeyi üzerindeki.* Ve döndürülecekleri gün Zât’ına,* artık ‘âhirette’ bildirecek onlara, gayretlerini.* Ve Allâh, her şeyi en iyi bilendir!

 

>3:179, 8:37<

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:25, 75:30<

 

>2:213, 6:159, 9:105, 10:19, 21:92, 21:93, 23:51, 23:52<